Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Kültür&Sanat&Edebiyat > Tiyatrolar, Tiyatro Oyunları (Skeçler ve Piyesler)
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda

Tiyatrolar, Tiyatro Oyunları (Skeçler ve Piyesler) Tiyatro çeşitleri,tiyatro tarihi,tiyatroların tanıtımı,tiyatro metinleri,tiyatrocuların hayatı eserleri,Tiyatro ile ilgili kitaplar,tiyatro oyunları

Alman Tiyatrosu

Tiyatrolar, Tiyatro Oyunları (Skeçler ve Piyesler) kategorisinde açılmış olan Alman Tiyatrosu konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Alman Tiyatrosu
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2069

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07.06.09, 15:46   #1
Kullanıcı Profili
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart Alman Tiyatrosu

Alman Tiyatrosu
1500'den 1800'e ALMANYA


Rönesans Almanya'ya geç geldi.Gerçek tiyatronun gelişiyse daha geç oldu.On sekizinci yüzyıla kadar iyi kumpanyalar yoktu.1767'den önce doğru dürüst bir tiyatro da yoktu.Alman oyun yazarlığının gelişmesi için Lessing(1729-1781),Goethe(1749-1832),Schiller(1759-1805) gibi yazarları beklemek gerekti. Almanya'nın tiyatroda böylesine geri kalmasının nedeni, bir ulus niteliği kazanamamış olmasında aranabilir.Küçük dükalıklar,ufak ufak prenslikler,bağımsız kentler,1870'de Bismarc Almanya'yı birleştirmeden önce,bu memleketin Paris,Londra,ya da Madrid gibi bir başkenti,bir kültür merkezi yoktu.Avusturya'nın başkenti Viyana düşman kenti sayılıyordu;üstelik oradaki sahnelerde de on sekizinci yüzyıl sonuna kadar daha çok operalar,şarkılı halk komedileri oynanmıştı.Gene de ayrı ayrı prensliklerde,ayrı ayrı kentlerde gelişen zengin,özellikleri belirmiş bir Alman kültürü vardı. Leipzig, Hamburg, Mannheim, Frankfurt, Münih, Weimar, Berlin ayrı ayrı birer küçük kültür merkeziydiler.
Almanya'nın bir ulus olarak birleşmesini geciktiren nedenlerin başında savaşlar geliyordu:İç savaşlar,dinsel savaşlar,yabancı orduların memleketi yakıp yıkması.Çok kan dökülen Köy Savaşı 1525'te sona ermeden Reformation kavgaları başlamıştı,bu çekişmeler ta 1648'e,Otuz Yıl Savaşları'nın sonuna kadar sürdü.Dinsel savaşlar Almanya'da,İngiltere ile Fransa'dakilerden çok daha yıkıcı oldu.Hapsburg,Fransız,İsveç orduları Almanya'yı yerle bir ettiler.Otuz milyon Alman yirmi milyona indi.Almanya'nın kendini toparlayabilmesi için bu acı olayların üzerinden bir yüzyıl geçmesi gerekti.


HANS SACHS'IN KISA SÜREN TİYATROSU
On altıncı yüzyıl başlarında bir tiyatro kıpırdanması olmuştu. Ortaçağın dinsel oyunlarıyla ilgisi bulunmayan yerli bir komedi çeşidi yaratan Alman halkı buna Fastnachtsspiel (karnaval oyunları)adını vermişti. İtişip kakışmadan, kaba sözlerden bol bol yararlanan bu kısa komediler halkı eğlendirmek amacını güdüyor,sık sık da baştakileri yerme yoluna gidiyordu. En sevilen tip Narr denilen soytarıydı, eğlencesine düşkün,neşeli,biracı bir Alman tipi.Karnaval oyunlarında çoğunca insanoğlunun kötü yanları ele alınır,sonunda da bir mahkeme kurulup yargıçlarla alay edilirdi.Bu farsları halka açık binalara, kasaba alanlarına kurulan kaba sahnelerde amatör oyuncular oynarlardı;seyircilerden para toplanmazdı. Sonradan işi loncalar ele alınca birçok şehirlerde mastersingers denilen kumpanyalar ortaya çıktı.Karnaval oyunları yazanların en ünlüsü Hans Sachs(1494-1576) adlı bir ayakkabı tamircisidir. Sachs yaşamı boyunca birçok uzun komedi,trajedi yazmış,ama asıl başarısını seksen beşi bulan karnaval oyunlarıyla sağlamıştır.Çoğunlukla konularını, kişilerini yerli tiyatronun gereklerine uydurdu,ama tarihten,Kutsal Kitap'tan klasiklerden de yararlandığı olurdu.1550 yılında eski,boş bir kilisede ilk Alman tiyatrosunu kurup bir süre devamlı oyunlar oynadı.



OKULLARDA

Okullardaki tiyatro çalışmaları hızlı bir gelişme göstermiyordu. Katolik kilisesinin iki ünlü hümanizmacısı,Erasmus ile Melanchton Euripides'i Almanca'ya çevirdiler. Ama onyedinci yüzyıla kadar Almanlar klasik kurallara uyarak, ya da klasik konuları ele alarak oyun yazmayı denemediler.Andreas Gryphius çıktığı yolculuklarda hem Fransız hem İtalyan oyunlarını görmüştü; Almanca oyunlar yazmaya girişti.Trajedilerinde ölçü kullanıyor, komedilerini düzyazıyla yazıyordu. Yazdığı oyunların yalnız okullarda oynanmış olduğu anlaşılıyor. Christian Weise basit,sağlam bir dille, düzyazı olarak çok değişik konularda oyunlar yazdı. Farslarında ahlak kurallarına uydurulmuş bir Narr tipi yer alırdı.




İNGİLİZ KOMEDİ OYUNCULARI

1650 yılından önce Almanya'daki profesyonel kumpanyalar hep yabancı topluluklardı -ilkin İngilizler,sonra Fransızlarla İtalyanlar.İngiliz Komedi Oyuncuları Almanya'da önemli bir etki yarattılarsa da bu etki kalıcı olamadı. 1585'te Earl of Leicester Hollanda seferine çıktığı zaman yanına oyuncular da almıştı,bunlar arasında ünlü Shakspeare soytarısı William Kempe de bulunuyordu. Leicester'in oyuncuları önce Danimarka Sarayında beş yıl sonra da Dresden'de oyunlar verdiler.

İngiliz Komedi oyuncularının repertuvarında Gammer Gurton's Needle gibi komediler,jig'ler (danslı kısa oyun) interlude'lar, Kutsal Kitap'tan alınan oyunlar,Shakspeare ile Marlowe'dan kısaltılmış yapıtlar bulunurdu. Önceleri oyunlar İngilizceydi,gülünç interlude'larda çatpa Almanca'da konuşulurdu.Bu yüzden de oyunlarda daha çok harekete önem verilir,uzun konuşmalar,şiire ,felsefeye dayanan bölümler atılırdı.Birkaç yıl sonra kumpanyalarda ,hem erkek,hem de kadın,yerli oyuncular yer almaya başlayınca, oyunların baştan sona Almanca oynanması sağlanmış oldu.
Corneille ile Racine'in Alman oyun yazarlığı üzerinde az bir etkisi oldu,buna karşılık Moliér'in hiç etkisi olmadı.1700 yılından sonra commedia dell'arte oyunları büyük bir ilgi gördüyse de 1767'ye Lessing'in Minna von Barnhhelm'ine kadar Alman oyun yazarları toplumsal komediye yanaşmadılar.



FREDERİKA CAROLİNA NEUBER

Otuz Yıl Savaşları'nın sonuna kadar Almanya'da yerli kumpanyalar yoktu denilebilir.Küçük oyuncu topluluklarıysa kent yöneticilerince hoş karşılanmaz,serserilerle,hırsızlarla bir tutulur,bir yere bağlanmalarına izin verilmezdi. Oynadıkları çoğunlukla kaba farslarla Haupt-und Staaksaktionen diye anılan yerli oyunlardı. Bu alanda ilk önemli adım Johann Velten adlı bir üniversite mezununun gezici kumpanyalardan birine girmesiyle atılmıştır. 1669'da Velten,Corneille'in Polyeucte'ünden yapılmış kötü bir uyarlamada rol aldı; daha sonra da Moliére'in komedilerini,Hamlet'i oynadı. Ama halk Hanswurst ile Harlequin'i seyretmek istiyordu.



Alman sahnesinin önem kazanması Frederika Carolina Neuber adlı bir kadının öncülüğüyle başladı. Bir avukatın kızı olan Frederika, 1717'de evlenmek için evden kaçmış,sonra da kocasıyla beraber bir tiyatro kumpanyasına girmişti. 1727'de kendi kumpanyasını kurarak Leipzig Pazarı'nda oyunlar verdi.Leipzig Üniversitesi'nin estetik profesörü olan Johann Christoph Gottsched Frederika'nın kumpanyasına on yıl kadar yardım etti.Gottsched, karısıyla,daha başka arkadaşlarıyla birlikte Frau Neuber'e klasik Fransız trajedilerini çevirdi,uyarladı. Neuber, Alman tiyatrosunun gerçek bir öncüsüydü. 1739'da Gottsched ile Neuber'in araları açıldı. 1742'de Neuber, genç bir öğrencinin, Lessing'in ilk komedisi Der Junge Gelehrte'i(Genç Bilgin) oynadı. Frederika'nın pahalı sahne düzenlerine,gösterişe düşkünlüğü,sonunda kumpanyanın dağılmasına yol açtı.Çoğu oyuncular gibi o da yoksulluk içinde öldü.



Frederika Caroline Neuber oyuncularını dikkatle seçer, titizlikle prova yaptırırdı. Onun kumpanyasından yetişen oyuncular Almanya'da bir oyunculuk geleneği kurulmasını sağladılar. Johann Friedrich Schoenemann,Neuber Kumpanyası'ndan ayrıldıktan sonra Almanya'nın ikinci büyük tiyatro adamı oldu. İki büyük oyuncu Konrad Ackermenn ile Konrad Ekhof onun kumpanyasındaydılar.



HAMBURG'DA TİYATRO

Hamburg bağımsız bir kentti, geniş,zengin bir kent. On altıncı,on yedinci yüzyıllarda Fransız Sarayı'nı taklit etme isteğiyle operalar yaptıran kimi Alman dükalıkları,prenslikleri gibi,Hamburg'da 1678 yılında bir opera yaptırmıştı.Konrad Ackermenn Hamburg'a geldikten bir zaman sonra,1765'de kentin yöneticilerini kandırarak bu opera yapısının kusursuz bir tiyatro biçimine sokulmasını sağladı.Böylece Almanya yalnızca iyi oyunları oynayan bir tiyatro kumpanyasına kavuşmuş oldu. Hamburg Tiyatrosu kurulduktan sonra Viyana'daki tiyatroda da iyi yapıtlara yer verilmeye başlandı.1771'de Gotha'da açılan ilk saray tiyatrosu ile 1778'de Mannheim'de açılan Ulusal Tiyatro da Hamburg'da kazanılan başarıların etkisiyle yaptırılmış tiyatrolardır.



1767'de Ekhof,Ackermann,Sophie Schroeder "Hamburg Ulusal Tiyatrosué nu kurdular. İki yıl bile geçmeden başarısızlığa uğrayarak kumpanyayı dağıttıkları görüldü,ama birkaç yıl sonra yeniden kurdukları kumpanya çok büyük bir başarı kazandı. Bu ünlü oyuncuların Hamburg'da ilk oynadıkları yapıtlar arasında Lessing'in Minna von Barnheim'i,Moliére'in , Voltaire,Goldoni'nin oyunları vardı. 1771'de kumpanya yeniden canlandırılınca bunlara Goethe,Holberg,Calderon,Schiller,Shakspeare gibi yazarların oyunları da eklendi.



LESSİNG

Lessing, ilk profesyonel dramaturgdur. İkinci bir görevi de haftada iki kere oyunlar,oyuncular,oynanış üzerine düşüncelerini yazıp bir keç sayfalık bir kitapçık halinde yayımlamaktı. Tiyatro bu işi yaparken yan tutmamasını,bir dergiye yazar gibi yazmasını istemişti.Ama Lessing üç ay sonra oynanışı eleştirmeyip yalnızca oyunlar üzerinde durmak gereğini duydu.

Lessing'in yazdığı 104 eleştiri yazısı sonradan Die Hamburgische Dramaturgie adlı kitapta toplanmıştır. Bu yazılar günümüzde de okunacak değerdedir.
Gençlik yapıtı Der Junge Gelehrte'den başka en az dört oyun yazmıştır.Miss Sara Sampson orta tabaka yaşamını ele alan duygulu bir trajedidir. Bu oyunda Alman sahnesine ilk olarak doğal dil çıkarılmış,düzyazı kullanılmıştı.Lessing, Minna von Barnheim adlı komedisinden sonra,gene düzyazıya dönerek Emilia Galotti'yi yazdı.Bu oyunda soyluların ahlak anlayışını yerer. Ölçülü olarak yazdığı Nathan der Weise adlı oyununda ise dinsel hoşgörüyü savunmuştur.



SCHROEDER

Ekhof'u,Lessing'i olan "Hamburg Ulusal Tiyatrosu" ilk açıldığında başarısızlığa uğramaktan kurtulamamıştı.Halk iyioyunlarla düzenlenmiş bir repertuvara hazırlıklı değildi,duygulu komediler,cici baleler seyretmek istiyordu.Başarısızlık kumpanya içinde bir takım anlaşmazlıklar yarattı.Sonradan Almanya'nın en büyük oyuncusu olan genç Friedrich Ludwig Schroeder çevirdiği dolaplarla Ekhof'un kumpanyadan ayrılmasına yol açtı,ama kısa bir süre sonra kendisi de çekilmek zorunda kaldı.İki yıl kadar sonra ise, Schroeder dağılmış olan kumpanyayı yeniden canlandırmak isteğiyle iş başına geldi; oyunculuktaki ustalığı kadar, yöneticilikteki ustalığının da yardımıyla gerçek bir başarıya erdi.Bir yandan duygulu komediler,müzikli,danslı oyunlar oynuyor,bir yandan da Shakspeare,Lessing,Goethe,Schiller gibi yazarların en güzel yapıtlarını sahneye koyuyordu.

Günün duygululuğa düşkün seyircilerine değil Shakspeare'i,Goethe ile Schiller'i seyrettirmek bile çok güç bir işti. Goethe'nin Goetz von Berlichingen adlı oyunu hem Sturm und Drang( Fırtına ve Bunalım) diye anılan edebiyat hareketinin başlamasına yol açmış,hem de Shakspeare ile Alman seyircisi arasında bir köprü olmuştu.Sturm und Drang hareketi içinde yazılan oyunların hepsi Shakspeare'in kural dinlemez davranışına uyuyordu; ama bu oyunlarda düzyazı kullanılmaktaydı. Schroeder Sturm und Drang yazarlarının oyunlarını oynayan tek yönetmen değildi; buna karşılık Shakspeare'i Alman sahnesinde başarıya ulaştıran ilk tiyatro adamı olmak onuru yalnızca onundur.


GOETHE

Johann Wolfgang von Goethe Almanya'nın en büyük şairiydi.Oyun yazarlığı,tiyatro yönetmenliği alanlarında sağladığı başarılar şairliğinin, felsefe,doğa bilimleri üzerine geniş bilgisinin izlerini taşır.Ayrıca,ressamlığı da vardı. Daha yirmi dört yaşındayken yazdığı Goetz von Berlichingen adlı oyunuyla Sturm und Drang hareketinin öncüsü olmuştu.Ertesi yıl ünlü romanı Genç Werther'in Acıları'nı yazdı.Wilhelm Meister adlı yapıtıysa Alman romancılığını otuz yıl etkisi altında tuttu.
Elli yıldan sazla bir süre Goethe,Weimar Dükü'nün devlet işlerini yürütmesine yardım etmiş; ayrıca yirmi altı yıl dükalığın tiyatrosunu yönetmişti.Önceleri Sarayın içindeki küçük bir tiyatroda amatörlerin oynadığı oyunları düzenlemekteydi.Kısa bir zaman sonra hükümette önemli görevler aldı;işlerinin çokluğu yüzünden sanat çalışmalarından uzak kalmaya başladı.Weimar'a 1775'te gitmişti;1786,1787 yıllarını İtalya'da geçirdi.1791'de Weimar Dükü'nün yeni yaptırılan tiyatrosuna yönetmen oldu.
Goethe Sturm und Drang çağında Shakspeare'in etkisindeydi.Klasik tiyatro kurallarına uymak gereğini duymuyordu.Başkaldırmak kaçınılmaz bir şeydi.Kahramanlıkla trajedi yaşamda birbirinin ayrılmaz parçalarıydı.İnsan,birey değerlendiriliyordu.İtalya yolculuğu,Goethe'in düşüncelerinde de,oyun yazarlığında da önemli değişiklikler yarattı.Klasik anlayışa yakınlaştığı görüldü.İtalya'dayken bitirdiği Egmont gene düzyazıydı,eski yapıtlarındaki duygusallıktan büsbütün uzaklaşmış değildi.Sonra Goethe düzyazıyı bıraktı,Iphigenia'yı ölçülü olarak yazdı.Oyunlarının en ünlüsü Faust'u ise Sturm und Drang çağının ilk günlerinde yazmaya başlamıştı,ancak 1832'de ölümünden üç ay önce bitirebildi.Böylece oyun iki ayrı sanat anlayışının ortak ürünü haline geldi.
Weimar Dükü,sarayındaki tiyatronun bir yangın sonunda kullanılamayacak kadar zarar görmesi üzerine,yeni bir tiyatro yaptırmış,bir de kumpanya kurmuştu.Oyunların bir türlü başarılı olamadığını görünce, Goethe'den tiyatronun balına geçmesini istedi.Bu göreve büyük bir coşkunlukla başlayan Goethe klasikleri,çağdaş oyunları Almanca'ya çevirdi,çevirtti,dekorlar çizdi,oyunculara tiyatro dersi verdi,dans etmeyi,eskrim yapmayı öğrenmelerini sağladı,pek çok oyun sahneye koydu.
Schroeder'in oyun anlayışı karşısında Goethe'in savunduğu kuramlar hayli eski kalıyordu.ama ününün büyüklüğü Alman sahnesini uzun zaman etkisi altında tutmasını sağladı.Bu iki büyük tiyatro adamı arasındaki görüş ayrılığının yarattığı çekişme,kendileri sahne yaşamından çekildikten sonra da uzun zaman sürdüyse de,sonunda Schroeder anlayışının tam bir üstünlük sağladığı görüldü.
Bir tiyatro yönetmeni olduğu halde Goethe'nin yazdığı oyunlar sahneye yatkın değildi.Yapıtlarını sahneye kafaya tutar gibi yazmış olduğunu kendisi de söylemiştir.


SCHİLLER

Schiller 1784'te Kabale und Liebe ile soyluların ahlak anlayışına saldırdı; 1787'de Don Carlos'la hoşgörüyü savundu.1798'de Goethe onu Weimar'a getirdi;1805'de veremden ölünceye kadar Schiller orada kalarak yeni oyunlar yazdı.Wallenstein,Maria Stuart,Die Jungfrau von Orleans,Die Braut von Messina,Wilhelm Tell.



Schiller de Goethe gibi, ülküsel güzelliğe ulaşmak amacındaydı.Oyunları Sturm und Drang'ın canlılığını,gücünü taşıyor,bireyi değerlendirme eğilimi toplumsallığa doğru gelişiyordu.Oyun yazarlığı alanında Schiller'in Goethe'ye üstün olduğu bir gerçektir.Bu iki Alman yazarın elli yıl sonra Fransız sahnesinde ortaya çıkacak romantik anlayışı önceden yaşadıkları söylenebilir.

Derleyen : Dilek TÜRK
Açıkça - 2003
__________________
TUALİM
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
alman, tiyatrosu


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Alman Kültür Merkezi Telefon ve Adresi İzmir - İzmir Alman Kültür Merkezi Telefon ve 7 Renk Sanat Galerileri 0 24.01.12 19:48
Alman Kültür Merkezi Telefon ve Adresi Ankara - Ankara Alman Kültür Merkezi Telefon 7 Renk Sanat Galerileri 0 03.01.12 01:33
Alman Kültür Merkezi Telefon ve Adresi İstanbul - İstanbul Alman Kültür Merkezi Tel 7 Renk Sanat Galerileri 0 27.12.11 03:43
Bolşoy Tiyatrosu - Bolşoy Tiyatrosu Resimleri Renklerin Dansı Tarihi Eserler-Tarihi Kentler 0 01.10.11 23:01
Modern Türk Tiyatrosu , Tanzimat Dönemi Tiyatrosu Tualim Tiyatrolar, Tiyatro Oyunları (Skeçler ve Piyesler) 0 07.06.09 16:34


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:33.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.