![]() |
|
Türk Şairlerin Şiirleri Türk şairlerin şiirleri.Türk şairlerden güzel şiirler.Türk şaiirlerden şeçme şiirler... |
Türk Şairlerin Şiirleri kategorisinde açılmış olan Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri konusu , ...
![]() | ||
![]() ![]() |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
![]() |
#1 |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Gel Desemde Gelme Artık Sana yaldızlı bir yazıyla veda edip, ayrılık alış verişi yapmadan, gölgemi teninden yavaşça çekip, seni derin uykuların kraliçesiyken uyandırmadan ses tellerimi koparıp gidiyorum. Zor olanı, imkânsız zannettiğimi bu kez ben yapıyorum. Bana ilk sigarayı içmememe neden olduğun yerde anılarımı sana bırakıp gözyaşlarıma aldırmadan gidiyorum. Nerdesin, ne yapıyorsun, iyimisin, değimlisin sorularını hafızamdaki Türkçemden siliyorum. Sende benim gibi sil adımı. Beni artık düşünme. Çünkü ben düşünmek istemiyorum. Aldırışlarıma aldırmadan, yakarışlarıma yakınmadan yaşıyor olman bu bedeni her seferinde perçinleyip mevsimsiz göçlere zorladı. Ruhunun benden ![]() Ne İçimdeki sevginin ağır çekimde tekrarı nede başka bir yerde açılmış bir şubesi yoktu. Beni doyumsuzca tüketmenin bedelini bitmişliğimle ödemeden, ölmeden senden kurtulmayı ümid ederek gidiyorum. Hayatında bir kez olsun bana bir iylik yap ve seni unutmam için bana yardım et. Bundan sonra gizli numaradan açılan hiçbir telefona, attığım pişmanlık dolu mesajlara, kapına isimsiz bırakılan hiçbir mektuba cevap verme. Şarkımızı, resimlerimizi, adımı sildiğin gibi sil defterinden. Gel desemde artık gelme... Biliyorum bu gidişin dönüşü olucak. Yokluğun beni bir duman gibi savurup yollarına dökecek. Seni bir kez olsun görmek için çıldırırcasına kendimi parçalara ayırıp önüne atıcam. Bu yüzden geceleri odanın perdesini iyice kapat ve dışarı bakma. Sabahları aynı otobüs ![]() Saçlarının sarılığını siyahlarla kapatıp sana aldığım montuda artık giyme. Seni unutmam için bana dua et ve ne olur karşıma çıkma... Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Bu Kadar Sevebilirmisiniz Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler… "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak..." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı… Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık..." Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..." Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya..." - "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın… Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve ![]() İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti… Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: - "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir ![]() Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ![]() "Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım..." Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Müzayede Adam zengindi. Hem de birçoklarının hayal edemeyeceği kadar. Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca bir antika meraklısıydı. Elindeki zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu. Çiftlikleri ve arabaları da vardı. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu. Herkes ‘Keşke onun yerinde ben olsam!’ diye düşünüyordu. Gelin görün ki o bulunduğu yerden hiç memnun değildi.Her şeye sahip olduğu doğruydu. Ancak içinde bir yerde derin bir boşluk vardı. Kendisine ‘Baba!’ diye sarılacak bir çocuğu yoktu. Yıllardıreşiyle birlikte bu yalnızlığı bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi. Ama umutla dua etmeye sabırla beklemeye devam ediyorlardı. Eşi ressamdı.Kadın hayal ettiği bebekleri çocukları büyük bir ustalıkla yağlı boya tablolara çiziyordu. Ancak resimleri sadece sergiliyordu. Resmini yaptığı bebekleri çocukları kendi çocukları gibi seviyordu. Haliyle çocuklarını para karşılığı bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi. Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı. Artık çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti. Fakat beklenmedik bir şey geldi başlarına. Ağır bir trafik kazası geçirdiler. Adam hafif yaralı olarak kurtuldu. Ancak karısı ciddi bir beyin hasarı ile yoğun bakımda aylarca yattı. Adam karısının sağlığı için servetinin önemli bir kısmını harcadı. Derken doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler.Kadın eve döndü. Ama artık eskisi gibi değildi. Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu. Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için bir bakıcı hanım çalışıyordu yanlarında. Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı adam ve eşi çocukları gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk cıvıltısı getiren iki küçük çocuğunu da torunları bildiler. Bu arada evin hanımı eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı. Bekleneceği gibi tabloları eskisi kadar başarılı değildi. Yine de kadının eski günlerdeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu. Yıllar hızla aktı. Kadın bir gün beyin sorunları nedeniyle öldü.Adam bakıcı hanım ve iki yetimini değerli hediyelerle evlerine gönderdi. Çok geçmeden adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Böylece hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı. İlk olarak paha biçilmez antikalar büyük bir müzayedede satışa sunuldu. İlk parça adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu. Bir özürlünün umutlarını döktüğü ruhunu ortaya koyduğu bu mütevazi tabloya kimse dönüp bakmadı bile. Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu. Satıcının ‘Artıran var mı?’diye bağırışına salondan tek yanıt gelmiyordu. Salondaki sessizliği müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu. Annesi gibi sevdiği bir kadının çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu. ‘Beş dolar!’diye bağırdı acemice. Daha fazlası yoktu cebinde. Umutla bir başkasının kendi teklifini arttırmasını bekledi. Sessizlik yine bozulmadı. Müzayede yöneticisinin ‘Satıyorum satıyorum saaaaat…tım.’ demesiyle tablo sadece 5 dolara kadının oldu. Müzayede yöneticisi satılan tabloyu bir kenara koymak yerine çerçevenin arka yüzünü herkesin görebileceği biçimde yukarı kaldırdı. Tablonun arkasında katlanmış küçük bir kağıt parçası vardı. Yine herkesin gözleri önünde kağıdı aldı ve açtı.Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz ![]() ‘Kim eşimin bu mütevazi emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.’ Ailemizde birbirimiz için yaptığımız her işin ardında böyle bir not olmalı mı dersiniz? " Karımın benim için yaptığı her şey benim değer verdiklerimden çok daha değerlidir " gibi." Kocamın benim için yaptıkları onun sahip olduklarından çok daha paha biçilmezdir " gibi. Ve çocuklarımızın bizim için sevgiyle yaptıkları kendi ruhlarını taşırıp da ortaya koydukları güzel şeylerin ardında yazılı bu notu okuyabiliyor muyuz? Dünya belki de bir açık artırma salonudur.Gördüğümüz herşeyebirileri paha biçer. Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzü ![]() Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri borsalarda ölçülemiyor. Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa hepsi antika... Kimsenin görmediği kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler. Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Öyle Özledim ki Seni Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere, Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime. Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye. Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan. Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını! Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı... Beni sevme şeklini öyle özledim ki... Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan. Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef. Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı... Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli. Öyle özledim ki, gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini... Neden ağlıyorsun derdin, deli misin sen? Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen, Sen olsaydın benim yerimde, mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde. Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi... Kuşum derdin, özledin mi beni derdin. Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye Nasıl özlediğimi, seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim. Güzel gözlüm, öyle özledim ki seni... Yüreğim bir mecal kaldı şimdi. Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun. Her gece yalvarıyorum Allah ıma, bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye... Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime. A kadınım, öyle özledim ki seni... Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi. Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin. Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm. Ama geri ![]() Sevdiğim, öyle özledim ki seni… Sesini, nefesini, bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini... Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi, nasıl zor bir bilsen, Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor, özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor. Sensin onun ![]() Canımın taa içi, öyle özledim ki seni... Her derdini alırdım üstüme, sen üzülme sen yorulma sen düşünme isterdim, ben bakarım çaresine... Yeter ki gülsün yüzün derdim, ben meydan okurum senin için bu alemin cümlesine... Kurban olduğum, aşkların en güzeli, bir tanem, gül bakışlım, kalbimin birincisi... Öyle özledim ki seni, sesini, nefesini... Haydi geri dön artık ta, mutluluktan kes şu nefesimi... Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Moderator
![]() Üyelik tarihi: Sep 2009
Üye No: 218
Mesajlar: 989
Konular: 86
|
![]()
Ömer Köroğlu Şiirleri - Ömer Köroğlu Şiir - Ömer Köroğlu Seçme Şiirleri
Bana Gözyaşı Borcun Var Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var! Genç kadın sordu: - Nasıl öderim? Adam gözlerini kırptı; - Haydi gülümse! Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.İkisi de bahar kokuyordu... Biri ilkbahar, diğeri güz. Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. Adam, seslendi yine; - Bana mutluluk borcun var! Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu: -Nasıl ödeyebilirim? Heyecanlandı adam - Haydi yat dizlerime! Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra. Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı. Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu. Genç kadının gözlerinin içine baktı; - Bana yürek borcun var! Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı. - Bu borcumu nasıl ödeyebilirim? Adam kollarını uzattı - Haydi tut ellerimi! Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle ![]() Genç kadın gitmek üzereydi. Adam son kez seslendi; - Bana can borcun var! Kadın irkildi; - Can mı? Sigarasından derin bir nefes çekti adam; - Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni! Hoşuna gitti sözler kadının - Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun? Adam, biraz daha yaklaştı; - Yum gözlerini! Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini. Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına. - Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın... Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi; - Hayat öpücüğüydü! Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle... Adam, şaşırdı; - Ya senin bu yaptığın neydi? Genç kadın kapıya yöneldi; - Veda öpücüğü! Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın. Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına. - Ne olur iyi bak ![]() Genç kadın sümbülleri aldı: - Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini! Adam sevindi: - Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter! Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam, - Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun! Haykırışı yağmura karıştı. Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa... Ömer Köroğlu
__________________
Şiir Renk |
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
koroglu, köroğlu, omer, Ömer, ömer köroğlu, ömer köroğlu seçme şiirleri, ömer köroğlu şiir, ömer köroğlu şiirleri, secme, seçme, siir, siirleri, Şiir, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Rasim Köroğlu Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 21.08.10 00:00 |
Ömer Seyfettin Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 20.08.10 22:56 |
Ömer Hayyam Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 1 | 20.08.10 22:51 |
Köroğlu Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 18.08.10 01:30 |
Aşık Ömer Şiirleri | Renklerin Dansı | Türk Şairlerin Şiirleri | 0 | 15.08.10 16:19 |