Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Tualim Resim Galerisi > Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı )
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) Türk Ressamların Biyografisi,Türk Ressamların Hayatı,Türk Ressamların Yaşam Hikayeleri...

Hakkı Anlı Biyografisi

Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) kategorisinde açılmış olan Hakkı Anlı Biyografisi konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Hakkı Anlı Biyografisi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2629

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 06.02.09, 02:11   #1
Kullanıcı Profili
Administrator
 
Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetAdmin
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 4
Mesajlar: 422
Konular: 414
Post Hakkı Anlı Biyografisi

Hakkı Anlı Biyografisi

Hakkı Anlı

1906 yılında İstanbul Şehzadebaşı’nda dünyaya gelen Hakkı Anlı, İstanbul Erkek Lisesi’nde eğitimini sürdürürken resim öğretmeni Avni Lifij’in de etkisiyle resme ilgi duymuştur. Bu ilginin sonucunda Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydolmuş ve burada Namık İsmail atölyesine devam etmiştir.


Namık İsmail gibi bu dönemde Akademi müdürlüğü yapmakta olan güçlü bir sanatçının atölyesinde çalışan Hakkı Anlı’nın kendisiyle aynı kuşaktan olan diğer sanatçılar gibi burslu olarak yurtdışına gitmemiş olması dikkat çekicidir. Anlı, 1932 yılında Akademi’den mezun olmuş ve çeşitli liselerde resim öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Ancak yurtdışına gitmemiş olmasına ve Akademi kadrolarından uzak kalmasına rağmen dönemin pekçok genç sanatçısını sanattan uzaklaştıran bir küskünlük ve umutsuzluk girdabında yitip gitmemiş, resim üretmeye devam etmiştir.


Erken çalışmalarında hocası Namık İsmail’in serbest fırça vuruşlarıyla oluşturduğu ve izlenimciliğin kendine özgü bir yorumu olan güçlü üslup çizgisinin etkileri görülmektedir. Anlı’nın sonraları Cezannevari olarak tanımlayacağı bu üslupta yaptığı eserler daha çok portre ve manzara ağırlıklıdır. Bu dönem resimleri üzerinde etkili olan bir diğer isim 1936 yılında Akademi’ye hoca olarak gelen Leopold Levy’dir. Anlı öğrenci olmadığı halde Levy’nin çalışmalarını izlemiştir.

Sanatçı 1939 yılında ilk kişisel sergisini Ankara Halkevi’nde düzenlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerinin hissedildiği bu dönemde devletin çok yönlü bir girişimi olan yurt geziler kapsamında 1941 yılında Kütahya’ya gitmiştir. 1942’de Kütahya Halkevi’nde bir de sergi düzenleyen Anlı, buradan sekiz resim üreterek dönmüştür.

1950’li yıllarla birlikte Anlı’nın resimlerinde giderek non- figüratif bir anlayışa doğru yönelme ağır basmaktadır. Yine de 1954 yılında Yapı Kredi Bankası’nın düzenlemiş olduğu İstihsal konulu resim yarışmasında 2500 lira değerinde üçüncülük ödülü alan çalışması kübist döneminin izlerini yansıtıyor gözükmektedir (Bugün kayıp olan resim hakkında ancak dönemin süreli yayınlarında yayınlanan resimler aracılığıyla bilgi edinebiliyoruz).

Hakkı Anlı’nın kübist dönemi, biçimlerin parçalanmaya ve birbiri içerisinde erimeye başlamasıyla figüratif dönemden soyuta geçiş aşamasını oluşturmuştur. Sanatçı, savaş sonrasının Paris’inde soyut resim konusunda yaşanan gelişmelere 1950’li yılların başlarından itibaren ilgi göstermiş ve 1952 yılında ilk soyut denemelere girişmiştir. 1954’de kesin olarak Paris’e yerleşmesiyle birlikte soyut anlayışa olan ilgisi belirginleşmiştir. Yurtdışındaki ilk sergisini 1958 yılında Paris’te Galerie La Main Gouche’de açmıştır. 1950’lerin sonunda ışık ve rengin ön plana çıktığı lekeci bir yaklaşımla beliren soyut resimler gerçekleştiren sanatçı bunları 1961 yılında İsviçre St. Gallen’deki Galerie im Erker’de sergilemiştir.

1960’ların sonlarından başlayarak Paris Okulu’nun genel eğilimi paralelinde yeni bir figürasyon eğilimine yönelmiş ve hayatının sonuna kadar sürdüreceği bir üslup çizgisine ulaşmıştır. Aslen bu eğilim ani ve kesin bir yön değiştirmeyi değil bir evrimin olağan sürecini işaret eder. Sezer Tansuğ, bu süreci şu şekilde tanımlamaktadır: “Öte yandan Hakkı Anlı’nın non- figüratif soyutlamaya karşı radikal olmayan simgesel tutumu, tachiste yöndeki çalışmalarına da yansımış, hatta leke çalışmaları giderek koyu tonlar içinde figüratif ilişkilerin daha kolay belirmeye yüz tuttuğu bir yöntem niteliği kazanmıştır.”

Bu resimlerde, çoğu erotik göndermeler içeren figürler, genellikle tek renge temellenen ve belirgin fırça vuruşlarıyla tanımlanan arka planın oluşturduğu mekana uyumlu bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Sanatçı bu eserlerini şu şekilde tanımlamaktadır: “Şimdiki tekniğimde hep ışığa karşı (contre- jour) çalışıyorum. Desenlerim tuvale kondurulmuş büyük bir lekedir. Ama çevre çizgisi (contour) hep hafif ışıklıdır. Objelerim genellikle kadın, o güzel, estetik yaratıktır. Objelerim yere basmazlar, hepsi adeta havada, uzayda boşlukta gibidirler. Belki de geleceğin uzay insanları gibi.

Savaşın şiddetinin arttığı bir dönemde, 1943 yılında tekrar silah altına alınarak bir süre Çatalca’da geçici askerlik yapmıştır. Kendi kuşağının pekçok sanatçısının yerine getirmek durumunda kaldığı bu görevin ardından yeniden çalışmalarına dönmüş ve 1944 yılında d Grubu’nun Güzel Sanatlar Akademisi’nde açılan 11. sergisine katılmıştır.

1946 yılında ise Türkiye’de özel galericiliğin tarihsel örneklerinden olan Galeri İsmail Oygar’da bir kişisel sergi açmıştır. Bu, aynı zamanda sanatçının İstanbul’da açtığı ilk kişisel sergi olma özelliğine sahiptir. Bu dönemde resim öğretmenliğini sürdürmekte olan Anlı, Öğretmen Bilgi- Görgü Kanunu’ndan yararlanarak 1947 yılında Paris’e gitmiştir. Savaş sonrası batıyla ilişkilerin yoğunlaştığı bir sırada yurtdışına çıkma fırsatını bulan sanatçı Paris’i ilk kez görmüş ve bu şehirden derinden etkilenmiştir: “Bu gezi sanatçıda tutkuya varan bir Paris hayranlığı uyandırdı ve 1954’de kesin olarak yerleşene dek 13 kez Paris ile İstanbul arasında mekik dokudu. Paris- İstanbul arasında yoğunlaşan trafik, sanatçının yeni üslup açılımlarına uyanışına zemin hazırlamış gözükmektedir. Bu süreçteki çalışmalarında, belirgin bir Picasso ve kübizm etkisi söz konusudur. 1949- 50 yıllarında Paris’te Jean Metzinger yönetiminde, Academie Frochet’de sürdürdüğü çalışmalar da bu etkilerin biçimlenmesinde önemli olmuştur. Anlı’nın kübist dönemindeki çalışmaları çoğunlukla belirgin konturlarla sınırlanmış renkli düzlemlerin tanımladığı figürler olarak belirmektedir.

Sanatçı bu dönemde, 1949 yılında, İstanbul Fransız Konsolosluğu salonlarında açtığı sergiyle bu yeni anlayışı ilk olarak kamuoyu ile paylaşmıştır. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Tan Gazetesi’nde bu sergi ile ilgili olarak kaleme aldığı yazısında Anlı’nın mesleki kariyerinin başlangıcından itibaren yaşadığı tereddütlere değindikten sonra Paris’in onun üzerindeki etkisini şu şekilde vurgular: “Nihayet evvelki sene Paris’e kadar uzandı. Orada çok az kalmasına rağmen kararını vermiş olarak döndü: ‘Her türlü tabiat taklidinden kaçınmak, fotoğraf görüşünden umacı gibi korkmak, tamamıyla nakış düzenine dayanan bir yolda çalışmak.’


Sanatçının 1977 yılında Paris Galerie Le Scriptorium’daki sergisi için hazırladığı katalog yazısında ise Jean Parvulescu şu ifadeleri kullanmaktadır. “Ateşin soluğunun ekmeği mayalandırması gibi, arzu da maddeyi kamçılamakta yaşayan yeryüzünde ürkütücü oyunlar oynanmakta, hem yaşama arzusunu hem de bu arzunun yaşamını aynı anda güvenle sürdürmesinden dolayı, insan vücudu iki kez canlılık kazanmakta, Hakkı Anlı’nın resim yapma nedeni çılgıncasına insan vücuduna dönüşmektedir. Bu insan vücudunun verildiği ölçüde resim, yaşayan gizemi yeniden oluşturmayı bütün içtenliği ile istemektedir.1970’li yılların başından itibaren Türkiye’de özel galeriler döneminin başlamasıyla; uzun yıllar yurtdışında adeta bir terkedilmişliğe itilmiş olan sanatçılarımızın ülkelerinde yeniden önem kazanmaya başladıkları görülmüştür. Hakkı Anlı da, 1949 yılında İstanbul’da Fransız Konsolosluğu’nda açtığı son sergisinden 30 yıl sonra, 1978’de İstanbul Cumalı Sanat Galerisi’nde düzenlenen sergisiyle Türkiye’deki sanat ortamına tanıtılmıştır. Bunu artan sayıda diğer sergiler izlemiştir. Bu anlamda, sanat galerilerinin yurtdışındaki sanatçılarımızla uzun yıllar sonra tekrar köp rüler kurulması doğrultusunda önemli bir işlevi üstlendiği bir kez daha görülmektedir.

Türk resminde Paris okulu paralelinde çalışmalarını yürüten sanatçılarımızdan birisi olarak Hakkı Anlı, yurtdışında pekçok önemli sergi etkinliği içerisinde, dönemin önemli sanatçılarıyla birlikte eserlerini sergilemiş bir isimdir. 1991 yılında hayata veda eden sanatçı, Türk resminin uluslar arası alandaki bir temsilcisi olarak kendisine saygın bir yer edinmiştir.
__________________
Admin
Admin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlı, biyografisi, hakkı, hakkı anlı, hakkı anlı biyografi, hakkı anlı biyografisi, hakkı anlı eserleri, hakkı anlı hakkında, hakkı anlı hayatı, hakkı anlı kimdir, hakkı anlı özgeçmişi, hakkı anlı resimleri, hakkı anlı sanat hayatı, hakkı anlı yaşamı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hakkı Anlı Resimleri - Hakkı Anlı Eserleri - Hakkı Anlı Tabloları - Hakkı Anlı TUAL Türk Ressamların Eserleri 1 06.01.20 10:31
Müge Anlı Resimleri - Müge Anlı Fotografları 7 Renk Ünlülerin Resimleri 1 25.11.17 01:24
Hakkı Torunoğlu Resimleri - Hakkı Torunoğlu Eserleri - Hakkı Torunoğlu Tabloları Renklerin Dansı Türk Ressamların Eserleri 0 08.11.11 22:58
Edip Hakkı Köseoğlu Biyografisi - Edip Hakkı Köseoğlu Hayatı - Edip Hakkı Köseoğlu Renklerin Dansı Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) 0 02.08.11 00:52
Ahmet Hakkı Anlı Biyografisi Tualim Türk Ressamların Biyografisi ( Hayatı ) 0 13.08.09 00:22


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:38.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.