|
Türk Şairlerin Şiirleri Türk şairlerin şiirleri.Türk şairlerden güzel şiirler.Türk şaiirlerden şeçme şiirler... |
Türk Şairlerin Şiirleri kategorisinde açılmış olan Ahmet Altan Şiirleri konusu , ...
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
15.08.10, 02:11 | #1 |
05.12.10, 02:45 | #2 |
Moderator
Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
Kırkıncı Oda
Kırkıncı Oda
Ne kadarınız gerçek sizin, Kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki Kilitler altında sakladığınız gerçek Duygularınızla, Gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza, Söylenmeyen neler var kuytularda, Hani kendinizden bile sakladığınız, Bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla Yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da Ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz İçinizde...? Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? Sevip de söyleyemediğiniz, Özleyip de açıklayamadığınız Ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize Gömdüğünüz oluyor mu, Korkaklıklar var mı, Kalleşlikler var mı, Yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi Bekliyor...? Göründüğünüz insan mısınız siz, Yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur içinizde Ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi taşıyorsunuz? Derununuzda neler saklıyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin? Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz, Yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız, Gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı saklıyorsunuz, Açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz? Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde, Günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz? Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz Yoksa...? Uzun bir yolculuğa çıkar gibi Duygularınızla düşüncelerinizi denklere Sarıp da içlerinizde bir yerlere mi yerleştirdiniz, Bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz Aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi Hiç açmayacağınızı bilerek... Bir gün çıldırsanız da Bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça söyleseniz, Neler duyacağız sizlerden, Gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya, Yoksa korkaklığın altında, Bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi Büyümüş yiğitlikler mi? Kızgınlıklarınız yok mu sizin, Öfkeleriniz, isyanlarınız? Aşklarınız yok mu? Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz? Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya, Kendinize şaşar mısınız, Hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler Var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer, Dile getirilmeyen özlemler, Söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, Hangi boşvermişlikler, Hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde? Ne kadarınız gerçek sizin? Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz kendinizden? Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı Turuncu pırıltılı külrengi bir gecede, Şimşeklerle boşanan yağmur başladığında Şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz, Ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz Kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi, Bu kadar gerçeği o odada saklayıp, Hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir Sarsıntı yaratıyor? Yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de ıssız gece, Sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu, Korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden, Kırkıncı odanız size de mi kapalı, Kendi kendinize bile mahrem misiniz? Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan, Hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu, Kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek İstemiyor musunuz, Bütün yalanlarınızdan uzak bir yere? Şöyle rahatça bütün duygularınızı, Bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara, Kendinizi bile yanınıza almadan. Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız Kimleri saklıyorsunuz koynunuzda, Yüksek sesle eleştirip de İçinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var, Kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi Korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde gizliyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu Yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size? Neler var kırkıncı odada? Otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı, Kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz bunu? Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede belki... Belki de hiç açmazsınız, Kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü, Kendinizden sıkılarak... Ahmet Altan |
05.12.10, 02:45 | #3 |
Moderator
Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
Koku ve Ses
Koku ve Ses
Hayatımız boyunca duyduğunuz bütün sesler arasında en Az tanıdığımız,daha doğrusu hiç tanımadığımız tek ses, Kendi sesimizdir. Başka sesler bize birçok şeyi hatırlattığı Halde kendi sesimiz bize hiçbir şey hatırlatmaz. Sesimiz, Hafızamızda tek bir ışık bile yakmaz. Kendi sesimiz bize yabancıdır Kendi kokumuzu da alamayız. Kokumuz da yabancıdır bize. Bu kadar yakın olup da sesine ve kokusuna yabancı Olduğumuz tek insan kendimiziz. Belki de bu yüzden Kendimizi tanımayız. Belki de bu yüzden bir başka insanın Sesine ve kokusuna bu kadar çok ihtiyaç duyuyoruz. Belki De bu yüzden aşık oluyoruz. Belki de, bir başkasının sesini Ve kokusunu kendi sesimizin ve kokumuzun yerine Koymaya, bir başkasının sesini ve kokusunu bir parçamız Gibi hissetmeye aşk diyoruz. Belki de, sevdiğimiz insanın Sesine doğru akıp gitmemiz, aslında kendimize doğru yaptığımız bir yolculuk. Kendi sesimize ve kokumuza hafızamızda yer yok. Biz kendimize yabancıyız. O yüzden başkalarının sesiyle sevinip, başkalarının sesiyle acı duyuyoruz. Aşkı aramak, hep kendi sesimizi, kendi kokumuzu aramak belki. Hafızamızda bizi dolaştıracak bir kılavuzu bulmaya çalışmak. Terkedildiğimizde duyduğumuz acı, bir parçamızı kaybetmekten. Terkettiğimizde ardımızda bıraktığımız keder, terkettiğimiz İnsanın sesini ve kokusunu kendimizle birlikte götürerek Geride bıraktığmız boşluktan. Aşkı yaşarken bunu hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize Bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın Sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan. Sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı. Sesler ve kokular olmasa aşklar olmazdı. Sesler ve kokular olmasa acılar ve sevinçler olmazdı. Aşk kendimizin sandığımız bir sesin ve kokunun aslında Bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu Anladığımız zaman bitiyor. Yanıldığımız sürece aşığız biz. Seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da İsteyeceğiz. Seni seviyorum dediğimizde, sen benim sesim Ve kokumsun demek isteyeceğiz. Kendi hafızamızda Başkalarının sesleri ve kokularını kılavuz yapıp Dolaşabileceğiz ancak. Kendi geçmişimize ancak Başkalarıyla ulaşabileceğiz. Aşk tanrısı, dünyayı yanılın emriyle yaratacak. Hep yanılacağız. Hep yanılıp yanıldığımız için hep acı çekeceğiz. Ama sevinçlerimizi de bu yanılgıya borçlu olacağız. Yanıldığımız sürece seveceğiz. Sonra yanıldığımızı anlayacağız. Ve gidip yeniden yanılacağız... Ahmet Altan
__________________
Şiir Renk |
Bookmarks |
Etiketler |
ahmet, ahmet altan, ahmet altan şiir, ahmet altan şiirleri, altan, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ahmet Erhan Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 85 | 23.02.11 22:13 |
Ahmet Necdet Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 6 | 05.02.11 22:46 |
Ahmet Kaya Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 36 | 05.02.11 22:00 |
Kul Ahmet Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 18.08.10 01:32 |
Özdemir Altan Biyografisi | Admin | Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) | 1 | 06.02.09 21:31 |