Miraç Zeynep Özkartal
Vedat Türkali yeni romanı ‘Yalancı Tanıklar Kahvesi’nde 12 Eylül’e giden günleri anlatıyor. Mücadele gücünü yitirmediğini söyleyen Türkali, ‘Yolumda mutlulukla yürüyorum ben’ diyor
Vedat Türkali beş yıllık bir aradan sonra yeni romanını yayımladı. “Yalancı Tanıklar Kahvesi”, 1970’lerde Türkiye’deki sol hareketi masaya yatıran, 12 Eylül’e giden günlerin panoramasını çizen bir roman.
“Yalancı Tanıklar Kahvesi” ne kadar sürede yazıldı?
Beni çok üzdü bu roman! İki yıla yakın bir sürede ortaya çıkan kırk sayfaya yakın anahtar giriş bölümü, ki benim için en güç bölümdür, bilgisayarda yitiverdi.
Altı ayda güç geldim kendime. Yılardır yarım duran bir tiyatro oyunu vardı; onu bitirdim kendime gelebilmek için. Yeniden başladım romana. O da iki yılı buldu.
‘Tartışmaya çağrı’
Roman, emekli bir yargıcın “Biz hep bir şeyleri yanlış yaptık bu ülkede” sözleriyle başlıyor.
Yapılan yanlışların tarihsel yapımızdan gelen temel nedenleri üzerinde düşünmeye, tartışmaya çağrı sayılabilir bu kitap. Kalıplaşmış önyargılarla değil, gerçeklerimiz hakkında nesnel düşünerek durmalıyız sorunlarımız üzerinde.
Romanın ana karakterlerinden Reyhan, Muhsin’i yaşamdan zevk almaya yönlendiriyor, başka türlü görmesini sağlıyor dünyayı.
Kadının sol ideolojideki yeri, özellikle ‘70’lerde çok tartışmalıdır. Solun Türk kadını üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sol, kadın hakları konusunda atılımlar yaptı. Ancak, altı bin yıllık erkek egemen toplumla başlayıp yüzyıllar boyu yığılmış geleneksel tabuları aşmak kolay değil.
Her ülkede ayrı bir değişim oluyor bugün de. Kapitalist, alalım satalım dünyası o ilişkileri de metalaştırmış.
Etik kurallar da pazarda. En çekici mal da seks. Özellikle de kadın cinselliği. Derin etik çatışmalar içindeki bizim toplumumuz da o çarkın içinde. Devrimciler ‘bacı’ deyimiyle, kişiyi hayvanlaştıran o pisliğe direnmeye çalışıyorlardı sanırım.
Emeklilik hakkı yok!
Bu toprakların 90 yılına tanıklık etmiş biri olarak; bugünden geçmişe doğru bakınca, ‘tekerrür eden tarih’ karşısında bıkkınlık mı baskın sizde, mücadele gücü mü?
Romanı okudunuz; böyle bir bıkkınlık belirtisi var mı? Yolumda mutlulukla yürüyorum ben. Devrimci yolun bıkkınlığı olmaz. Emeklilik hakkı da olmadığı gibi.
Son sorum romandan bağımsız, gündeme dair... DTP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Akın Birdal, seçim şarkısı olarak sizin “Bekle Bizi İstanbul” şiirinizden yapılan şarkıyı seçti. CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu da adaylığının açıklandığı gün “Haramilerin saltanatını yıkacağız” dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Daha önce, TBMM’deki bir tartışmada da dizeler söylendi bu şiirden. Elli yıl önce yazılmış acılı bir kavga şiirinin, bugüne de tanıklık etmesi konusunda siz ne diyorsunuz?
“Yalancı Tanıklar Kahvesi” de daha karanlık günlerde şiirle anlatılmış bu yürekler acısı soyguncu yapımızı mı açıklıyor acaba?
‘GENÇLER KEŞKE MUHSİN KADAR OLSA!’
Ana karakter Muhsin, ne muhafazakâr ailesine ne de sol harekete ait hissediyor kendini. Bu haliyle biraz da bugünün, apolitik olmakla suçlanan genç kuşaklarına benziyor. Aidiyet zorlaşıyor mu sizce?
Muhsin içinde olmak istediği sol devinimin doğru çizgisinde var olma çabasında. Ailesi içinde mutlu olamıyor. Bugünün ‘yaratılmak istenen gençliği’ apolitik. Muhsin ile ne ilgileri var? Keşke Muhsin kadar olsalardı!
Milliyet com.tr