Tualim.net  

Go Back   Tualim.net > Sanat Tarihi > Türk Sanat Tarihi > Selçuklu ve Beylikler Dönemi Sanatı
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda

Beylikler Dönemi Mimarisi

Selçuklu ve Beylikler Dönemi Sanatı kategorisinde açılmış olan Beylikler Dönemi Mimarisi konusu , ...



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Beylikler Dönemi Mimarisi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
3658

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 02.04.09, 21:28   #1
Kullanıcı Profili
YÖNETİCİ
 
Tualim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Tualim.NetTualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Standart Beylikler Dönemi Mimarisi

BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ
Şerare Yetkin
Anadoluda Beylikler dönemi mimarisi, Türk mimari tarihinde özel bir önem taşır. Beylikler dönemi mimarisi, Selçuklu ile Osmanlı mimarileri arasında bir köprü oluşturmaktadır. Bu dönemde bir yandan Selçuklu özellikleri sürmüş, öte yandan Osmanlı mimarisinden de etkiler alınmıştır. Beylikler dönemi sanatı ayrıca, kısa bir zaman içinde imparatorluk sanatına yükselmiş olan Osmanlı mimarisinin oluşumuna da katkıda bulunmuştur. Beylikler döneminden kalan mimari yapıtlar içinde Anadolu Türk mimarisinde tek örnek olarak bilinen birkaç yapının bulunması, bu çağın önemini daha da arttırmaktadır.1077de kurulan Anadolu Selçuklu devleti, Anadolunun fethi ve Türkleşmesi yolunda büyük yararlıkları olan Türkmen boylarını, toprak açma siyaseti ile kuzey, batı ve güney Anadolu�da çeşitli sahil bölgelerine yerleştirmiştir. Ama 1243 Kösedağ Savaşında Moğollara yenilen Selçuklular eski güçlerini yitirmişlerdir. Bu durum 1308e kadar sürmüştür. Bununla birlikte, Selçuklu sanatı 13. yüzyıl sonuna değin çok önemli eserler verilerek kuvvetle yaşatılmıştır. Sınırlara yerleştirilmiş olan Türkmen beylikleri, Selçuklulardan sonra bağımsızlıklarını kazanarak Anadolu Türk mimarisine canlılık getiren yapıtlar vermişlerdir. Böylece, 14. yüzyılda sanat tarihinde Beylikler Dönemi olarak adlandırılan yeni bir dönem başlamıştır.Anadoluda ilk kurulan beyliklerden biri olan Eşrefoğlu Beyliği, Beyşehir ve yöresinde egemen olmuştur. Beyşehirde Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmış olan cami (1297-99), Selçuklu dönemindeki ağaç direkli camilerin özelliğini sürdüren önemli bir yapıdır. Dikdörtgen planlı bu camide tahtadan iri mukarnas başlıkları olan 48 uzun direk kullanılmıştır. Mihrap yönüne dikey uzanan yedi neften oluşan bu yapıda daha geniş ve yüksek olan orta nefin mihrap önüne rastlayan bölümünde, tuğla payelere oturan bir de kubbe bulunmaktadır. Kuzeydoğuda yola uygun olarak eğri yapılmış olan kapının, Selçuklu portallerini anımsatan görkemli bir görüntüsü vardır. Doğu yönünde ise Eşrefoğullarının konik çatılı sekizgen türbesi bulunmaktadır. Camiye, mihrap yönüne doğru geçit veren, tamamen sırlı tuğla ve mozaik çini kaplı bir kapıdan girilir. Mihrap önü kubbesi ve gösterişli mihrabı ise sırlı tuğla ve mozaik çini süslemeleri ile Selçuklu dönemi çini süsleme geleneğini başarılı bir biçimde sürdürmektedir. Ceviz ağacından, kündekâri tekniğinde yapılmış olan minber ise ısa adlı bir ustanın ürünüdür.Bir başka beylik de Birgi, Tire ve Selçuk yöresinde egemenlik kurmuş olan Aydın-oğullarıdır. Bu beyliğin önemli yapılarından biri Birgi Ulu Camiidir. Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından 1312de yaptırılan cami, mihraba dik uzanan beş nefi ve mihrap önündeki kubbesi ile Selçuklu dönemi plan özelliğini sürdürmektedir. Orta nefi daha geniş olan yapı ahşap meyilli bir çatı ile örtülüdür. Güneybatıdaki minare ise firuze sırlı tuğlalarla süslüdür. Ayrıca yapının çeşitli yerlerinde geometrik örnekli zengin mozaik çini süslemeler bulunmaktadır.Aydınoğullarının en önemli yapısı ise Selçuktaki (antik Efes-Ayasulug) ısa Bey Camiidir. Aydınoğlu ısa Bey tarafından 1374 yılında, şamdan gelmiş olan Ali adlı bir mimara yaptırılmıştır (Ali ıbn el Dımışki). Bu yapıda dört granit sütunun oluşturduğu iki nef, bu kez mihraba paralel olarak uzanmaktadır. Ayrıca bu iki nefin tam mihrabın önüne rastlayan kısımları ise arka arkaya iki kubbe ile örtülmüştür. Böylece mihrap yönünü belirten bir tür transept oluşmuştur. ıkinci kubbenin üçgen pandantiflerinde ise firuze, koyu mavi ve sırsız kırmızı tuğladan kesilmiş altıgenler ve üçgenlerle yapılmış mozaik çini süsleme bulunmaktadır. Nefleri ayıran dört sütundan üçü mukarnas başlıklı, biri de kompozit Roma başlığıdır (devıirme malzeme). Cami bu planıyla şam Emeviye Camiinden gelen ve Artuklu dönemi camilerinde gelişmiş olan bir etkiyi sürdürmektedir. Öte yandan, düz ahşap çatılı revakları ve ortadaki sekizgen havuzu ile Osmanlılarda gelişecek olan revaklı avlu düşüncesine de öncü olmuştur. ısa Bey Camii mermer kaplı batı cephesi, mukarnaslı pencere dizileri, iki renkli taş geçmelerle süslü portali ile aynı zamanda, Osmanlı cephe mimarisinin de öncüsü durumundadır.Manisa ve çevresinde yerleşmiş olan Saruhanlı Beyliğinin önemli yapısı ise Manisa Ulu Camiidir. Saruhanoğlu ıshak Bey tarafından 1376da yaptırılan cami, 1378de eklenen türbe ve medrese ile bir külliye halindedir. Külliye düşüncesi ile Selçuklu dönemi geleneğini sürdüren yapının planı Beylikler döneminde tek örnek olan, ama daha sonra Osmanlı mimarisinde büyük bir gelişme gösteren sekiz dayanaklı kubbeyi sunmaktadır. Yapının revaklı avlu kısmı ile cami bölümü, hemen hemen bir planın iki yarısı halindedir. Caminin planı mihrap duvarına paralel, yedi bölümlü dört neften oluşmaktadır. Mihrap duvarına bitişik iki sütun ve altı serbest payeye dayanan sekizgen mihrap önü kubbesi ise 10.80 m. çapındadır. Manisa Ulu Camii�nin sekiz dayanaklı kubbesi, merkezi bir mekan yaratılması yolunda Osmanlı mimarlarını etkileyen önemli bir gelişmedir. Camiden bir duvarla ayrılmış revaklı avlu ise kubbe mekanı ile aynı büyüklüktedir. Avlunun ortasında ayrıca bir de havuz bulunmaktadır. Yapının abanoz ağacından minberini ise, daha sonra Bursa Ulu Camiinin minberini de yapan Antepli Mehmed bin Abdülaziz gerçekleştirmiştir. Caminin batısında ise, Emet bin Osman adlı bir usta tarafından yapılmış olan iki katlı, tek eyvanlı, asimetrik planlı medrese ve ıshak Çelebinin pandantif kubbeli türbesi bulunmaktadır.Anadolunun güneybatısında, Muğla, Peçin, Milas ve Balatda beylik kurmuş olan Menteşe Türkmenlerinin yapıları ise, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin etkileri ile biçimlenmiştir. Bununla birlikte Menteşeli Beyliği, çeşitli etkileri özümlemiş ve özgün bir mimari üslup yaratarak Anadolu Türk mimarisinde önemli bir yer kazanmıştır.Milasda Erhan Bey tarafından yaptırılan Hacı ılyas Camii ile Ahmed Gazinin 1378de bol devıirme malzeme kullanarak yaptırdığı Milas Ulu Camii bu beyliğin önemli camileridir. Menteşelilerin bir başka önemli yapısı da Yıldırım BayeziTin Menteşe valisi Hoca Firuz tarafından 1394de yaptırılmış olan Firuz Bey Camiidir. Milasdaki Firuz Bey Camii, planıyla ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli bir tipini sunar. Bu plan tipi, Zaviyeli camiler olarak adlandırılmaktadır. Firuz Bey Camii, kalın payelerin taşıdığı zikzak yivli sivri kemerli cephesi ve giriş bölümünün üzerindeki kubbesiyle hareketli bir cephe düzeni sunar. Görkemli bir mihrabın bulunduğu asıl ibadet mekanının üstü ise, dekoratif tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Mukarnaslarla çevrili mihrap, yazı, kandil ve rumi-palmet motifleri ile süslenmiştir. Mihrap pervazında ise mimar Musa bin Aptullah ve nakkaş Musa bin Adilin adları yazılıdır.Yıldırım Bayezidden sonra yeniden bağımsızlığını kazanan Menteşeli Beyliğinin bir başka önemli yapısı da Balatta (antik Milet) ılyas Bey tarafından 1404de yaptırılmış olan camidir. Tek kubbeli olan ılyas Bey Camiinin kandil ve mukarnaslı nişlerle süslü gösterişli bir mihrabı vardır. Yapının en ilginç yönü ise cephesidir. Ana cephede son cemaat bölümünün yerini alan ve eyvan türü büyük bir kemerle dışarı açılan kısımda üç bölümlü değişik bir düzen görülür. Cephe sanat tarihinde Bursa kemeri diye adlandırılan kemerlerle bölümlenmiştir. Ayrıca geometrik motifli ajurlu şebekeler, renkli taş ve içine firuze sırlı çiniler kakılmış geometrik taş süslemeler yapıya çok etkileyici bir görünüm kazandırır. Tümüyle mermer bloklarla kaplı öteki cephelerde ise iki katlı pencereler vardır.Menteşeliler medrese mimarisinde de yenilikler getirmişledir. Peçinde Ahmet Gazi tarafından 1375te yaptırılmış olan medrese, dikdörtgen biçimli avlusunun çevresindeki düz tonozlu on hücresi ve büyük eyvanın yerini alan, üstü kubbe ile örtülü mekanı ile değişik bir plan gösterir. Ana eyvanın kubbe ile örtülmesi, daha sonra Osmanlı mimarisinde rastlanacak bir yeniliktir. Avluya açılan eyvan kemerinin köşe dolgularında ise bayrak tutan bir aslan kabartması olan taş levhalar yer almaktadır. Sağ taraftaki aslanın tuttuğu bayrakta Ahmet Gazinin adı yazılıdır. Medresenin ana cephesi iç içe oturtulmuş kemer sıralarıyla Gotik bir etki uyandırır.Kütahya ve civarında kurulmuş olan Germiyanlı Beyliğinin camileri, üç bölümlü son cemaat yerleri bulunan tek kubbeli yapılardır. 1377 tarihli Kurıunlu Camii, 1433 tarihli ıshak Fakih Camii ve Germiyanlı Beyliğinin Osmanlı ülkesine katılmasından sonra, 1487de inşa edilmiş olan Hisarbey Camii bu türden yapılardır. Germiyanlı emirlerinden Umur bin Savcının bir rasathane olarak yaptırdığı Vacidiye Medresesi (1314) ise, Selçuklu kubbeli medreseleri tipindedir. Germiyanlılardan IŞ. Yakup beyin yaptırdığı imaret ise, tepesi açık büyük bir kubbe ile örtülü şadırvanlı avlu mekanı ve yanlardaki ikişer küçük kubbeli bölümleriyle Osmanlı mimarisinin az önce de sözünü ettiğimiz karakteristik planı zaviyeli tipe girer.Eğridir ve Korkuteli yöresinde ise Hamitoğulları Beyliği egemen olmuştur. Eğridirdeki Taş Medrese bu beyliğin en önemli yapısıdır. Dündar Bey tarafından 1302 yılında yaptırılmıştır. 1238 tarihini taşıyan anıtsal portali ise aslında bir Selçuklu kervansarayına aittir. Tamirlerle değişmiş olan medrese, iki katlı revaklı avlulu ve iki eyvanlı bir plan sunar. Korkutelindeki Sinaneddin Medresesi de iki katlı ve eyvanlı oluşuyla Selçuklu geleneğini sürdürür. Hamitoğullarının Antalya kolu ise Tekeliler adını taşır. Bu kentteki Yivli Minare Camii adını, aslında bir Selçuklu yapıtı olan minareden alır. Cami minareden ayrı olarak 1373de Mübarizeddin Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır. 12 sütuna oturan altı kubbeli bir yapıdır.Anadoludaki Selçuklu beyliklerinin en büyüğü ise Karamanoğullarıdır. Ermenak, Karaman, Konya, Aksaray, Niğde ve Anamur yörelerinde egemen olmuşlardır. Selçuklu sanatının üslup ve geleneğine en çok bağlı kalan bu beylik, uzun süren egemenliği süresince Osmanlı sanatından da etkiler almıştır. Karamanoğulları cami mimarisi açısından belli bir yenilik getirmemişlerdir. Sütun ve payelere dayanan kemerler üzerine düz ahşap çatılı, mihrap önü kubbeli ya da tek kubbeli camiler yapmışlardır. Bu camilerin çoğunda nefler mihraba paraleldir.Ermenak Ulu Camii mihraba paralel üç nefli bir yapıdır. Son cemaat yeri ise batıda iki kemerle açılan bir bölüm halindedir. Geometrik süslemeli alçı mihrabında firuze sırlı çiniler kakma tekniğiyle işlenmiştir. Karamanoğullarının öteki camileri arasında Karamandaki Arapzade Camii ve Aksaray Ulu Camii de bulunmaktadır.Karamanoğulları, medreseleriyle de Selçuklu geleneğini sürdürmüşlerdir. Emir Musa Beyin Ermenakda yaptırmış olduğu Tol Medrese, iki eyvanlı ve revaklı avlulu bir yapıdır. Ancak portalindeki örgülü kaval silmeleri ve kapı üstündeki penceresi ile Selçuklu portal düzeninden ayrılır.Karamandaki Hatuniye Medresesi ise, Osmanlı Sultanı I. Muradın kızı ve Karamanoğlu Alaeddin Beyin hanımı olan Nefise Sultan tarafından 1382de Numan bin Hoca Ahmed adlı bir ustaya yaptırılmıştır. ıki eyvanlı, sütunlarla taşınan revaklı avlulu yapı, hücrelerinin üstünün kubbe ile örtülü olması nedeniyle Osmanlı mimarisinin etkilerini gösterir. Mermer portalin bordüründeki süslemeler ise, Selçuklu döneminden Sivas Gök Medrese portalinin süslemelerini daha sade olarak yineler.Niğdedeki Ak Medrese (1409) ise iki katlı ve iki eyvanlı bir yapıdır. Cephe düzeni açısından Selçuklu döneminden ayrılan özelliklere sahiptir. Yuvarlak pencereler ve çifte kaş kemerlerle dışarıya açılan ikinci katı, Osmanlıların Bursadaki Hüdavendigar Camii ile benzerlikler gösterir. Bu cephedeki dışarıya taşkın yüksek portal, mukarnaslı kavsarayı çevreleyen büyük kaş kemer, birer yenilik olarak ortaya çıkar.Karamanda IŞ. ıbrahim bey tarafından 1433de yaptırılan ımaret, iki katlı giriş mekanı ve avlusunun üstünü örten kubbesi ile Selçukluların kubbeli medrese planını sürdürür. Yapının renkli sırla boyama tekniğinde yapılmış ve altın yaldızla süslenmiş görkemli çini mihrabı, bugün İstanbulda Çinili Köıkte sergilenmektedir.Candaroğulları ise Kastamonu, Sinop ve Safranboluyu içine alan bölgede egemen olmuşlardır. Bu beyliğin Sinop kolu daha sonra ısfendiyaroğulları adı ile tanınmıştır. Candaroğulları, Osmanlıların üç bölümlü son cemaat yeri olan tek kubbeli ya da zaviyeli dediğimiz türdeki camilerini örnek almışlardır. Kastamonudaki ıbn-i Neccar Camii (14. yüzyıl ortası), üç kubbeli son cemaat yeri ve tromplu kubbesi ile ilk Osmanlı camilerine benzeyen bir yapıdır. Kitabesine göre 1353de Dülgeroğlu adıyla tanınan Murad oğlu Hacı Nusret tarafından yaptırılmıştır. Candaroğullarının en önemli yapısı Kastamonudaki ısmail Bey Külliyesidir. Cami, türbe, medrese, imaret, han ve hamamdan oluşan yapı kompleksi Osmanlı külliyelerine benzer. Önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri olan cami 1454 tarihlidir. Caminin portalindeki altıgenli zencerek motifi, bu beyliğin sevilen bir süsleme ögesi olarak, daha önceki Sinop Ulu Camiinde de kullanılmıştır. Bu motif, aslında bir Selçuklu yapısı olan Sinop Ulu Camiinin ısfendiyar Bey tarafından yaptırılan 1429 tarihli mihrabında yer almaktadır.ılhanlıların gerek Anadoludaki egemenlikleri sırasında, gerek 1335teki par-çalanmalarından sonra bazı Türkmen beylikleri ortaya çıkmış ve devlet niteliği taşıyan topluluklar kurmuşlardır. Bunlara ait yapılar arasında Anadolu Türk mimarisinde form açısından tek örnek olarak kalanlara da rastlanmaktadır. Kırşehirdeki Aşık Paşa Türbesi bunlardan biridir. Bu türbe, Sivas ve Kayseri yöresinde Uygur Türklerinin kurduğu Ertenalı Beyliğinin bir yapısıdır. Ertanalılar özellikle mezar anıtı mimarisine yenilik getirmişlerdir. 1322 tarihli yapının tümüyle mermer kaplı asimetrik uzun cephesinde portal yana alınmıştır. Ayrıca yüksek kasnaklı kubbe ile örtülü türbe mekanı ile Selçuklu mezar yapılarından ayrılan bir üslup sunar. Dar ve uzun portal nişi ise istiridye kabuğu biçiminde sonlanır.Ertanoğlu şeyh Hasan Beyin Sivasaki türbesi ise Güdük Minare olarak bilinir. 1347de yapılmış olan yapı, Selçuklu kümbetlerinden farklı bir üslup gösterir. Türbenin kesme taştan kare kaidesi üzerine sırlı tuğlayla süslü silindirik bir gövde yerleştirilmiştir. Kayseri dışındaki Köık Medrese ise Emir Ertenanın hanımı için yapılmıştır. Değişik planı ile Anadoludaki tek örnektir. Yapının genel görünümü, kesme taş duvarları ve mazgallarıyla medreseden çok bir kaleyi andırmaktadır. Revakların çevrelediği avlunun ortasında piramit kubbeli sekizgen bir kümbet yer almaktadır. Yapı medrese olarak adlandırılmasına rağmen, Selçuklu dönemi medrese planından ayrılmakta, ortasında bir mezar anıtı bulunan değişik bir ribat karakteri kazanmaktadır.Doğu Anadoluda Van yöresinde devlet kurmuş olan Türkmenlerden Karakoyunlular, egemen oldukları bölgeyi daha sonra Azerbeycana kadar genişletmişlerdir. En önemli yapıları Van Ulu Camii, ne yazık ki bugün tümüyle yıkıktır. Daha 1913de harap bir durumda olan caminin minaresinden küçük bir bölüm kalmıştır. Daha önce saptanmış plan ve resimlerine göre, mihrap önünde içi mukarnaslarla dolgulu 9 m. çapında büyük bir kubbe bulunuyordu. Mihrap duvarına ve beş kalın payeye oturan kubbeli bölümü ise üstleri çapraz tonozlarla örtülü mekanlar çeviriyordu. 1970-73 yıllarında sürdürülen kazılarda yapının içini süsleyen derzli tuğla ve renkli stucco (ıtuko) kaplamalar bulunmuştur. Süslemenin üslubu ve kompozisyonu Büyük Selçuklu yapılarının süslemesine çok benzemektedir. Ancak kubbe konstrüksiyonu ve tonoz süslemelerinin tekniği, 14. yüzyıl üslubuna yakınlık gösterir. Bu özellikler gözönüne alındığında tarih açısından en uygun dönem, Kara Yusufun saltanat yılları (1389-1400) olmaktadır.Karakoyunlu mezar yapıları Selçuklu dönemi kümbet mimarisini sürdürmüştür. En önemli örneklerden biri Gevaştaki 1385 tarihli Halime Hatun Kümbetidir. Sekizgen bir gövde üzerine piramidal çatıyla örtülüdür. Aynı özellikler Ahlattaki Erzen Hatun Kümbeti için de söz konusudur. Karakoyunluların öteki mezar yapıları ise, Van gölünün kuzey kıyısındaki Kadem Paşa Hatun Kümbeti ile Patnos yolundaki Anonim Kümbettir.Karakoyunluların yerine geçen Akkoyunlu Türkmenleri ise, Doğu Anadoludan Herata kadar uzanan geniş topraklarda büyük bir devlet kurmuşlardır. En önemli yapıları ise ilk merkezleri olan Diyarbakırda bulunmaktadır. Ünlü hükümdarları Uzun Hasan döneminde yapıldığı kabul edilen Safa ya da ıparlı Camii, Akkoyunlu mimarisindeki merkezi plana doğru olan büyük gelişmeyi sergiler. Büyük tromplu kubbenin önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Cami yöresel yapım olan levha çinilerle kaplıdır. Yine Diyarbakırdaki Ayni Minare ve şeyh Matar Camileri, Akkoyunluların Osmanlı camilerine benzeyen yapılarıdır. Akkoyunluların Mardindeki yapıları arasında ise, Sultan Kasım Medresesi hemen dikkati çeker. Artukluların Sultan ısa Medresesine benzeyen bu yapı, iki katlı olup cami ve türbe ile bir külliye halindedir. Akkoyunlu mezar yapıları içinde en ilginç olanı Ahlattaki Emin Bayındır Kümbetidir. 1492de basit bir camiye bitişik olarak yapılan kümbet, yüksek bir kaide üzerinde silindirik gövdeden oluşur. Bu gövde güney yönünde sütunlar üzerine oturan kemerlerle dışarıya açılmıştır. Konik külahla örtülü yapının mimarı, kitabesine göre Baba Candır. Akkoyunluların bir başka mezar yapısı da Uzun Hasanın oğlu Zeynel Beyin Hasan Keyfde, Dicle nehrinin kıyısındaki türbesidir.Dulkadır Türkmenleri ise 1337de Maraş ve Elbistan bölgesinde bir beylik kurmuşlar, kısa zamanda Malatya, Harput ve Kayseriyi de ele geçirmişlerdir. Mısır Memlükleri ile Osmanlılar arasında bazen birine, bazen ötekine bağlı kalarak 1522ye kadar egemenlik sürmüşlerdir. Yapıtlarında bölgenin özelliği olarak, Selçukluların olduğu kadar Osmanlı ve Memlük sanatının da etkileri görülür.Dulkadıroğullarının önemli camilerinden biri Osmanlı üslubundaki Elbistan Ulu Camiidir. Osmanlıların yönetimi sırasında şehsuvar Beyin oğlu Ali Beyin başa geçtiği zamanda yapılmış olduğu kabul edilir. Dört kalın paye üzerine oturan orta kubbeyi dört yanda yarım kubbeler çevrelemekte, köşelerde de küçük birer kubbe bulunmaktadır. Ön kısımda ise üç çapraz tonozlu son cemaat yeri vardır. Yapının mihrabındaki dekoratif taş süslemeler memlük sanatının etkisini gösterir. Maraş Ulu Camii ise mihraba dik uzanan yedi nefi ile Selçuklu geleneğini sürdürür. Kitabesine göre, Kansu Gavri zamanında Dulkadırlılardan Süleyman Beyin oğlu Alaüddevle tarafından 1496 tarihinde yaptırılmıştır.Dulkadıroğullarının medreselerinen biri de Maraştaki Taş Medresedir. Yapı asimetrik planıyla Memlük medreselerine yakınlık göstermektedir. Ana eyvanın yerini ortada kubbe, yanlarda dar tonozlarla örtülü mescit almıştır. Avlunun batısında tonozla örtülü üç küçük oda, bunların karışsında da sonradan eklenmiş tonozlu bir mekana bitişik olan türbe yer alır. Bu beyliğin medrese alanındaki başka bir yapısı da, Melik Nasırüddin Mehmed Bey tarafından 1432de yaptırılmış olan Kayserideki Hatuniye Medresesidir.Son olarak, Ramazanoğulları Beyliği üzerinde duracağız. Oğuz boylarından biri olan Ramazanoğulları, beyliklerini 1378den itibaren Adana, Sis, Ayas ve Payas bölgelerinde kurmuşlardır. Ramazanoğulları da Mısır Memlükleri ile Osmanlılar arasında kalmışlar, 1510a kadar Memlüklere, sonra da Osmanlılara bağlı olarak idare edilmişlerdir. 1516da da Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi sırasında Osmanlı İmparatorluğuna katılmışlardır. Ancak beylik özelliklerini 1608e değin sürdürmüşlerdir. Ramazanoğullarının en önemli yapısı türbe ve medrese ile bir külliye halinde olan Adanadaki Ulu Camidir. Ulu Cami, Selçuklu ve Osmanlı mimarisiyle güneyden gelen Memlük etkisini birleştiren bir yapıdır. ıç avluya açılan kapılardaki ve minberdeki kitabeye göre, 1513de Halil Bey tarafından yapımına başlanmış, 1541de oğlu Piri Mehmed Paşa tarafından bitirilmiştir. Siyah ve beyaz renkte mermer levhalarla süslü doğu portali ile daha yalın batı portalinden bir iç avluya girilmektedir. Avlunun kuzey ve batı yönünü kiremit kaplı kubbeler çevirir. Cami, kıbleye paralel yerleştirilmiş dört sütunun oluşturduğu iki nefe sahiptir. Mihrap önü kubbe ile örtülüdür. Öteki bölümler ise çapraz tonozla kaplıdır. Kırmızı, siyah ve beyaz mermer kaplamaların bulunduğu mihrapta, natüralist çiçeklerin de yer aldığı çok kaliteli ıznik çinileri vardır. Doğu portaline bitişik ve öne çıkıntı yapan minare ise renkli taş kuşakları, düğümlü kemer nişleri ve sekizgen köşeli gövdesi ile Memlük minarelerine benzemektedir. Caminin doğusuna bitişik türbedeki lahitler de çini ile kaplıdır. Kitabelere göre bu lahitler, Emir Halil Bey ve Piri Paşanın iki oğlu, Mehmed şah ile Mustafaya aittir. Yine caminin doğusunda ise, Piri Paşa tarafından 1540da yaptırılmış olan medrese yer almaktadır.
__________________
TUALİM
Tualim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
beylikler, dönemi, mimarisi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Osmanlı Su Mimarisi Renklerin Dansı Osmanlı Sanatı 0 04.11.09 03:41
Beylikler Ve Osmanli Döneminde Minyatür Sanatı Tualim Osmanlı Sanatı 0 02.04.09 21:53
Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde Cilt Tualim Selçuklu ve Beylikler Dönemi Sanatı 0 02.04.09 21:30
Beylikler Sanatı (14. Yy) Tualim Selçuklu ve Beylikler Dönemi Sanatı 0 02.04.09 21:27
Mezopotamya Mimarisi Tualim Mezopotamya Sanatı 0 30.03.09 16:14


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:36.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.