Francisco de Zurbaran
Francis*co de Zurbaran
Portekiz ve Andalucia yakınlarındaki Badajoz ilinde yetişmiş olan Francis*co de Zurbaran, çıraklık dönemini (1614-1618) Sevilla'da, babasının ken*disini yerleştirmiş olduğu ressam Pedro Diaz de Villanueva'nın yanında ge*çirdi. Doğduğu ile döndükten sonra, Llerena'ya yerleşen, orada evlenen Zurbaran, çalışmalarıyla ün yaparak, Sevilla'daki üç dinsel kurumun ilgisi*ni çekmeyi sağladı ve buralardan si*pariş aldı. San Pablo dominiken ma*nastırı için önce 1626-1627 arasında Aziz Dominicus'un Öyküsü'yle ilgili on dört sahne hazırladı (Sevilla'daki Magdalena Kilisesi'nde saklanan iki*si dışında geri kalanlar kaybolmuş*tur); ayrıca Kilise Babaları'yla ilgili yedi portre (üçü Sevilla Müzesi'ndedir) ve bir Çarmıha, Gerilmiş İsa (1627, Chicago, Art Institute) gerçek*leştirdi. Daha sonra Sevilla'daki bir manastırın avlusunu süslemek ama*cıyla çeşitli tablolar ve yapılış tarih*leri 1628 ile 1630 yılları arasına rastlayan çeşitli yapıtlar gerçekleştirdi. Son olarak Aziz Buenaventura Koleji'nde İhtiyar Herrera (Herrera el Viejo) tarafından yapımına başlanmış olan bir dizi resim çalışmasını tamam*ladı.
Sanatçının üç önemli yapıtı bu çevri*me aittir: Aziz Buenaventura ve Me*lek (Dresden Müzesi), Lyon Konsili ve Aziz Buenaventura'nm Bedeninin Teşhiri (Louvre Müzesi). Son derece gerçekçi biçimde yapılmış olan bu kompozisyonlar, aynı zamanda manevi yaşamla ilgili izler taşır ve Zurba*ran'm henüz otuz bir yaşındayken elindeki tüm olanaklara egemen oldu*ğunu doğrular. Olası bir tenebrizm (karanlıkçılık) etkisi (sanat tarihçile*ri bu konuda düşünce birliğine vara*mamışlardır ve bu soruna kesin bir çözüm bulunamamıştır), hatta daha doğrusu Ribera ve Velazquez aracılı*ğıyla Caravaggio'nun etkisi sanatçının yapıtlarında gerçek olarak kendini göstermişse de, büyük ölçüde özüm*lenmiş, hatta aşılmıştır. Ününün giderek artması bu Estremaduralı sanatçının 1629'da Sevilla'dan resmi bir çağrı almasını sağladı. Böy*lece Zurbaran'ın "Sevilla dönemi" (1629-1640)başladı ve bu sanat yaşa*mındaki en önemli dönem oldu. Ağaç kavunları, Portakallar ve Gül (Contini Dnacossi koleksiyonu, 1633, Floransa) gibi natürmortlardan sonra, Triana'daki Las Cuevas Manastırı (Sevilla yakınları) için bir çevrim gerçekleş*tirdi; bu çevrime ait çalışmalardan bi*ri olan Aziz Hugo Rahipler Yemekha*nesinde (1633'e doğru, Eyalet Müze*si, Sevilla) belki de, kesin, bilgi yüklü olmaktan dolayı da biraz katı (çünkü sanatçının çok yalın olan kompozisyo*nu, uzamın hemen hemen mimari bir anlayış içinde algılanarak kullanıl*masına dayanır) bir sanatın ulaşmış olduğu en iyi düzeyi sergiler.
MURİLLO İLE REKABET
1634 yılı sanatçının yaşamında bir ko*pukluk niteliği taşır. Madrid'e çağrı*lan Zurbaran, Velazquez, Alonso Cano ve o sıralarda adı sık duyulan bir*kaç İtalyan ressamıyla birlikte Buen Retiro'nun dekorasyon çalışmalarına katıldı; ama krallık sarayı için Herkül'ün İşleri (Prado) ve Cadiz Savun*ması gibi çalışmaları sanatçının savaş temaları ve mitoloji sahneleri işleme*ye pek yatkın olmadığını gösterir. 1636'da Sevilla'ya dönen Zurbaran, yeniden bir manastır için çalışmaya koyuldu. 1637'de Jerez de la Frontera Manastırı rahiplerinin sipariş ver*diği resim dizisinin yapımına başladı ve bunları 1639'da tamamladı. Söz ko*nusu yapıtlar günümüzde Grenoble (dört tablo: Tebşir, Sünnet, İsa 'nın Do*ğuşu ve Epiphaneia), Cadiz ve New York gibi kentlere dağılmıştır. Buna karşılık 1638-1639 arasında Guadalupe Hieronimitleri Manastırı (Estremadura) için gerçekleştirmiş olduğu bü*tün, ilk yapıldığı yerde kalmıştır. 1625'te evlendiği Beatriz de Morales' in 1639'da ölümü üstüne ikinci kez dul kalan Zurbaran 1644'te 28 yaşında*ki dul bir kadınla evlendi. Ama o dö*nemlerde İspanya ciddi bir iktisadi bunalım içindeydi. Üstelik zevklerde Murillo'nun yararına bir gelişme ol*muştu. Evlilik yükünü de üstlenmiş olan Zurbaran, boş yere yapıtlarına, daha esnek ama aynı zamanda da yapmacıklı bir hava vermeyi ve raki*binin üslubuna yakın bir üslubu kabul ettirmeyi denedi: Bir Dikenli Taçtan Yaralanmış Çocuk İsa (Sevilla Müze*si); Aziz Yusuf'a Taç Giydiren İsa (Se*villa Müzesi). Ama bu yapıtlar, Los Cuevas'ta ya da Guadalupe'taki yapıt*ların plastik güzelliğinden çok uzak*tı.
Zurbaran artık büyük çevrimler yap*maya girişmiyor ve ürünlerini Latin Amerika'ya kaydırmaya çalışıyordu (gerçekten de ölümünden sonra bura*daki etkisi güçlenmişti). 1658'de Mad*rid'e giden ressam, sanat yaşamını, yoksulluk ve unutulmuşluk içinde bu kentte tamamladı; üstelik kolaya ka*çan sanatlarıyla barok modasına bağ lanan Madridli genç ressamların re*kabetinden de kendini kurtaramadı ve 1664'te öldü.
__________________
TUALİM
|