GİRİT RESMİ
Girit adası çevresinde M.Ö. 3000 sonlarından M.Ö. 2000 yılı sonlarına kadar süren ve genellikle Ege ya da Pre-Helenik (Yunan öncesi) adı verilen büyük ve parlak bir uygarlık gelişmiştir. Girit, savaşların ve istilaların hüküm sürdüğü büyük kara uygarlıklarından uzakta kaldığı için sakin bir barış uygarlığı olarak tanınmıştır. Bu uygarlık, ihtiyacı olan dış etkileri, deniz taşıtlarıyla gerçekleşebilen ilişkilerden sağlamış, ama gereğinde kendini savaş tehlikesinden uzak tutabilmeyi de başarmıştır. Ancak M.Ö. 14. yüzyıl başlarına doğru Girit, artık merkezi Peloponez'deki Mikenai'de bulunan uygarlığın bir eyaleti haline gelmiştir. Ama bu merkez çevresinde de Girit'te yaratılan kültür ve sanat idealleri ve kuralları izlenmiştir.
Heykel dalına fazla rağbet edilmemiş olan Girit sanatında resim ve çok renkli dekorasyon büyük önem taşımaktadır. Girit uygarlığının erken çağlarında doğal taş yüzeyini taklit eden ve teknik sırrı bugün de bilinmeyen seramik kap kaçak üzerinde, koyu sandan koyu kırmızıya kadar değişen renk nitelikleriyle zenginleşen geometrik süsleme motifleri görülür. Benzer örneklerini M.Ö. 20. yüzyılda ev süsleme dizilerinde de gördüğümüz bu motifler doğal bitki stilizasyonlarıdır.
M.Ö. 19. yüzyılda Camares vazoları adı verilen örneklerde karşımıza çıkan çok renkli süslemede geometrik stilizasyon azalmış, bunun yerini bitki süslemeleri ile deniz hayvanlan almıştır. Kırmızı, portakal rengi, sarı ve beyazın egemen olduğu renk düzenlerinde büyük bir hüner vardır.
Girit'te M.Ö. 18. yüzyıldan itibaren duvar resimlerinin var olduğunu görüyoruz. Duvarları resimlerle süslenen Girit sarayları hâlâ tam bilinmeyen nedenlerle yanmış ve M.Ö. 17. yüzyılda yeniden yapılmıştır. Kalıntılardan edinilen fikirler bu sarayların zengin ve çarpıcı bir dekorasyona sahip olduğunu gösterir. Özellikle Girit uygarlığına adını veren Minos Krallı-ğı'nın başkentinde, Knossos sarayındaki duvar resimleri dikkati çekicidir. Yaş bir alçı tabakası üstüne çizilip boyanmış ya da doğrudan doğruya düz yüzey üzerinde çalışılmış olanların yanı sıra, Mısır resmindeki popüler tekniklere bağlı kalınarak yapılmış olanları da vardır.
Girit uygarlığının Mısır'la sıkı bağlantılarından dolayı Mısır resminde görülen bazı özellikler, sözgelişi kadın vücut renklerinin erkeklerden daha açık olması niteliği, Girit'te de göze çarpar. Ancak bu türden teknik etkilenmeler dışında Girit resmi, Mısır'daki resim anlayışından bütünüyle farklıdır. Girit resmi her şeyden önce kendi prototiplerine (temel örneklerine) bağlıdır ve insan figürüne de Mısır'la ölçülemeyecek değişik bir rol verir.
Girit duvar resimlerinin dinsel temalara kesinlikle bağlı olup olmadığı bilinmiyor. Ancak bazı tahminlere göre bu resimler arasında da tannları tasvir edenler vardır.
Sözgelişi, Zambaklı Prens adını alan figür bunlardan biridir.Girit resminde duvar freski tekniğindeki figürlerin ölçüleri, normal insan boyundan, kitap sayfalarındaki minyatürlerin boyuna kadar değişiklik gösterir. Yukarıda sözü geçen figürler dizisinde boy ölçüleri büyüktür. Aynı şekilde, kalıntıları bulunan Zambaktı Prens adındaki figürün bütününe ait boy ölçüleri de iki metreye yaklaşır. Bu figür teknik yönden, Mısır etkilerini açıkça ortaya koyan ve alçı zemin üzerinde hafif kabartma olarak meydana getirilmiş bir figürdür. Bu tekniğin resme nasıl bir avantaj sağladığı anlaşılamamıştır. Üstelik daha çok emek isteyen ve daha pahalıya mal olan bir iştir. Belki de bu yöntem figürün tanrısal önemiyle ilgilidir.
.
Büyüklük sırasına uyularak resmedilmiş uzun bir geçit dizisi halinde ve adaklar taşıyarak ilerleyen Knossos sarayı koridor figürleri de, muhtemelen dinsel bir olayı canlandırırlar.
Ama bunun yanı sıra havaya sıçrayan dansözlerin bir seyirci topluluğu önünde gösteri mi yaptıkları, yoksa dinsel bir olaya mı katıldıkları açıkça belli değildir.
Bir de boğaların üzerinden takla atarak aşan akrobatlann sporcu mu oldukları, yoksa dinsel bir töreni mi canlandırdıkları anlaşılamamıştır. Girit resminin en şaşırtıcı yanı aynı zamanda sözü geçen gösterileri izleyen seyirci topluluklarını konu edinmiş olmasıdır. Bazen sayıca büyük bir kalabalık, amfi şeklindeki sıralar üzerinde dansları ve boğa oyunlarını izler.
Girit resminde bütünü gösterilmeyen bazı figürler de bütün ayrıntılarıyla ele alınmışlardır, işte bunlardan birisi, Girit resminin pek ünlü örneği sayılan ve ressam Toulouse-Lautrec'in kadınlarına benzerliği yüzünden Parisienne adını alan kadın figürüdür.
Bu resimde seyirciyi etkileyen yalnızca kadının çekici güzelliği, kalkık burnu, büyük gözleri, şehvetli ağzı, iri bukleleri değil, aynı zamanda ressamın büyük bir cesaretle eriştiği yalın sadeliktir, izlenimci bir nitelikte olan bu atak sadeliğin Girit resmini karakterize ettiği bellidir. Öte yandan bu hareket düşkünlüğü, Girit'te resmin, figürü donduran heykel sanatına tercih edilme nedenlerinden biri olabilir.
Knossos sarayındaki duvar resimlerinden biri bu hareket duyarlığını belirliyor ve bu sanatın doğayla yakın ilişkisine de bir kanıt oluşturuyor.
Girit resminde görülen figür ustalığı, hareketsiz duruşta bir sabırsızlık ve merakı sezdirebilme, bir grup resminde birbirine dönük birkaç figürün aralarındaki konuşmaları duyurabilme yetişidir.
Mükemmel bir hareket duyarlığına da sahip olan Girit resminde aynı ifade gücü yalnız insan figüründe değil, hayvan ve bitki anlatımlarında da gözlenebilir.
Hagia Tria-da'da bulunmuş olan ve çalı arkasına gizlenmiş bir kediyi bir sülünün üzerine atlamaya hazır durumda gösteren- örnek bu bakımdan çok ilgi çekicidir.
Girit resminin büyük ayrıcalığı, rengin kullanımındaki yürekli, parlak ve gerçekliğin de ötesine taşabilen hünerdedir. Bir maymun figürünü mavi renkte gösterebilen bu cesaret, Girit'in dünyaya bakış tarzını anlamak için de bir ipucu sayılabilir. Öyle anlaşılıyor ki bu tarz renkçi davranışlarda dünyasal ilgilerden uzak olmak değil, ama çevreyi çekici ve coşkun bir biçimde ifade etmek isteği vardır. Ayrıca şu da hatırlanmalıdır ki, bu resimlerin bulundukları mekânlar doğrudan doğruya ışık almıyordu. Bu yüzden kuvvetli renkler kullanmak bir zorunluktu.
MİKEN RESMİ
Girit uygarlığının kendisini büyük kara topraklarından uzak tutabilmesi uzun sürmemiştir. Kuzeyden göçle gelen ve Peloponez yarımadasına kadar sızıp orada yerleşen kabileler kısa zamanda Girit'le ticari ve kültürel alışverişe de başlamışlardır.
Peloponez yöresinde kurulan ve Miken uygarlığı adını alan kültür çevresinin, önceleri Girit uygarlığının yalın bir taklidi olduğuna inanılmış, ama bu çeşit kanılar bu uygarlığın orijinal özellikleri fark edildikçe bırakılmıştır. Buna rağmen Girit'in büyük etkisi göz önüne alınmadıkça Miken uygarlığının ortaya koyduğu değerlerin anlaşılabilmesi de mümkün değildir.
Argos'un başkent olduğu Miken uygarlığında saraylar Girit ölçüsündeki resimlerle donatılmamıştır. Resim tutkusunun aynı nitelikte olmadığı bu çevrede, sadece resim temalarının Girit'tekileri izlediği ve bunlara bazı yeni temalar eklenmiş olduğu göze çarpar. Mikenai, Tyrins ve Knossos'daki birçok resmin benzer konuları ele aldığı görülür. Boğa oyunları ve kadın toplulukları bunlar arasındadır. Buna karşılık Giritli ressamların rağbet etmediği av sahneleri ve araba yarışları gibi konular da Miken saraylarında ele alınmıştır.
Miken resminde renk ve desen yönünden Girit'te rastladığımız aynı özgür davranış göze çarpmaz. Ancak yine de bu resimlerde yer alan figürlerde atak hareketlerin ve hamle çabalarının yakalanmaya çalışıldığı görülür. Ne var ki, bu özellikler Girit resmindeki kadar hünerli değildir. Bazen en hızlı bir kaçış hareketinin bile donmuş olduğu dikkati çeker. Sözgelişi bir yaban domuzunun avlanışını gösteren sahnede hayvan yere paralel bir kaçış hareketinde olduğu halde, âdeta sihirli bir güçle dondurulmuş gibi hareketsiz kalmıştır.
Duvar resminin, Miken çevresinde çalışan ressamların karakterine uygun bir alan olmadığı düşünülebilir. Buna karşılık aynı sanatçılar seramik vazoların süslenmesinde daha büyük başarı göstermişlerdir. Yeni vazo biçimlerinin yaratıldığı bu ortamda seramik süslemesinde de deniz bitkileri ve hayvan motiflerinin yer aldığı görülür. Ancak bunun yanı sira çok önemli bir başka değişiklik, bazı vazolar üzerinde herhangi bir hikâye ile bağlantısı olmayan insan ve hayvan figürlerinin yer almasıdır. Savaşçıları betimleyen bu vazo resimlerinde yer alan figürler arka arkaya dizilmişlerdir.
Miken vazo resimleri, Antik Yunan çevresinde M.O. 8. yüzyıldan sonra yapılmaya başlanan ve Yunan resim sanatının anlaşılmasında kaynaklık eden vazo resimlerinden farklıdır. Çünkü Yunan vazoları çok farklı eğilimler ve içeriklerle resimlenmiştir. Miken resimli vazoları ise M.Ö. 14. - 13. yüzyıllara aittirler. Bu vazolar ancak seramik ile figür ressamlığı arasındaki ilintinin orijinal bir yanını teşkil ederler. Bir yandan da, bunların yapıldığı çağda saraylardaki duvar süslemelerinin seramik ya da bronz eşya üzerindeki süslemelerden esinlenmiş olması ilginç bir sorun olarak kalır.
KAYNAK: RESİM SANATININ TARİHİ-Sezer Tansuğ