İbrahim Balaban Biyografisi
İbrahim Balaban Biyografisi
İbrahim Balaban
(1921, Bursa, - *)
1921'de Bursa'nın Seç köyünde dünyaya geldi. Doğduğu köyün 3 yıllık okulunda eğitim gördü. 1937 yılının son günlerinde, henüz 16 yaşındayken hint keneviri yetiştirmek suçundan cezaevine girdi, böylece ilk defa köyünden dışarı çıktı. Cezaevinde kendini avutmak için resim çizmeye başladı. Resimlerini zeytinyağına batırdığı renkli kalemlerle yapıyordu. Altı ay hapis ve üç ay da para cezasına çarptırılmıştı. Ancak para cezasını ödeyemeyince üç yıl cezaevinde kaldı. Cezasının bitmesine çok az bir zaman kala dört mahkumun saldırısına uğrayan Balaban, cezaevinden çıktıktan sonra evlendiği gün düğün evini basan hasmını öldürdü ve yeniden cezaevine girdi. 1942 ile 1945 ve 1948 ile 1950 yılları arasını Bursa Cezaevi'nde geçirdi.
Balaban, Bursa Cezaevi'nde kendisinden 20 yaş büyük olan Nazım Hikmet Ran'la tanıştı. Onun desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. Nazım Hikmet, Orhan Kemal’i hikayeci, Balaban’ı ise ressam olarak yetiştirmek istiyordu. İbrahim Balaban cezaevinde resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi. Ressam, Nazım Hikmet'li günlerini ileriki yıllarda yazdığı Şair Baba ve Damdakiler kitabında anlatmıştır.
Balaban'ın bir tablosuBalaban, “Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu, yani sanatsal biçimini oluşturur. “ kuramını ortaya koyduktan sonra yaptıklarını sanat olarak değerlendirmeye başladı ve ilk sergisini 1953'te İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi'nde açtı. Sonraki yıllarda hem Türkiye'de, hem de yurtdışında pek çok sergi açtı. 1961'de Yeni Dal Grubu sergisindeki bir tablosundan dolayı yargılandı, ancak aklandı. Yine 1968'de Gazi Dergisi'nde basılan bir tablosundan dolayı yargılandı; ondan da aklandı. 1969’da Adana’da sergilediği resimleri saldırıya uğradı.
Resim eleştirmenleri kendisini "Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten ressam" olarak tanımlarlar. Balaban, sanat hayatını Dağınık, Nakışsı, Ağır Aksak, Oyuncaksı, Tutsak, Özgürlük gibi dönemlere ayırır. Önceleri köy yaşamının yoksulluğunu, köylü üretim araçlarını resmeden sanatçı, giderek destanlara, halk inançlarına, kahramanlarına, söylencelere, mitolojiye uzanır. Giderek kente göçü, kentteki yaşam ve demokrasi mücadelesini ele alır. Son dönemde Anadolu Erenleri ve Bereket Anaları'nı resimler.
Kendisi aynı zamanda yazar olup, yayımlandığı çeşitli kitapları bulunmaktadır.
Ressam, son olarak desen çalışmalarını 2005'te İstanbul'da sergilemiştir.
Hapiste birlikte yattığı Nazım Hikmet de, onun bir tablosundan etkilenerek şu dizeleri yazacaktır: "İşte seyreyle gözüm, işte insan / Dağın, taşın, kurdun efendisi. / İşte poturunda yamalar, / İşte karasaban, / İşte sağrılarında kederli, korkunç oyuklarıyla öküzleri..."
İlk evliliğinden iki erkek, bir kız çocuğu ve dört torunu vardır. 1955 doğumlu oğlu Hasan Nazım Balaban da kendisi gibi ressamdır.
Kitapları
Balaban (1962)
İz (1965)
Şair Baba ve Damdakiler (1968)
İzdüşümü (1969)
Avrupa'da Dolaşanlar (Gezi Notları)
Dağda Duruşma (Roman)
Kalıba Sığmayanlar
Tahliyeci Yusuf
__________________
Admin
|