Türk Mitolojisi - Türk Mitolojisi Nedir - Türk Mitolojisi Hakkında Genel Bilgi
Türk Mitolojisi - Türk Mitolojisi Nedir - Türk Mitolojisi Hakkında Genel Bilgi
Türk mitolojisi, tarihi Türk halklarının inanmış oldukları mitolojik bütüne verilen isimdir. Eski efsaneler, Türk halklarının eski ortak inancı Tengricilikten öğeler taşımaktan ziyade sosyal ve kültürel tema'larla doludur. Bunların bazıları sonradan islami öğeler ile değiştirilmiştir.Dünyanın en eski Edebi belgelerinden biri olarak geçen Dede Korkut Destanlarının orjinal Yapıtları, Vatikan ve Dresden Kütüphünelerinde bulunmaktadır. Ege ve Anadolu Uygarlığı mitolojisi ile benzerlikler taşımaktadır
Türk mitolojisi, birçok araştırmacıya göre aynı Tengricilikte de olduğu gibi tektanrıcı bir temelden, zamanla çoktanrıcı bir biçime doğru gelişmiştir. Ayrıca tarihi Türk halklarının temasa geldikleri Zerdüştlük, Mani dini ve Budizm de Türklerin mitolojisinden izler devralmıştır. Bu yüzden genel bir tanım olan Türk mitolojisine,inançtaki farklı unsurlar göz önünde tutulursa Türk Mitolojileri demek daha doğru olabilir.
En Eski Kalıntılar
Türk mitolojisinin en eski kalıntıları ancak diğer halkların yazılı belgeleriyle kanıtlanabilir. En önemli kanıtlar eski Çin yazılarında bulunur. Örneğin MÖ 330 yılından kalan bir yazıda Türk mitolojisinin en önemli efsanelerinden olan Asena efsanesi ile karşılaşılır.
Tanınmış Destanlar
Bozkurt Destanı
Bilinen en eski Türk efsanelerninden biridir. Tüm Türk halklarında çeşitli şekilde yaygındır. Efsaneye göre Türkler düşmanları tarafından tamamen yok edilirler. Sadece iki çocuk sağ kalır. Tengri'nin gönderdiği kutsal bir dişi kurt çocukları besler büyütür ve korur. Kurt, bir çocuktan gebe kalır ve on yavru doğurur. Bu on çocuk gelecek Türk toplulukların hükümdarlarıdır.
Ergenekon Destanı
Türkler büyük bir yenilgiye uğradıktan sonra çadırlarını toplayıp göç ederler. Tengri'nin gönderdiği kutsal bir kurt Türklere kılavuzluk eder ve onları verimli toprakları olan, etrafı dağlarla çevrili büyük bir ovaya götürür. Birkaç kuşak sonra Türkler bu ovaya sığmaz olurlar. Bu kez bir kurt onlara etraflarını çeviren dağlardan birisinin madenden oluştuğunu gösterir ve demirciler bu dağı eritirler. Halk ovadan çıkar ve tekrar bozkırların egemenliğini ele geçirdiklerini tüm bozkır halklarına duyururlar. Bu güne nevruz adı verilir.
Oğuz Destanı
Bu destan Türklerin atası olarak bilinen Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır. Doğumundan ölümüne, ve devleti oğullarına pay edişine kadar geçen destanda, Oğuz'un eşleriyle tanışması, oğullarının doğumu ve savaşlar da bulunmaktadır.
Manas Destanı
Dünya'nın en uzun destanı olan Manas destanında, daha küçük yaştan kahraman olacağı bilinen Kırgız Manas'ın hikâyesi anlatılmaktadır. Manas'ın dostları tarafından ihanete uğratılıp öldürüldüğü söylenir. Mezarı başında ağlayan hayvanlar Manas'a ağıt yakarlar ve Göktanrı acıyarak Manas'ı diriltir. Manas da kendisine ihanet eden dostlarının peşine düşer.
Diğer Destanlar
Göç Destanı
Kırk Kız Destanı
Yaratılış Destanı
Köroğlu Destanı
Şu Destanı
Türeyiş Destanı
Edigey Destanı
Kabile'nin Türeyişini Anlatan Efsaneler
Türk mitolojisinin en mühim özelliklerinden birisi her kabilenin, ne kadar ufak da olsa şahsi bir türeyiş efsanesine sahip olmasıdır. Örneğin Oğuzname'de her sözü edilen kabilenin ilk önce türeyiş efsanesi anlatılır.
En önemli ve en tanınmış efsane Türkler'in ortak türeyiş efsanesidir. Bu efsane neredeyse her Türk topluluğunda tanınır ve en eski Türk hükümdarlarının, Göktanrı'nın gönderdiği bir kurt ile çiftleşmesinden türediğini anlatır. Bazı versiyonlarda bir dişi kurdun en son Türk olarak kalmış bir erkek çocuğu ile, diğer versiyonlarda ise Göktanrı'nın bir erkek kurt kılığında hükümdarın kızı ile çiftleştiği anlatılır.
Diğer iyi tanılan bir türeyiş efsanesi Kırgız halkının türeyiş efsanesidir. Bu efsaneye göre kutsal bir gölün suyundan gebe kalan kırk kız ilk kırgızları oluşturur.
Avrupa'da Türk Mitolojisinin İzleri
Avrupaya göç etmiş olan antik Türk halklarından dolayı, Avrupa'da da Türk mitolojisinin izlerini bulmak mümkündür. Özellikle Hunlar ve ön Bulgarlar destanlara konu olmuşlardır. Alman mitolojisinin en tanınmış destanı Hunlar'a ve ejderhalara karşı savaşan Alman kahraman Siegfried'in destanı'dır. Bu destanda Atilla'nın adı "Etzel"dir.
Ön Bulgarlar'ın (Türk Bulgarlar) Balkanlar'a getirmiş olduğu Han Asparuh (İşbara Han) destanını Bulgaristan'da henüz birinci sınıfta okuyan her Bulgar çocuğu ezbere bilir. Ayrıca yine ön Bulgarlar'ın getirmiş oldukları ilkbahar bayramı "Mart enizi"nde (Mart annesi) ilkokul çocukları Han Asparuh destanının bazı bölümlerini canlandırırlar. Canlandırılan bölümde, Han Asparuh ilk Bulgar devletini kurmuş ve bunu kutlamak için Göktanrı Tangra'ya (Tengri) adak vermek ister. Adak vermeden önce bir demet dereotunu kutsal ateşte yakması gerekir ama hiçbir yerde dereotu bulamaz. Bu yüzden çok üzülür. Çok uzaklarda Volga kıyılarında kalmış olan kızkardeşi, Asparuh'un derdini hisseder ve bir şahinin ayağına bir demet dereotu bağlayıp gönderir.
Macarlar'da da çok uzun bir Atilla ve eski Türk destanları bulunmaktadır.
Budist Türk Mitolojisi
9'ncu yüzyılda Uygur Türkleri'nin Budizm dinini kabul etmiş ve bu dinin temeli üstünde ilk büyük yerleşik Türk kültürünü geliştirmişlerdir. Uygur rahiplerin bu dönemde binlerce Budist yazıyı, Sanskrit ve Çince'den Türkçe'ye çevirmiş oldukları bilinmektedir. Bunların arasında birçok yabancı efsane de Türkçe'ye çevrilmiş, ama eski Türk destanları ve tarihi de yazıya alınmıştır. Hotan kentinde zamanının en büyük kütüphanesini oluşturmuşlar, ama maalesef Kırgızların bir saldırısında bu kütüphane tamamen yanmıştır. Günümüze sadece ufak tefek sayfa parçaları kalmıştır, ama bu sayfa parçalarının bazılarının üzerinde görünen sayfa sayıları (sayfa 500- sayfa 600) bu kitapların ne kadar geniş kapsamlı ve ayrıntılı olduklarını kanıtlamaktadır.
Bu az sayıdaki kalıntının arasında manastırlara yeni rahipler kazandırmak için tasarlanmış efsaneler de bulunmaktadır. Örneğin birisinde maddi hayatın kötü ve iğrenç olduğunu vurgulamak için korkunç bir hikâye anlatılmaktadır.
(Eski Türkçe):
körüp ince sakıntı. Bo menin yutuzum bo tep içgerü kirip ülüg birle yattı... Yeme esrökin biligsizin üçün ölügüg kuçup uluvsuz bilig sürüp ol ölügke katıltı küçedükinte ötrü ölüg yarıltı... ol yarsinçıg et'özinteki kan irin arıgsız yablak taşıltı tökülti... yeme ol tözün är kamag özi tonı baştan adakka tegü kanka irinke örgenip uvutsuz biligin üçün esrükin ögsüz bolup könülina anıg ögrünçülük boltum tep sakıntı... ançagınçagan yarın yarudı kün tugdı... ol tözün er esröki adıntı usınta uduntı birök başın yokarı kötürüp körti supurgan icre yatukın koyınta ölüg yatur irin kan tökülür tüze yıdıyor kenti özün körtü kop kanka bulganmış arıgsızka ürgenmişin körüp ötrü belinledi anıg korkutı ulug ünün manradı terkin tul tonka taşıkıp tezdi nece yügürür erti anca kusar yarsıyur erti ol munca arıg ton kedsimişin antak terkin butarlayu üze bice yırtıp taşgaru kemişti ancak yügürtü bardı.. bir toş boşına tegti.. ötrü özin ol toş başına kemişti yuntı arıtıntı ol..
Yukarıda bir alıntısı gösterilen hikâyede, karısını kaybeden çaresiz bir adam, üzüntüsünden çok feci sarhoş olana kadar içki içer, ölmüş karısının mezarına gider, mezarı açar ve karısının cesedi ile cinsel ilişkiye girişir. Ceset ile öyle şiddetli sevişir ki çürümüş beden kollarının arasında çatlamaya başlar. Adam baştan aşağı çürük kana ve cerahata bulanır. Nihayet gün ağarır, adam başını kaldırır ve görür ki mezarın içinde karısının cesedinin yanında yatıyor, cesetten kan dökülüyor. Kendini görür; üstü başı kan ve cerahata bulanmıştır. Aniden yaptığı canavarlığı anlar, kendinden tiksinir, kiyafetlerini yırtmaya başlar, içini bir korku sarar ve paniğe kapılır. Adam mezardan çıkar ve koşmaya başlar. Bir yandan bağırarak ağlar, bir yandan kusar. Bu tip Budist hikâyelerde hep olduğu gibi adam sonunda bir manastıra gider ve tüm maddi dünyadan uzak bir şekilde hayatını Budaya adar.
Geyik Avı
Bazı diğer hikâyelerde Buda'nın başka bedenlerde tekrar doğmuş varlığı konu olarak ele alınır. Hikayelerin birisinde dengesiz bir Hint hükümdar yüzlerce adamı ile birlikte ava çıkar ve binlerce ceylanı öldürür. Ceylanların başı olan altın renginde bir ceylan, Buda'nın reenkarnasyonudur. Altın ceylan hükümdarı uyarır ve can almayı bırakmasını buyurur, ama hükümdar onu dinlemez. Altın ceylan sonunda hepsini feci şekilde cezalandırır.
Sibirya Türkleri'nde Mitoloji
Sibirya'nın Türk halkları, Türk mitolojisini günümüze kadar en canlı, en renkli tutmuş ve muhafaza etmiş olanlarıdır. Günümüze kadar Tengriciliğin kutsal varlıklarına hala ibadet edip eski Türkler'in destan anlatma geleneğini ayakta tutmaya devam etmektedirler.
Örneğin, sayıları çok azalmış olan Dolganlar'da çok eski bir mitoloji bulunmaktadır. Sibirya'nın çok kuzeyinde bulunan Tundra ikliminde yaşayan Dolganlar, göçebeliklerinde ara sıra buzları 10.000 yıldır çözülmemiş, yarısı topraktan dışarı dikilen Mamut cesetlerine rastlarlar. Dolganlar, yeraltı aleminin efendisi Erlik hanın, mamutları yeraltı alemine aldığını ve onları kendine hizmet ettirdiğine inanırlar. Inançlarına göre, mamutlar yeraltı aleminde tutsaktır. Eğer yeryüzüne çıkmaya çalışırlarsa ceza olarak derhal buz tutarlar. Radloff'a göre Dolganlar canlı olarak hiç görmedikleri bu dev hayvanların, yarı yere gömük, yarı dışarı çıkmış hali ve donmuş olmalarını bu şekilde açıklamışlardır.
Altaylılar, Yakutlar ve diğer Sibirya Türkleri'nde de dünyalarında olup biten çoğu şeyin sorumlusu, iyi ve kötü ruhlar ve kutsal varlıklardır. Dua edip kurbanlar vererek, bereketin kesilmemesi için onları hoş tutmaya çalışırlar.
Anadolu Türkleri'nin Mitolojisi
Türkler, 10'ncu yüzyıldan itibaren Anadolu'ya akın etmeleri sırasında Orta Asya'dan birçok destan ve hikâyeyi de beraberlerinde getirmişlerdir. 11'nci yüzyılda Akkoyunlu devletinde, Orta Asya'dan yeni gelmiş Türk boylarının anlattıkları hikâyeler tanınmayan bir yazar tarafından "Dede Korkut masalları" olarak kaleme alınmıştır. Ama Türkler'in Anadolu'ya gelmelerinden önce de, burada çok renkli mitler bulunmaktadır. Bu mitler Anadolu Türkleri'nin mitolojisinde iz bırakmıştır.
Örneğin Pamukkale hakkındaki eski bir Yunan efsanesi günümüzde hala anlatılmaktadır. Bu efsaneye göre çirkin bir kız dışlanmaktan usanıp hayatına son vermek ister. Kendini Pamukkale'nin tepelerinden aşağıya atar ve kaynak suyu dolu bir terasın içine düşer. Ava çıkmış bir prens bu olayı görür ve hemen oraya koşar. Bir bakar ki kollarında kendine gelen kız adeta bir dünyalar güzeli. Meğer Pamukkale'nin şifalı kaynak suyu kızı güzelleştirmiştir. Sonra ikisi evlenir ve mutlu olurlar.
Dede Korkut Hikâyeleri
Dirse Han Oğlu Boğaç Han
Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması
Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
Kazılık Koca Oğlu Yegenek
Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi
Begin Oğlu Emren
Uşun Koca Oğlu Segrek
Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz'un Çıkarması
İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü
Vatikan yazmasında kısa bir giriş ve altı öykü vardır:
Hikayet-i Han Oğlu Boğaç Han
Hikayet-i Bamsı Beyrek
Hikayet-i Salur Kazan'ın Evi Yağmalanduğudur
Hikayet-i Kazan Begün Oğlu Uruz Han Tutsak Olduğudur
Hikayet-i Kazılık Koca Oğlu Yegenek Bey
Hikayet-i Taş Oğuz İç Oğuz'a Asi Olup Beyrek Vefatı
Osmanlılarda Mitoloji
Osmanlılar'ın en mühim efsanesi, imparatorluğun kurulmasından önce Osman Bey'in bir rüya görmesi ve bu rüyanın Şeyh Edebali (1206 - 1326) tarafından açıklanmasıdır. Şeyh Edebali, Osman Bey'in gördüğü rüyanın, O'nun Osman Bey'in bir cihan devleti kuracağının alameti olduğunu açıklar ve bu rüya gerçek olur. Osmanlı Devleti 1299 yılında kurulmuş, 623 yıl devam etmiş ve Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarına yayıldıktan sonra 17. yüzyıldan itibaren zayıflamış, 1922 yılında tamamen yıkılmıştır.
Kaynak: wikipedia
__________________
G ö k k u ş a ğ ı