|
Türk Şairlerin Şiirleri Türk şairlerin şiirleri.Türk şairlerden güzel şiirler.Türk şaiirlerden şeçme şiirler... |
Türk Şairlerin Şiirleri kategorisinde açılmış olan Akgün Akova Şiirleri konusu , ...
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
15.08.10, 02:50 | #1 |
29.09.11, 23:54 | #2 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Ancak Karıncalara Merhaba Derken Diz Çökeriz
Ancak Karıncalara Merhaba Derken Diz Çökeriz
başımızın beladan bir türlü kurtulmayışı sevgilim bu taralelliliklerle usta işi sevişmelerle günde üç dört beş kanla canla insan olmanın hakkını vere vere yaşamamızdan uğradıkları onca bozguna rağmen bebek yüzlü düşmanların üstümüze üstümüze gelmeleri komiğime gidiyor bizim ancak karıncalara merhaba derken diz çökeceğimizi orangutanlar bile anlardı vallahi... Akgün Akova |
29.09.11, 23:54 | #3 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Aşk Ve Kuyrukluyıldız
Aşk Ve Kuyrukluyıldız
gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler söz birliği etmişcesine "aşk hastalığıdır bunun adı ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra" oysa ne yalan söyliyeyim, ben yalnızca bir kuyrukluyıldıza çarptığımı sanmıştım yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken yüreğim bir patlamayla aydınlanınca... Akgün Akova |
29.09.11, 23:54 | #4 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Ateşböcekleri
Ateşböcekleri
ışıkla ilgili bir yazı okuyordum, elektrikler kesildi boğazından geçerek midesine indi kent gecenin mum aramadım, oysa vardı pencereye gittim kalkıp çalışma masamdan iki sevgiliden söz ediyordu ağaçlar fısıldaşarak bahçede ağaçların yalnızlıklarından korktum sonra yollardan söz açtılar, düşledikleri yollardan işte o zaman ateşböceklerini, birbirini kovalayan iki yanarsöner ışığı gördüm gezinen son yıldızlarıydılar yeryüzünün çaldıkları ağustosböceklerini tahta kafeslere dolduran bir hırsız çetesi geçti sokaktan ay siliyordu, siliyordu camlarını terleyen evlerin bir ırmak kente geri dönmeyeceğini bildiren bir mektup yazıp akıp gitmişti sudan gerekçelerle yerçekimini aşk yoksunlarına bırakıp bir bir çıkardım giysilerimi ve kapısını araladım uyuduğun odanın sonra açılmak için dokunmamı bekleyen pembe gülleri gezdirmeye gittik ağaçların gözlerini yumduğu küçük koruda gökyüzümü sarsıyordu ıslak kelebek kanatların ve geceyi şu ısırıp durduğun geceyi gitgide derinleşen karanlıkta gitgide sertleşen geceyi yıldızların gökfişekleri gibi içimizde patladığı geceyi çiğlenmiş sabahla birleşen ve küçülen geceyi her güne böyle başlayalım sevgilim böyle, ateşböceklerine teşekkür ederek... Akgün Akova |
29.09.11, 23:55 | #5 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Ay Parçası
Ay Parçası
geceyi uyandırdık yanık ay kimsenin bahçesine ayçiçeği ekmediği kentte çizgi roman duyarlıkları uzayın okşayışlarıyla ergenlik çağına giren yıldızlar ve kağıt tavşanlar imparatorluğu geceyi uyandırdık yarık ay alkolün kana karışmasıyla kadınlara sulanan türlü tüylü adamlar kimsenin kumruları rahat bırakmadığı kentte kafesteki tek gözlü kobralar için ceplerden çıkarılan ormanlar karanlığa dağılan arka balkon hırsızları geceyi uyandırdık yatağa yapışık ay radyo düğmelerinde televizyon ısırıkları aynaların karaborsaya düştüğü kentte belediye bandosundan firari acemi saksafoncular ve at sırtında dolaştırılan sünnet çocukları sokaklarda çekip blucinimi uzandım gecenin üstüne gecenin içinde bana bakarak soluyordu yapış yapış ay çekip altından yerçekimini çektim çekmecesini... Akgün Akova |
29.09.11, 23:55 | #6 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Baba Bana Bağırma
Baba Bana Bağırma
yol ıslanmasın diye şemsiye açanlara... baba bana bağırma bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler tenorlar kaçtı ses tellerinden çevreye saçıldı yavru diktatörler seni ne sopranolar istedi de vermedik baba baba bana bağırma bayrak direklerine konan kartalları anlat uzun uzadıya nasıl da göremediler avcıları o keskin gözleriyle vah hah ha şans yıldızlara özgü bir yalan baba yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna yalanları yazdım defterime hiç unutmadım radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların hiç unutmadım sakallarını yüzlerinde yüzlerini sakallarında unutan adamları ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın hiç unutmadım uzak yakın tüm tuzakları baba yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen bir gam ağacısın kar yüküne dayanamayıp kırılan ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin geri getirmediler güneşin başına gelenleri biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba baba bana bağırma bir kulağımdan giriyor sözlerin öbür kulağımı tıkıyor Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden Eva'nın peronunda karanlıktan kuşlar çalan bir tren bir bıçak kaçağı tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan burada bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde burada, tam karşında hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi yol alırdı saatler karılarının namuslarını dillerinde saklayan adamlar vardı bir taraflarda televizyon kanallarında yitirilen çocuklar gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı Sovyet Rusya'da kafandaki duvarları niye cebine koymuyorsun sen baba baba bana bağırma farkında değilsin arkasını ezilenlerin yaladığı bir posta puludur dünya bir kara delik yutana kadar uzayda bizi asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen söylemenin tam sırası ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin partiler getirdi baba ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan bir yaşamlık kaygı duruşundayım yakın tarihimiz için baba bana bağırma bacağından vurulursa bir şiir nereye kadar gidebilir bana bağırma baba kendine bağır yoksa her şey bitebilir... Akgün Akova |
29.09.11, 23:56 | #7 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Bak Fena Olur
Bak Fena Olur
bir gün ayrılırsak sevilmekten eskimiş bir renk sanırım kendimi gözbebeğime bakarım senin yüzüne özgü gece gece abone olduğumuz o parkta bulurum kendimi köşe bankta sırt üstü yatıyorumdur söylemem gerek mi bilmem, zırlıyorumdur rıhtımlar dolusu narçiçeği sen birkaç ton körkütük ben bir öyle bir böyle sanıyorumdur kendimi bir gün ayrılırsak gülkurum, çılgın diye an beni de ki bulutlanarak, onu sevdim gibi kellesi kulağı düşüktür şimdi ayrılmışlıktan göğün beline keman teli sarıyordur her zamanki gibi de ki kulağına doldurduğu denizler seslenip gidiyordur sözcükleri muz gibi soyuyordur ortalık yerde yine Şiirzade Akgün Efendi sanıyordur kendini bir gün ayrılırsak dövünen çok olur, sevinen daha da çok takla atanlar olur haber üstüne göbek atanlar ülseri azanlar olur bir gün ayrılırsak bak fena olur... Akgün Akova |
29.09.11, 23:56 | #8 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Barış Nedir Sevgilim?
Barış Nedir Sevgilim?
barış nedir sevgilim biliyor musun bir köPage Rankingü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken halka açılamadan batan bir şirket iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış yoksa hurdacıya söylediği son sözler mi bisikleti vurulan bir çocuğun söyle sevgilim Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış Lozan'dan gelen telefon mu Mustafa Kemal'e çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa söyle sevgilim de ki tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran bir melek de ki aptalların türküsü oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde de ki sevgilim içine bayat pil konmuş el feneridir barış fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir barış kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın barış halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada bunların hiçbiri hiçbiri değilse barış söyle sevgilim savaşın düş kurduğu yerlerde hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür şu dillerden düşmeyen barış... Akgün Akova |
29.09.11, 23:56 | #9 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Bebo
Bebo
neden bebo bu çatısı uçuk eve bu tuz camı ellerime başlarını duvarlara vuran bu kan gölü meleklere neden çağırdığımı bilmiyorum sevgimin yanlış uzayına seni yüreğimin yırtıcı kuşları takılınca gözlerinin ağlarına ısıttığımız evlerden balkonlar arttı bebo çağlayanlar ve selüloz, şebnemli haritalardan yollardan çok leyla bisikletler arttı gözbebeğimde bisikletinle gezinmesen ben neyim ki zaten Büyük Şiir Ebediyesi'nin sözcük çöpçüsü şiir direklerine tırmanma güçlüğü çeken maymun ayakkabılarım bitse de gelirim sana saray tırtılım, uykulu Asyam, kıpırtılım vazelin gecelerine çocuk esirgeme kurumlarına üye yap beni süpür beni, elektriklerimi kes, yakın çekimde izle çok ısınmış bir kalorifer peteğisin sen bebo bırak güneş kentin kremli tüylerini yalasın sen beni bebo sen beni Cafe Petrograd'da memelerini sayıyorum gece ve yıldızlar eriyene kadar memelerin bebo masal, cüce ve prenses tadı ağzımda... Akgün Akova |
29.09.11, 23:57 | #10 |
S.Moderators
Üyelik tarihi: May 2009
Üye No: 27
Mesajlar: 3.656
Konular: 2075
|
Bengal
Bengal
gözlerime yükledim seni gözlüğüm tutuştu omurgası çatladı zamanın gelecekten düşünce onu götürdüğümüz hastanenin en acil servisinde o bal rengi bacaklarına dinamitlendi içim küçüğüm, küçük kadınım transistörlü radyomda geceler boyu aradığım bir gidip bir gelen yitik bir uzun dalga istasyonu gibisin nisan evet o mirmoruk nisan şemsiye sürüleri düşler peynir ekmek sesine uyanırken pomfuruk mayıs alev halkalı küpelerini sıyırırsın gülümseyerek evden kaçan Bengal kaplanlarının sıçrayarak içinden geçtiği küpelerin en son onlar yoldan çıkar ve kınalı aralığı ağzının küçüğüm, küçük kadınım yanında, teninde ve kahkaha çiçeklerinde içlerinde sıkışıp kaldığım saat camlarının tüy bahçendeki cin saçlarının ve çeliğin üstündeki diş izlerinin ve yaklaşan ölümün kaçınılmazlığında bir yumuşakça gibi saklarım altmış dört yaşımı güneşten küçüğüm, küçük kadınım sevdamız çıngıraklar ve alarmlar günlüğü sürekli deri değiştiren ve sıyrılan etekler kitabında ben ilkbahar bankası soygunlarına giderim küçüğüm, küçük kadınım dudağını dayadığın o buzlu camlara hohluyorum aramızdaki kırk beş yaş farkı ve ellerimi yıldızlarının üstüne koyuyorum ( dring...drong... dring...drong... sayın ziyaretçiler huzurevimize gonca gül sokulmaması önemle rica olunur dring...drong... dring... yitik... bir... uzun dalga... istasyonu... ) Akgün Akova |
Bookmarks |
Etiketler |
akgün, akgün akova, akgün akova şiirleri, akova, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Serpil Akgün Biyografisi - Serpil Akgün Hayatı - Serpil Akgün Kimdir - Ressam Serpil | Gökkuşağı | Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) | 0 | 25.12.11 23:09 |
Nahit Ulvi Akgün Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 19.08.10 21:00 |