Tualim.net
>
Plastik Sanatlar
>
Geleneksel El Sanatları
>
Hat ve Tezhip Sanatı
Hat Sanatında Yazı Unsurları
Nickiniz
Beni hatırla
Şifreniz
Kayıt ol
Yardım
Topluluk
Ajanda
Sosyal Linkler
Üye Listesi
Seçilene git...
Hat Sanatında Yazı Unsurları
Hat ve Tezhip Sanatı
kategorisinde açılmış olan
Hat Sanatında Yazı Unsurları
konusu , ...
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Hat Sanatında Yazı Unsurları
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
Görüntülenme Sayısı
2439
LinkBack
Seçenekler
Stil
24.03.09, 14:32
#
1
Kullanıcı Profili
Tualim
YÖNETİCİ
Tualim.Net
Tualim
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2009
Üye No: 2
Mesajlar: 1.665
Konular: 1221
Bulunduğu yer: İstanbul
Hat Sanatında Yazı Unsurları
HAT SANATINDA
TÜRKLER
Türklerin İslamiyeti kabulü ve buna bağlı olarak yazılarını değiştirmeleri sonrasında hat sanatıyla ilgilerini gösterecek eserleri zamanımıza kadar gelememiştir. En eski örneklerle, ancak Selçuklulardan itibaren karşılaşıyoruz.
Beylikler devrinde ve Osmanlı'nın ilk iki asrında, Anadolu'daki hat sanatı, kalan örneklere nazaran, Abbasilerin Bağdad'daki üstadane tavırlarının bir devamı gibi görülmektedir. Nihayet Şeyh Hamdullah'la (833/1429-926/1520) hat sanatı Osmanlı hakimiyetine geçmiş ve daima gelişip ilerleyerek XX.asrı bulunmuştur.
AKKAM-I SİTTE
Bu isimle anılan altı cins yazı birbirine tabi, ikili gruplar halinde gözden geçirilebilir: Sülüs-nesih,muhakkak-reyhani, tevki-rıka. Bu üç grubun birincilerinin (sülüs, muhakkak, tevki), ağzı daha geniş kalemle (2 mm civarında) yazılmalarına mukabil, ikincileri (nesih, reyhani, rıka) 1 mm civarında ağız genişliği olan kalemle yazılırlar. Yazı karakteri itibariyle, muhakkak reyhaniyle, tevki ise rıka'yla, birbirine çok benzeyen büyük ve küçük iki kardeşi hatırlatırlar. Ancak sülüsle nesih böyle değildir. Nesih hattının çok ince yazıları şeklinede, toz kadar küçük görüldüğünden gubari hattı denilir. Eski kaynaklarda sülüs sanat göstermeye en müsaid alanıdır. Harflerindeki yuvarlak ve gergin karakter, ona hattanın elinde en fazla şekil zenginliğine girebilmek ve yeni istiflere açık olmak imkanı vermiştir. Bu hal, hele abidelerde yer alan ve uzaktan okunabilmesi için ağzı çok geniş kalemle yazılan veya satranç usülüyle genişletilen) celi sülüs hattında daha da çarpıcıdır. Nesih hattı ise harflerinde yuvarlaklık olmakla beraber, daima satır nizamına tabi olup istife uygun gelmez; bu sebeple uzun metinlerin, en ziyade Kuran-ı Kerim'lerin (mushaf) yazılmasında kullanılmış, eski matbaacılığımızın hurufatı da nesihle hazırlanmıştır. Tevki ve Rıka kardeşler de Osmanlı nın ilk devirlerinde resmi yazışmalar ve nadiren kitap çoğaltmak için ele alınmışlardır. Bu altı cins yazıda Arapça'nın icabı olarak hareke ve diğer yardımcı okuma işaretlerinin kullanıldığı yazı cinsleridir. Türkçe metinler için nesih, tevki ve rıka yazılarının harekesiz yazıldığı da görülmektedir.
TA'LİK
Bu yazı, aslında Tevki hattının XIV. Asırda İran'da kazandığı değişiklikle ortaya çıkan yazıya verilen isimdir ve orada daha çok resmi yazışmalarda kullanılmıştır.
DİVANİ - CELİ DİVANİ
İran'da resmi yazışmalarda kullanılan ta'lik hattı Osmanlı'ya Akkoyunlular (1467-1501) yoluyla XV. Asırda geldiğinde, kısa zamanda büyük bir şekil değişikliği geçirerek Divan-ı Hümayun'daki resmi yazışmalara mahsus olduğu cihetle -divani adını almıştır. Harekesiz yazılan divanının XVI. asırda İstanbul'da doğan harekeli, süslü ve haşmetli şekline celi divani adı verilmiş, buda devletin üst seviyedeki yazışmalarında kullanılmıştır (hat sanatındaki "iri ve kalın" manasının aksinei buradaki celi aşikar demektir)
TUĞRA
Bugün nasıl T.C. amblemi Türkiye'yi temsil ediyorsa, Osmanlı devrinde de tahtta bulunan padişahın adına çekilen tuğrai padişahla birlikte babasının adını ve daima muzaffer olmasını dileyen bir duayı (el muzaffer daima) ihtiva eden hususi bir şekildir. Tuğra bilhassa XVI. asırda tezhipli olarak hazırlanırdı. Tuğrayla padişahlar dışında, tarikat pirlerinin isimleri, yahut bir ayet veya hadis yazıldığıda görülmektedir.
HAT SANATINDA OSMANLILAR
İstanbul'un fethinden itibaren Osmanlı devleti yalnız askeri ve siyasi bakımından değil, kültür ve sanat cihetinden de yüceliğe erişmişti. Hat sanatında da yine yakut ( ? -698/1298) gibi Amasyalı olduğu bilinen Seyh Hamdullah (833/1429-926/1520) önceleri Yakut uslübünü en güzel ve mükemmel biçimiyle yürütüyorken hamisi ve talebesi, Sultan II.Beyazıd'ın (1450/1512) teşvik ve tavsiyesi üzerine, Yakut'un eserlerini bir estetik kıymetlendirmeye tabi tuttu ve kendi sanat zevkini de katarak bunlardan yeni bir tarz çıkarmayı başardı. Kanuni Sultan Süleymen çağında Yakut tavrını en parlak biçimiyle yeniden canlandıran Ahmed Karahisar'ın ( ?-963/1556) yazı anlayışı kendisinden sonra unutulmuş; Şeyh Hamdullah yoluna karşı duramamıştır.
Şeyh Hamdullah devrinde, Yakut yolu ile intikal eden altı cins yazıdan sülüs ve nesih, Türk zevkine çok uygun geldiği için sür-atle yayılmış; eski devirden farklı olarak, Kur'an-ı Kerim'in yazılmasında sadece nesih hattı kullanılmaya başlanmıştır. Altı yazının diğer ikisinden biri olan rıka daha cazip bir uslübe bürünerek hatt-ı hicaze adıyla bilhassa hattat imzalarında ve icazetnamelerinde yer almış tevki ise pek ender kullanılmıştır. XVII asrın ikinci yarısında İstanbul'un sanat ufku yeni bir hat nuruyla aydınlandı. Hafız Osman (1052/1652-1110/1698) adındaki bu hat dehası, vaktiyle Şeyh Hamdullah'ın Yakut'tan yer yer seçip topladığı yazı güzelliğini bir elemeye tabi tuttu ve eskisine göre daha da safiyet kazanan, kendine has bir hat şivesi ortaya koyarak o vadidede yazmaya başladı.
Artık şeyh uslübü, yerini Hafız Osman'ınkine terk ediyordu. Divanı ve celi divanı yazılarının en mükemmel seviyeye XIX. Asır sonlarında ulaştığını kaydedip , biraz da Osmanlılar'da ta'lik hattından söz edelim; XV. Asrın ikinci yarısından beri kullandığımız bu yazı nev'inin bizde hakkıyla ele alınışı, İran'ın maruf talik üstadı İmadü'l-Haseni (?-1024/1615) sonra olmuştur. Türk hattatları bu uslübü öylesine benimsemişlerdir ki, üstün başarı gösterenlere İmad-ı Rum (Anadolu'nun İmadı) denilmesi adet hükmğne girmiştir.
Görülüyor ki yazı sanatımızda devamlı bir süzülüp arınma ve üsluplaşma hareketi vardır ve bunlar yazının esasını bozmadan yapılmıştır. Mimari, musiki, resim ve tezyini sanatlarımızın, Batı tesiriyle soysuzlaşmalarını mukabil, hat sanatında bir gerileme olmayışı şu üz sebebe bağlanabilir. Bünyesine tesir edebileceki benzeri bir sanatın Avrupa'da bulunmayışı,Üslup sahibi hattatlar elinde usta-çırak esasına göre sağlam kaidelerle nesilden nesile intikali.
Zamanla, kendi bünyesi içinde yenilenme kabiliyetine sahip oluşu İslam aleminde pek yaygın bir söz vardır: "Kuran-ı Kerim Hicaz'da nazil oldu, Mısır'da okundui İstanbul'da yazıldı"
RIK'A
Okuyup yazması olan her Osmanlı'nın günlük yazışmalarında kullandığı ve ağzı 1 mm'yi geçmeyen kamış kalemle yazılan rıka hattı, eskiden yazanın kendi anlayışına göre elden çıkıyorken, XIX. asırda, Babiali Rık!ası diye isimlendirilen ve resmi işlerde kullanılan bir nev'I ile yazılmıştır ki bunun öncüsü, Mümtaz Efendi (1225/1810-1287/1872) olmuştur.
HATTIN BEZENMESİ
Hüsn-ı hat müstakil bir sanat oluşturmakla birlikte, yalnız başına bırakılmamış; tezhip veya ebru yahut her ikisinin beraberliğiyle hattın bezenmesine dikkat edilmiştir. Siyah olmak üzere, sınırlı birkaç rengin kullandığı yazı sanatı, tezhibin yahut ebru kağıdının renk katkılarıyla farklı bir cazibe kazanır. Tezhip (tezhib), kelime olarak "altınlamak" demekse de tezyinat (bezeme) manasına da kullanılır. Varak altının arapzamkıyla zahmetlice ezilmesinden sonra süzülüp arındırılarak, buna belirli kesafette jelatinli su ilavesi ve hasıl olan süspansiyonun hususi fırçalarıyla kağıda sürülmesi, bunun yanısıra muhtelif renklere de yer verilmesi tezhibin işlenmesiyle ilgili en kısa tariftir. Yüzyıllar içinde kazanılmış renk ve şekil zenginliğiyle Osmanlı'da mükemmel seviye'ye XV.asır sonlarında ulaşan tezhipte, klasik anlayışa uygun olarak hendesi, nebati ve hayvani asıllı bu son ikisinde tabiatı taklid etmeden üsluplaştırılan motifler, kaidelere bağlı bir biçimle sahasına yerleştirilip işlenmektedir. Bir başka bezeme uslübü da motiflerin sulu altınla gölgelendirilerek tahrirle belirgin hale getirilmesidir ki, halkari adıyla anılır.
Kitreyle kıvamlandırılmış suyun konulduğu bir dikdörtgen teknede su yüzüne yayılması öd suyuyla sağlanan çeşitli toprak boyaların serpilmesi veya onlara ince telle bazı hoş şekiller verilmesiyle oluşan ebru, suyun üstüne kapatılan kağıda aynen geçirilir, kurutulduktan sonra kesilerek istenilen eb'adda kullanılabilir.
__________________
T
U
A
L
İ
M
Bookmarks
Google
Etiketler
hat
,
sanatında
,
unsurları
,
yazı
«
önceki Konu
|
sonraki Konu
»
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor.
(0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
Seçenekler
Yazdırılabilir şekli göster
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Stil
Normal
Hybrid-Şeklinde gösterime geç
Ağaç şeklinde gösterime geç
Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz
Yok
Cevap Yazma Yetkiniz
Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz
Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz
Yok
BB code
is
Açık
Smileler
Açık
[IMG]
Kodları
Açık
HTML-Kodu
Kapalı
Trackbacks
are
Açık
Pingbacks
are
Açık
Refbacks
are
Açık
Forum Rules
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj
24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Yazı - Öğretmenler Günü İle İlgili Yazı
Belirli Gunler
Belirli Günler ve Haftalar Genel Bilgi
1
12.11.15
16:55
Kaligrafi Yazı Malzemeleri
Tualim
Yazı ve Fontlar
0
11.04.09
21:02
Greek Sanatında Heykeller
Tualim
Ege Uygarlıkları, Helen ve Yunan Sanatı
8
30.03.09
17:06
Hat Sanatında Yazı Çeşitleri
Tualim
Hat ve Tezhip Sanatı
0
24.03.09
14:56
Hat Sanatında Kalem
Tualim
Hat ve Tezhip Sanatı
0
24.03.09
14:53
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman:
18:04
.
Bize Yazin
-
Tualim.Net
-
Arşiv
-
Yukarı git
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
LinkBack
LinkBack URL
About LinkBacks
Bookmark & Share
Digg this Thread!
Add Thread to del.icio.us
Bookmark in Technorati
Tweet this thread
Share on Facebook
Spurl this Thread!