![]() |
|
Türk Şairlerin Şiirleri Türk şairlerin şiirleri.Türk şairlerden güzel şiirler.Türk şaiirlerden şeçme şiirler... |
Türk Şairlerin Şiirleri kategorisinde açılmış olan Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri konusu , ...
![]() | ||
![]() ![]() |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
![]() |
#1 |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Bu Kadar Sevebilirmisiniz Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler… "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak..." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı… Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık..." Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..." Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya..." - "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın… Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve ![]() İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti… Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: - "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir ![]() Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ![]() "Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım..." Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Müzayede Adam zengindi. Hem de birçoklarının hayal edemeyeceği kadar. Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca bir antika meraklısıydı. Elindeki zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu. Çiftlikleri ve arabaları da vardı. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu. Herkes ‘Keşke onun yerinde ben olsam!’ diye düşünüyordu. Gelin görün ki o bulunduğu yerden hiç memnun değildi.Her şeye sahip olduğu doğruydu. Ancak içinde bir yerde derin bir boşluk vardı. Kendisine ‘Baba!’ diye sarılacak bir çocuğu yoktu. Yıllardıreşiyle birlikte bu yalnızlığı bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi. Ama umutla dua etmeye sabırla beklemeye devam ediyorlardı. Eşi ressamdı.Kadın hayal ettiği bebekleri çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu. Ancak resimleri sadece sergiliyordu. Resmini yaptığı bebekleri çocukları kendi çocukları gibi seviyordu. Haliyle çocuklarını para karşılığı bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi. Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı. Artık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti. Fakat beklenmedik bir şey geldi başlarına. Ağır bir trafik kazası geçirdiler. Adam hafif yaralı olarak kurtuldu. Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile yoğun bakımda aylarca yattı. Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı. Derken doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler.Kadın eve döndü. Ama artık eskisi gibi değildi. Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu. Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için bir bakıcı hanım çalışıyordu yanlarında. Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi çocukları gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk cıvıltısı getiren iki küçük çocuğunu da torunları bildiler. Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı. Bekleneceği gibi tabloları eskisi kadar başarılı değildi. Yine de kadının eski günlerdeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu. Yıllar hızla aktı. Kadın bir gün beyin sorunları nedeniyle öldü.Adam bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evlerine gönderdi. Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı. İlk olarak paha biçilmez antikalar büyük bir müzayedede satışa sunuldu. İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu. Bir özürlünün umutlarını döktüğü ruhunu ortaya koyduğu bu mütevazi tabloya kimse dönüp bakmadı bile. Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu. Satıcının ‘Artıran var mı?’diye bağırışına salondan tek yanıt gelmiyordu. Salondaki sessizliği müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu. Annesi gibi sevdiği bir kadının çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu. ‘Beş dolar!’diye bağırdı acemice. Daha fazlası yoktu cebinde. Umutla bir başkasının kendi teklifini arttırmasını bekledi. Sessizlik yine bozulmadı. Müzayede yöneticisinin ‘Satıyorum satıyorum saaaaat…tım.’ demesiyle tablo sadece 5 dolara kadının oldu. Müzayede yöneticisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine çerçevenin arka yüzünü herkesin görebileceği biçimde yukarı kaldırdı. Tablonun arkasında katlanmış küçük bir kağıt parçası vardı. Yine herkesin gözleri önünde kağıdı aldı ve açtı.Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz ![]() ‘Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.’ Ailemizde birbirimiz için yaptığımız her işin ardında böyle bir not olmalı mı dersiniz? " Karımın benim için yaptığı her şey benim değer verdiklerimden çok daha değerlidir " gibi." Kocamın benim için yaptıkları onun sahip olduklarından çok daha paha biçilmezdir " gibi. Ve çocuklarımızın bizim için sevgiyle yaptıkları kendi ruhlarını taşırıp da ortaya koydukları güzel şeylerin ardında yazılı bu notu okuyabiliyor muyuz? Dünya belki de bir açık artırma salonudur.Gördüğümüz herşeyebirileri paha biçer. Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzü ![]() Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri borsalarda ölçülemiyor. Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa hepsi antika... Kimsenin görmediği kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler. Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Öyle Özledim ki Seni Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere, Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime. Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye. Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan. Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını! Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı... Beni sevme şeklini öyle özledim ki... Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan. Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef. Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı... Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli. Öyle özledim ki, gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini... Neden ağlıyorsun derdin, deli misin sen? Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen, Sen olsaydın benim yerimde, mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde. Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi... Kuşum derdin, özledin mi beni derdin. Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye Nasıl özlediğimi, seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim. Güzel gözlüm, öyle özledim ki seni... Yüreğim bir mecal kaldı şimdi. Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun. Her gece yalvarıyorum Allah ıma, bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye... Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime. A kadınım, öyle özledim ki seni... Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi. Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin. Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm. Ama geri ![]() Sevdiğim, öyle özledim ki seni… Sesini, nefesini, bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini... Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi, nasıl zor bir bilsen, Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor, özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor. Sensin onun ![]() Canımın taa içi, öyle özledim ki seni... Her derdini alırdım üstüme, sen üzülme sen yorulma sen düşünme isterdim, ben bakarım çaresine... Yeter ki gülsün yüzün derdim, ben meydan okurum senin için bu alemin cümlesine... Kurban olduğum, aşkların en güzeli, bir tanem, gül bakışlım, kalbimin birincisi... Öyle özledim ki seni, sesini, nefesini... Haydi geri dön artık ta, mutluluktan kes şu nefesimi... Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Bana Gözyaşı Borcun Var Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var! Genç kadın sordu: - Nasıl öderim? Adam gözlerini kırptı; - Haydi gülümse! Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.İkisi de bahar kokuyordu... Biri ilkbahar, diğeri güz. Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. Adam, seslendi yine; - Bana mutluluk borcun var! Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu: -Nasıl ödeyebilirim? Heyecanlandı adam - Haydi yat dizlerime! Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra. Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı. Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu. Genç kadının gözlerinin içine baktı; - Bana yürek borcun var! Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı. - Bu borcumu nasıl ödeyebilirim? Adam kollarını uzattı - Haydi tut ellerimi! Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle ![]() Genç kadın gitmek üzereydi. Adam son kez seslendi; - Bana can borcun var! Kadın irkildi; - Can mı? Sigarasından derin bir nefes çekti adam; - Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni! Hoşuna gitti sözler kadının - Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun? Adam, biraz daha yaklaştı; - Yum gözlerini! Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini. Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına. - Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın... Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi; - Hayat öpücüğüydü! Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle... Adam, şaşırdı; - Ya senin bu yaptığın neydi? Genç kadın kapıya yöneldi; - Veda öpücüğü! Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın. Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına. - Ne olur iyi bak ![]() Genç kadın sümbülleri aldı: - Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini! Adam sevindi: - Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter! Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam, - Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun! Haykırışı yağmura karıştı. Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa... Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Kendine İyi Bak “Kendine iyi bak” bir “veda” degil “elveda” cumlesidir cogu zaman. O uc kelimeden cok daha fazlasini gizler icinde... “Kendine iyi bak. Cunki bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olurda bir gun donersem seni iyi bulmak istiyorum.“ “Kendine iyi bak. Cunki bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni dusunme. Cunki ben de seni dusunmeyecegim artık. Arama sakin beni, yazma, cunki ben yazmayacagim. Sil beni yureginden, cunki ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan guzel seyler hatirina sana yurekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha donmemek uzere gidiyorum.” “Kendine iyi bak. Aramizda gecen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem cok onemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. Seni bir daha asla gormemek uzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yuzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, cok da fazla umursamiyorum.” Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla soylerler bunu. Cunki onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, surec cok aci vericidir, yurek parcaliyicidir. Her seferinde azalan umutlarla geri doner ve yine “Kendine Iyi Bak” gozleriyle ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tukeninceye kadar... Taki son elveda mezar sessizligine burunuceye kadar... Tutkunun otesinde sevenler, bir kez “Kendine Iyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine olumu yeglerler. Onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sozlerin icinde ihanet yok, hic bir zaman olamaz derler ve giderler. En buyuk ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yuzustu birakip gitmek. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler. Seni parcalara ayirip, en buyuk parcayi yanlarina alip giderler. Seni senden alip giderler. Daha kotusu suclayamazsin onlari tum bunlar icin. Kendine iyi bak deyip gidenin gecerli bir nedeni vardir elbet. Suclatmaz kendini. Savasmadiklari icin kizarsin ama suclayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri icin kizarsin ama suclayamazsin. Yenildigin icin kizarsin ama suclayamazsin... Ayriligin kacinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. Elinden umutlarini, duslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikca gozyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler. Arkalarina bakmadan cekip giderler eger yalniz kalmissan, cunki insafsizliklarini gormek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler. “Bitti” diyemedikleri icin , kendine iyi bak derler. “Kirildim ve affedemiyorum” diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. “Seni istemiyorum ![]() Kendine iyi bak bir noktadir cogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kotulukler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gozumdeki isik, dudagimdaki tebessum, sen icimdeki sevincssin. Sen hayatima renk katan, sen yuregimdeki carpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gonul yoldasim, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma. Keske boyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem... Keşke dondurebilsek zamani geriye. Keske bugunku aklimizla yasasak herseyi bastan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken, ben nasil tam olurum? Senden kalan ![]() Peki o zaman... Senin istedigin gibi olsun... Oyleyse sen de “Kendine Iyi Bak.” Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
İki Kelimeydi Sana Söyleyemediğim İki kelimeyi bir araya getiremeden yaşadım yıllarca ! Ben ne zaman konuşmak ya da yazmak istesem Ali topu at kadar saçmalaşırdı cümleler... Konuşmama hakkımı kullanırdım herzaman... Bu yüzden okul yıllarında kara tahtada ismimi konuşanlar listesinde kimse göremedi.Konuşamadığım gibi yazamıyordum da ! Sırf bu yüzden kompozisyon sınavlarının açıklanan sonuçları alay konusu olurdu elli kişilik sınıflarda ! Ama dönem ödevlerini çok severdim bir tek o zaman yazabiliyordum çünkü ! Cümleler korsan oluyordu... Yaldızlı bir ansiklopedi kurtarırdı beni her defasında ! İŞte bu şekilde beceriksiz cümleler kullanarak bitti bitmez dediğim lise ! Bu iki kelimeyi bir araya getirememe durumu ikili ilişkilerimde de her defasında bir depreme yol acardı! ne zaman bir kızdan hoşlansam iki kelime edemeden çeker giderdi yanımdan... Kısa keserdik cümleler gibi aşklarıda her seferinde ! yarım düşerdik sevdalara yarım kalırdık ! Benim bu yüzden hiç yazılmış şiirim olmadı defter aralarında... ya da adım geçmedi bir kitapta ! kimse yaşadığım ilişkinin dedikodusunu yapmadı,benim anlatacak hiç aşk hikayem olmadı... çünkü ben ne zaman konuşmak istesem ali topu at kadar saçmalaşırdı cümleler ! Liseden sonra bitti askerlik... derken bir kız çıktı karşıma…yeni doğmuş bir bebek kadar masum televizyonda gördüğüm mankenler kadar güzeldi.Bu kez cümleler gibi kısa bitsin istemiyordum çünkü ben adını bile söyleyemediğim bu kıza aşık olmuştum. Her gece uzatırdım evimin yolunu zira evi ters bi yerde olduğu halde ! Tek düşüncem onu bir daha ne zaman ya da ne kadar görebileceğimdi ! Geceleri yatağıma uzandığımda artık süperman gibi uçmayı değil onunla geçicek bir ömrü düşlemeye başlamıştım. Tam aynayı güneşe doğru çevirmiştim ki o şirin kız da diğerleri gibi kısa kesip bir kelime bile söylemeden çekip gitti... Oysa ben ona tam iki çift söz etmeye hazırlanıyordum ama tek kelime bile edemeden yarım kalmıştı yine cümlem ! Ama bu cümle diğerlerinden farklıydı bu kez ! İlk defa aşık olmuştum ! Üzerime giydiğim kıştan kalma gömleği çıkarıp ilkbaharı asmıştım omuzlarıma ! Ama onun bu kısa ![]() Günler ayları,aylar yılları getirdi... Geçip giden günlerle bende değiştim !Bugün iki şeyi farkettim ! İlki şuydu : Onun gidişiyle binlerce kelime gelmiş aklıma ! Meğer kısa kesmek gerekirmiş bir aşkı yazabilmek için ! Şu sıralar binlerce kelimeyle evliyim ama bu kez sen yoksun ! Keşke yanımda olsaydın ! Artık iki kelimeden fazlasını konuşabiliyor hatta uzun cümleleri dahi tek nefeste söyleyebiliyorum. Ama son cümlesi eksik kalmış bu sevdamdan uzun zaman geçmişti. Ama ben dün onu sahilde yürürken gördüm... Gözlerimin o şirin kızı gördüğünde yaşadığı çocuksu heyecanı kelimelere dökebilseydim eğer kalın bir romanda sadece bu kısımdan bahsetmem gerekirdi ! Yanına gidip ona o iki kelimeyi söyleyecektim.Evet bu kez yapacaktım bunu ! Kendimi topladım ve hızlı adımlarla yanına gittim ama heyecandan olsa gerek ellerinden tuttuğu kişiyi farkededemedim ! Ayaklarıma ağır gelmiş olucam sendeledim biraz ! Şuurum bir süreliğine izine çıktı herhalde o an ! Çünkü ne yaptığımı tam olarak hatırlamıyorum…Tek bildiğim kendime geldiğimde ![]() Benimle evlenirmiydin...? Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
koroglu, köroğlu, omer, Ömer, ömer köroğlu, ömer köroğlu seçme şiirleri, ömer köroğlu şiir, ömer köroğlu şiirleri, secme, seçme, siir, siirleri, Şiir, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Rasim Köroğlu Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 21.08.10 00:00 |
Ömer Seyfettin Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 20.08.10 22:56 |
Ömer Hayyam Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 1 | 20.08.10 22:51 |
Köroğlu Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 18.08.10 01:30 |
Aşık Ömer Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 15.08.10 16:19 |