![]() |
Mevlana Celaleddin Rumi Şiirleri
AĞIT
Göz gamın ne olduğunu bilseydi, gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı; göz gece demez gündüz demez ağlardı, gökler yıldızlara, güneşle, ayla gece demez gündüz demez ağlardı. padişah bakardı ününe, tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı. Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı, uçan kuş avlanacağını bilseydi, gerdek gecesi bu özlemi görseydi; gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı, uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı, gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı. Zaloğlu bu zülmü görseydi, ecel bu çığlığı duysaydı, cellâdın yüreği olsaydı; Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı, ecel bakardı kendine ağlardı, cellât, yüreği taş olsa, ağlardı. Kumru, başına geleceği duysaydı, tabut, içine gireni bilseydi, hayvanlarda bir parça akıl olsaydı; kumru selviden ayrılır ağlardı, tabut omuzda giderken ağlardı öküzler, beygirler, kediler ağlardı. Ölüm acılarını gördü tatlı can, koyuldu işte böyle ağlamaya. Olanlar oldu, gitti dostum benim. şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var. öylesine topraklar altında kalmışım |
Allahım bu vuslatı hicran etme
ALLAHIM BU VUSLATI HİCRAN ETME
Allahım bu vuslatı hicran etme Aşkın sarhoşlarını nalan etme Sevgi bahçesini yemyeşil bırak Bu mestlere bahçelere kasdetme Dalı yaprağı vurma hazan gibi Halkını başı dönmüş zelil etme Kuşunun yuvasının ağacını Yıkma da kuşlarını perran etme Kumunu ve mumunu karıştırma Düşmanları kör et de şadan etme Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır Onların işlerini asan etme İkbal kıblesi yalnız bu halkadır Umut kabesin öyle viran etme Bu çadır iplerini öyle katma Çadır senindir eya sultan etme Yok dünyada hicrandan daha acı Ne istiyorsan et de onu etme Mevlana Celaleddin Rumi |
Bahar
BAHAR
Sevgili tutmuş yularımdan beni, develer gibi habire çeker. Esrik devesini böyle nereye götürür, böyle hangi katara? Hem canımı çiğnedi benim o, hem bedenimi çiğnedi. Gönlümü bağladı benim o, kırdı şişemi. Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem, nereye götürür beni. Sevgili takar beni oltasına, atar karaya balık gibi. Sevgili kurar gönlüme bir tuzak, avcıdan yana çeker sürür beni. Bakarım tabiat başlar büyük işine: Bulutlar gelir uzaktan katar katar, küme küme. Bulutlar sular ovaları. Bulutlar yürür dağlara doğru. Uyanır açar gözlerini yeryüzü. Gökler çalar davulunu. Dalların gönlüne çeker gülün özü en güzel kokusunu baharın. Tohumun gönlü başlar vermeye tohum. Ağaç durmadan söyler, döker içini. Mevlana Celaleddin Rumi |
Başka yarınlar
BAŞKA YARINLAR
Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin, bugün dudağında başka bir tad var, boyunda başka bir yücelik. Bugün kırmızı gülün bir başka daldan. Ayın gökyüzüne bugün sığmamış. Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş. Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle, bir başka kavga var dünyada senin yüzünden, dünyada bir başka gidiş Biz senin gözlerinden gördük arslanlara meydan okuyan o ceylanı, Başka bir ovası var o ceylanın bugün iki cihandan da dışarı Seven insanın ayağı mı yok, işte ona ölümsüzlük kapandı. Yukarlarda onunla uçar gider. Gözlerinin denizinde onu arama. Oinci bir başka denizde. Bakarsın bugün sever bu yürek, yarın sevilir bakarsın. Yüreğimin özünde başka yarınlar var. Mevlana Celaleddin Rumi |
Ben bende değil
BEN BENDE DEĞİL Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben, Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim, Bir öyle garip hale bugün geldim ki Sen benmisin, bilmiyorum, ben mi senim. Mevlana Celaleddin Rumi |
Beri gel
BERİ GEL
Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte. Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikiside, Peki, kutlu ne, kutsuz ne? Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. Başımız da tek, aklımız da tek. Ne diye iki görür olup kalmışız İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? Sen habire gevele dur bakalım, Habire 'Usul boylu birlik çam ağacı' de, Sonu nereye varır bunun, nereye? Şu beş duyudan, altı yönden Varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, İnsanlara katıl, insanlara, İnsanlarla bir ol. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane. Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini. Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini. Tertemiz can canlığını işler, canlığını. Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini. Ama sen canı da bir bil, bedeni de, Yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine, Hani bademler gibi, bademler gibi. Ama hepsindeki yağ bir. Dünyada nice diller var, nice diller, Ama hepsin de anlam bir. Sen kapları, testileri hele bir kır, Sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, Can nasıl koşar, bunu canlara iletir. Mevlana Celaleddin Rumi |
Birliğe ulaş
BİRLİĞE ULAŞ
Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte. Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikiside, peki, kutlu ne, kutsuz ne? Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. başımız da tek, aklımız da tek. Ne diye iki görür olup kalmışız iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? Sen habire gevele dur bakalım, habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de, sonu nereye varır bunun, nereye? Şu beş duyudan, altı yönden varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, insanlara karıl, insanlara, insanlarla bir ol. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane. Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini. Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini. Tertemiz can canlığını işler, canlığını. Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini. Ama sen canı da bir bil, bedeni de, yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine, hani bademler gibi, bademler gibi. Ama hepsindeki yağ bir. Dünyada nice diller var, nice diller, ama hepsin de anlam bir. Sen kapları, testileri hele bir kır, sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, can nasıl koşar, bunu canlara iletir. Mevlana Celaleddin Rumi |
Bizim canımıza gelsin
BİZİM CANIMIZA GELSİN
Hastalıklar senden uzak olsun, ey canlarımızın rahatı, ey gören gözümüz, kem gözler senden uzak olsun! Bedenin sağlam olsun, ay yüzlü güzel, gölgen başımızdan eksik olmasın! Gül bahçesine benzeyen yüzün, o gönül otlağımız, ovamızın yeşilliği, nasılsa hep öyle kalsın, hep öyle taze, yeşil. Bizim canımıza gelsin senin bedenine gelen ağrı. Mevlana Celaleddin Rumi |
Bu ayrılık
BU AYRILIK
Kusuruma bakmayın benim, dostlar, bağışlayın beni. Ben davullara, bayraklara aldırmayan bir padişahın yoluna düşmüşüm, deli divane olmuşum. Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben, çok uzaklardan geçen bir hayal gibi. Ama yok da sayılmam hani, var olan bir şeyim ben. Haydi ben bensiz geleyim, sen sensiz gel. Ne varsa şu ırmağın içinde var, soyunalım iki can, dalalım şu ırmağa, hadi. Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük, bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri. Bu ırmakta ne ölmek var bize, bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert. Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan, bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret. Durma, çabuk gel, gelmem deme. Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum, senin şânına sadece gelmek yaraşır. Mevlana Celaleddin Rumi |
Bu şiir ondan utanıyor
BU ŞİİR ONDAN UTANIYOR
Bu ne güzel koku böyle, Bu ne güzel koku. Gül bahçesinden yoksa gelen o mu? Gece mi bu gelen, misk mi bu, amber mi bu? Bu ne güzel koku böyle, Bu ne güzel koku. O pazardan tezcecik yoksa o mu geliyor, Yoksa güzelimiz geri mi geliyor ne? Bu nasıl yüz böyle, Bu nasıl ışık? Bu nasıl ay böyle, Bu nasıl güneş? Mağradan mı çıktı, Dağdan mı iniyor, o yalnızlığın adamı, o dost? Boş yere arama şarap testisini sen. Koklama onun ağzını sen boş yere. Şu meyhaneciden mi geliyor sandın onu; Dostum, onu sen kendin gibi belleme. Yolda o yapayalnızsa ne olur? Başında sarık yoksa ne çıkar? Ne bundan güneşe bir leke olur, Ne ayın gösterişine zarar. Bu gece uyuma dostum, uyuma. Bir kolayına getir onu bul. Sarhoşlar meclisine hep böyle geceleyin gelir o. Bu gece uyuma dostum, uyuma. Biz duvara asılı duran resimleriz. Bizi yapan ressamın varlık şavkı Duvarın üzerine bir vurdumu, Bakarsın o anda canlanıvermiş, kımıldanmışız Onun selvi boyu bir göründü mü, Bakarsın dünya güllük gülistanlık. Kalktı bir salındı, kendinibir gösterdi mi. Bakarsın kıyamet koptu gitti. Bakarsın Calinus gibi hastalar ülkesindendir o. Bakarsın hayret yurdunda dolaşır hastalar gibi. Sustum artık ben, Sustum artık Bu şiir utanıyor ondan. Mevlana Celaleddin Rumi |
Bugün ahmet benim
BUGÜN AHMET BENİM
Bugün ahmet benim, Ama dünkü Ahmet değil. Bugün anka benim, Ama yemle beslenen kuşcağız değil. Enelhak kadehiyle bir yudum içen sızdı Tarılık şarabından. Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım, ben, sultanların aradığı sultan. Ben hâcetler kıblesiyim. Gönlün kıblesiyim ben. Ben cuma mescidi değilim, insanlık mescidiyim ben. Ben saf aynayım, Sırım dökülmemiş, paslanmamışım. Ben kin dolu bir gönül değilim, Sinâ dağının gönlüyüm ben. Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum, Benim sarhoşluğumun sonu yok. Tarhana çorbası içmem ben, Can yemeği yerim, İçerim can şerbeti. İşte sarttı seni Bir gümüş bedenlinin özlemi. Altın haline geldin artık. Sen altına âşıksın, Altın benim rengime âşık. Gönlü saf sûfiyim ben, Benim tekkem âlem, Medresem dünya benim. Değilim abalı sûfilerden. İster yakarış eri ol sen, Meyhane eri istersen, bundan sanki ne çıkar? Yok cumartesiymiş, yok cumaymış, Bence ne farkı var? Gerçeğin tadını alan er Ne altına aldırış eder, Ne kalendar tacına bakar. Ne tasası vardır, ne kini. Ey Tebriz'li hak Şems'i, Yüzünü göstermediysen sen, Yoksul çaresiz kalırdı kulun; Ne gönlü olurdu, ne dini. Mevlana Celaleddin Rumi |
Demedim mi?
DEMEDİM Mİ?
Oraya gitme demedim mi sana, Seni yalnız ben tanırım demedim mi? Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im? Bir gün kızsan bana, Alsan başını, Yüz bin yıllık yere gitsen, Dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi? Demedim mi şu görünene razı olma, Demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl, Önu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi? Ben bir denizim demedim mi sana? Sen bir balıksın demedim mi? Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın, Senin duru denizin ben'im demedim mi? Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im, Senin kolun kanadın ben'im demedim mi? Demedim mi yolunu vururlar senin, Demedim mi soğuturlar seni. Oysa senin ateşin ben'im, Sıcaklığın ben'im demedim mi? Türlü şeyler derler sana demedim mi? Kötü huylar edinirsin demedim mi? Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi? Yani beni kaybedersin demedim mi? Söyle, bunları sana hep demedim mi? Mevlana Celaleddin Rumi |
Denizlerin üzerinde
DENİZLERİN ÜZERİNDE Pek acayip bir şey bu: Güz mevsiminde olduğumuz halde Birdenbire güneş koç burcuna girdi baktım. Baktım birden bire ilkbahar oldu. Birdenbire kaynadı kanım. Nerdeyse hani Bulanıp kanıma Bir deve gibi köpürecek, Bir deve gibi oynamaya başlayacağım. Bir uzaklaşıp bir yakınlaşması kan dalgalarının. Kendisinden geçmiş insanla dolu bir ova. Ölümsüz gözle görülmez bir içki âlemi. Baktım birdenbire canlandı ölü. İhtiyarlar baktım genç oluverdi. Baktım bakırlar kesildi som altın. Daha iyisi geldi yerine, Daha güzeli geldi baktım, Şehrimizden ayrılanın. İçki, eğlence, tad sarmış şehrimizi. Elinde bir kadeh var her sarhoşun. Kimi doymuş, rahat, kendinde, İçkiye doğru koşmakta kimi. Gürül gürül süt ırmağı bir yanda, Bir yanda gürül gürül bal nehri. Pek acayip bir şey bu: Bir şehirde padişah bir tane olurdu. Gökyüzünde ay bir tane. Bu şehir padişahlarla dolu, Gökyüzü aylarla, zuhallerle. Sen haydi koş var git hekimlere, Orda işiniz yok de sizin. Orda ne dermansızlık, ne dert var,de. Orda ne gam, ne kasvet var, de. Orda ne kadı, ne vali. Ne bey, ne beyin vergicisi. Davalar, düşmanlıklar, kavgalar zaten Denizlerin üzerinde hiç bir zaman yürüyemedi. Mevlana Celaleddin Rumi |
Dostlar gün bugün
DOSTLAR GÜN BUGÜN
Toy, düğün kumaş oldu, ölçüldü biçildi. Toy, düğün elbise oldu uzun boya. Toylar, düğünler tam bizim için, Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya. Şekere eş oldu dudu kuşu, Zeş oldu aya. Toylar, düğünler tam bizim için, Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya. Bugün hayat öylesine rahat. Bugün yürekler öylesine ferah. Bugün insanlar öylesine kardeş. Toylar, düğünler tam bizim için, Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya. Ey şehrimizi aydınlatan sultan, Güvey oluyorsun bir güzele bu gece. Ne de güzel yürüyorsun mahallemizde salına salına, Ne de güzel akıyorsun deremize çağlaya çağlaya, Ey bizi unutmayan, bizi arayan dost, Ey bizim suyumuz, ırmağımız. Toylar, düğünler tam bizim için, Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya. Dostlarım, gün bugün, Oynayın, raksedin, dönün. Bir bölük halk deniz gibi köpürüyor, bir bölük halk dalga dalga secdede. Bir bölük halk kılıç gibi savaşıyor, Bir bölük halk kanımızı içmede. İşte girdi gerdeğe nergisle gül, İşte astım davulumu boynuma. Toylar, düğünler tam bizim için, Toyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya. Mevlana Celaleddin Rumi |
Duy şikayet etmede her an bu ney
DUY ŞİKAYET ETMEDE HER AN BU NEY
Duy şikayet etmede her an bu ney, Anlatır hep ayrılıklardan bu ney. Der ki feryadım kamışlıktan gelir, Duysa her kim, gözlerinden kan gelir. Ayrılıktan parçalanmış bir yürek İsterim ben, derdimi dökmem gerek. Kim ki aslından ayırmış canını, Öyle bekler, öyle vuslat anını. Ağladım her yerde hep ah eyledim, Gördüğüm her kul için dostum dedim. Herkesin zannında dost oldum ama, Kimse talip olmadı esrarıma. Hiç değil feryadıma sırrım uzak, Nerde bir göz, nerde bir candan kulak? Aynadır ten can için, can ten için, Lakin olmaz can gözü her kimsenin. Ney sesi tekmil hava oldu ateş, Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş! Aşk ateş olmuş dökülmüştür ney'e, Cezbesi aşkın karışmıştır mey'e. Yardan ayrı dostu ney dost kıldı hem, Perdesinden perdemiz yırtıldı hem. Kanlı yoldan ney sunar hep arz-ı hal, Hem verir Mecnunun aşkından misal. Ney zehir, hem panzehir, ah nerde var, Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar? Sırrı bu aklın bilinmez akl-ile, Tek kulaktır müşteri, ancak dile. Gam dolu günler zaman hep aynı hal, Gün tamam oldu, yalan, yanlış, hayal. Gün geçer yok korkumuz, her şey masal, Ey temizlik örneği sen gitme, kal! Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan, Gün uzar, rızkın eğer bulmazsa can. Olgunun halinden ah, anlar mı ham? Söz uzar, kesmek gerektir vesselam. Mevlana Celaleddin Rumi |
Dün gece
DÜN GECE
Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi: Onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa, Talih kapısı ardına kadar açık, Güneş kucağımızda. Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi: Şarap tasını her sunuşunda Diyordu aklına başına al. Hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya! Mevlana Celaleddin Rumi |
Ey balçık dünya
EY BALÇIK DÜNYA
Seni bildim bileli, Ey balçık dünya, Başıma nice belâlar geldi, Nice mihnet, nice dert. Seni sırf belâdan ibaret gördüm, Seni sırf mihnetten, dertten ibaret. İsa'nın yurdu değilsin sen, Yayıldığı yersin eşeklerin. Nerden tanıdım seni bilmem ki, Nerden parçası oldum bu yerin, Bana vermedin bir yudum tatlı su, Sofranı yaydın yayalı. Elimi ayağımı bağladın gitti, Elimin ayağımın farkına varalı. Bırak da bir ağaç gibi Yerin altından çıkarıp ellerimi Sevgilinin havasıyla sarmaşdolaş olayım, Uzayıp gideyim bâri. Ey çiçek, dedim çiçeğe, Dedim, bu küçük yaşta sen, Neden ihtiyar oldun bu kadar, Dedim, nasıl oldu bu böyle? Çocukluktan kurtuldum, dedi çiçek, Sabah rüzgârını tanıyalı, Hep yukarlara doğru çıkar Yukarlardan gelmiş bir ağaç dalı. Şunu da söyledi çiçek: Madem aslımı tanıdım, Madem yersizlik âlemi aslım, Artık bana tek bir şey düşecek: Yücelip aslıma gitmek. Sus yerter artık, Var git yokluğa haydi, yoklukla yok ol. Git, yokluklardan tanı Yokluktan var olanı. Mevlana Celaleddin Rumi |
Gel
GEL
Gene gel, gene. Ne olursan ol, ister kafir ol, İster atese tap, ister puta, İster yüz kere tövbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş ol tövbeni... Umutsuzluk kapısı değil bu kapı, Nasılsan, Öyle gel... Mevlana Celaleddin Rumi |
Geldi
GELDİ
Güneşim, ayım geldi. Gözüm, kulağım geldi. Gümüş bedenlim geldi. Altın madenim geldi. Başımın sarhoşluğu geldi. Gözümün nuru geldi. Başka bir şey dilediysen İşte o başka bir şeyim geldi. Yolumu vuran geldi. Tövbemi bozan geldi. Gümüş bedenli güzel Kapımdan ansızın çıkageldi. Ey eski dostum benim, Bak bugün dünden çok iyi, Dün ondan bir haber almıştım, Hemen sarhoş olmuştum. Dün gece onu mumla aramış durmuştum. Bak bugün bir demet gül gibi Yol uğrağıma geliverdi. Şarap içmeliyim şarap, Şimşekler saçmalı aklım, Bunun tam vakti. Kuş olmalıyım, uçmalıyım, Kolum, kanadım geldi. Bir anda aydınlık içinde dünya. Bir anda dünya sabahlar gibi. İşte bağırmanın tam zamanı şimdi. İşte kükremenin tam zamanı. Benim koca arslanım geldi. Mevlana Celaleddin Rumi |
Gelin de bizi görün
GELİN DE BİZİ GÖRÜN
Ey aşıklar, gelin bakın, Gelin bakın, ey iş erleri. Gelin de bizi görün işte. Bakın nasıl yıldızlar gibi ateş kesilmişiz, Ayın yöresinde bütün gece nasıl oynayıp dönmeye koyulmuşuz. Güneşimiz gideli ortaya nasıl çıkmışız işte bakın. Bakın nasıl anadan doğma çırılçıplak olmuşuz, Nasıl başıboş olmuşuz bakın. Ey aşıklar, gelin, Gelin ey iş erleri, Şarabın en tatlısı burada işte bakın, İşte burada şarabın en iyisi, İşte burada yıllanmışı şarabın. Tanyeri ağarınca her gün, Güzeller sıltanımız çağırır, haydi der, Ey çaresizler der, gelin, Aşıklara derman olan biziz asıl, Aşıklara bizi asıl tek çare, der. Turdağı o şarabı içti. Körkandil şarhoş oldu. Turdağı kendinden geçti. Bizim elimizden ne gelir, Biz demirden dağ değiliz ki! Gökyüzünde, harman yerinde, Yanan yıldızlarız ama, Kesilsek dilim dilim, Bölünsek parça parça, Olsak arpa gibi, tane tane, Gene de söz açamayız sırdan yana, Veremeyiz ondan bir zerre bile. Diyorlar aşk deli. Ama biz zırdeliyiz. Diyorlar kötülüğe götürür insanı insanın içi. Ama biz o iç'e emrederiz Tek bir aşka tutulmuşuz yani, Yani senin aşkına tutulmuşuz. Sen bir kez daha şu yolculuktan dön gel, Gel Allah aşkına bir gör halimizi. Mevlana Celaleddin Rumi |
Gittin
GİTTİN
Buradan bir nice acıyla, özlemle gittin, Sonra yalvardın yakardın amma Eline düşmüştün bir kere kaderin, Ne fayda sevgili, ne fayda. Her yanda çareler aradın kendine, Olmadık şeyler yaptın her yanda. Bulamadın bir çare, sonunda gittin, Ne fayda sevgili, ne fayda. Kucağın güllerle doluydu senin, Ayın öndördü bir yüzün vardı . Kopup halkasından dostlar meclisinin, O aşağılık, o bayağı yere sen, O karıncaların, yılanların yanına Ne oldu, nasıl oldu da gittin? Nerde hani o cânım sözlerin şimdi? Nerde hani o sırları çözen akıl? Nerde hani gül bahçesine giden ayak? Elimizi tutan el nerde hani? Hoştun, güzeldin, eşin yoktu senin, İnsanları hemen elde ederdin. Ama kalktın çıktın bir uzun yolculuğa, İnsanları yiyen toprağa gittin. Ağlaya inleye sen gittin ama, Gökler de arkandan durmadı ağladı. Parça parça etti yüzünü ay. Gönlüm arkandan kan bağladı. Şimdi ne edeyim, kime sorayım seni? İyi insanlar arasında mısın orda? Yani dostlar meclisinde mi? Yoksa bir kenarda boynun bükük mü kaldın? Öyle bir yere gittin ki bu sefer, İzinin tozu bile belli değil. Ne kadar da kanlıymış gittiğin yol! Mevlana Celaleddin Rumi |
Gölge kesil
GÖLGE KESİL
İşte meyhane güzeli geldi, Bizi alacak, eve götürecek. İşte geldi baharlar içinde, Geldi yüzümüz gülsün diye, İçimiz açılsın, ışısın diye, Olalım diye genç ve taze. İşte dağarcığını açtı İşte belini sıktı. İşte yayını kurdu. İşte okunu yastı. İşte yolumuzu vuracak. İşte bizi yemek, yutmak için, Bin dereden su getirecek, Bir nice düzenler kuracak. Ama durma gene yürü sen, Gölge kesil onun içinde boyuna. Önünde ardında koş yuvarlan. Sonunda taze bir fidan gibi Kökümüzden söküp çıkaracaksa da bizi aldırma. Mermer bir yürek varsa sende dostum, dayan! Gene geldi işte gene geldi. İşte o uzun ömür geldi. Sultanların şahı geldi. Gizli hazine geldi. Cihanın canı geldi. İşte güneş koç burcuna geldi, Gülen yüzümüzü görmek için Yaradılış ağacının üstünde. Mevlana Celaleddin Rumi |
Güneşe kulum ben
GÜNEŞE KULUM BEN
Mademki ben güneşe kulum, Güneşten söz açmalıyım size. Mademki gece değilim ben, Mademki karanlığa tapmıyorum, Düşten dem vurmak nafile. Mademki tıpkı güneşe benziyorum, Elimi eteğimi çekmeliyim üzerinden Ferah, mâmur olan yerin. Mademki tıpkı güneşe benziyorum, Doğmalıyım ortasında harabelerin. Gerçi bugün bir kuru elmayım, Ama değerim ağacımdan çok. Gerçi sarhoşum, yıkılmışım ama Doğru lâf etmedeyim, Erkekçe konuşmadayım. Benim gönlümün kokusu Yöresindeki topraktan gelir. Ben o topraktan utanırım da Nedense bir tek söz söyleyemem Suya dair. Güzel yüzünden kaldır perdeni, Böyle konuşmayı yakıştırma bana. Taş gibi kaskatıysa senin kalbin, Bak benim kalbim yanmış, ateş haline gelmiş. Bir iyilik eder, şişeyi alırsan eline, Bir de bakacaksın ki kadehle şarap bende dile gelmiş. Mevlana Celaleddin Rumi |
Halimiz tamam
HALİMİZ TAMAM
Tekmil medreseler, minareler bir gün yıkılmayacaksa, İman küfür olmayacaksa bir gün, Küfür bir gün imanın yerine geçmeyecekse, İşte o zaman halimiz tamam. Bir daha ne kalenderliğin yolu yordamı bulunur, Ne dünyamıza layık bir adam. Mevlana Celaleddin Rumi |
Hangisiyim ben
HANGİSİYİM BEN
Şu insanlardan hangisi ben'im? Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle, Ağzıma, sözüme kulak asma. Hem sen beni elden çıktı bil. Yoluma kadeh madeh koyayım da deme. Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim. Hem ben tıpatıp sana benzerim. Ağlarsan ağlarım, Gülersen gülerim. Asıl sen vardın ortada, Ben senin elinde bir ayna. Sen yeşillikte bir ağaç, Ben senin gölgen. Ben senin gôlgen olduktan sonra Hemen gider kendime bir dost ararım Kurmak için yanında çadırımı, Ararım bir taze gül fidanı. Sonra sâkinin kapısına varır, Vurur testimi kırarım. Sonra oturur bardak bardak içerim Ciğerimden akan kanı Mevlana Celaleddin Rumi |
Hapisteler ama
HAPİSTELER AMA
Yürü, can gözünü aç, Şu âşıklara bir bak hele: Nasıl sarmaşdolaş, gönül gibi bir şey olmuşlar, Nasıl gelmişler can gibi Elsiz, ayaksız hale. Bahçeden daha güler yüzlü onlar, Gülden daha güler yüzlü. Bilgiden daha doğru, Akıldan daha hünerli, Serviden daha hür. Ölmezlik suyundan daha arı, duru. Hep zerreler gibi hovardalar. Güneş onlara kaftan. Balçığa ayak basmışlar, Baş komuşlar gönül dizine. Kanların üzerinden geçmişler, Kan denizlerin dalgaları arasından. Etekleri gene tertemiz; Bir şey bulaşmadan eteklerine. Diken içindeler, Ama gül gibiler. Hapisteler, Ama şarap gibiler. Balçık içindeler, Ama gönül gibiler. Gece içindeler, Ama sabah gibiler. Sen onların şarabını bir iç de gör: Naıl birdenbire ferah olur, aydınlanır yüreğin, Birdenbire nasıl unutulur her şey, Nasıl birdenbire gözlerinin içi güler. Mevlana Celaleddin Rumi |
Hatırla ama
HATIRLA AMA
Bir tatlı ömür gibi gitmeye niyetlendin, Ayrılık atına eyer vurdun inadına. Ama bizi unutma, hatırla ama. Sana temiz dostlar, iyi dostlar, bağdaş dostlar Yeryüzünde de var. gökyüzünde de var. Eski dostla ettiğin yemini, hatırla ama. Sen her gece ay değirmisini Başına yastık edince yollarda, Dizimde yattığın geceleri hatırla ama. Sen ey, hüsrev'i kendine kul, Şirin gibi bir nice güzeli esir eden, Aşkının ateşiyle tıpkı Ferhat gibi benim Ayrılık dağını delmede olduğumu, hatırla ama. Bir deniz kesilen gözlerimin kıyısında Bir aşk ovasını görmüştün hani; Sarfan dallarıyla, ağustos gülleriyle sarmaşdolaş. Bunu unutma, hatırla ama. Ey Tebrizli Şems, Dinim aşktır benim, senin yüzünü gördüm göreli, Benim dinim senin yüzünde övünür, ey sevgili. Bunu unutma, hatırla ama. Mevlana Celaleddin Rumi |
Hep o
HEP O
Aşk geldi, kan gibi Damarlarıma derime doldu. Beni benden aldı, Varlığımı sevgiliye doldurdu. Kısaca; Bana benden kalan bir ad; Ancak ötesi hep o... Mevlana Celaleddin Rumi |
Hergün bir yerden göçmek
HERGÜN BİR YERDEN GÖÇMEK
Her gün bir yerden göçmek Ne iyi Her gün bir yere Konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan Akmak ne hoş Dünle beraber Gitti cancağızım Ne kadar söz varsa Düne ait Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım Mevlana Celaleddin Rumi |
Isyan etmişim
İSYAN ETMİŞİM
Aya öfkelenmişim ben, İşte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum. Padişaha kızmışım, Çırılçıplak bir yoksul olmuşum. Güzeller sıltanı gel demiş, Evine çağırmış beni. Ben bir yolunu bulmuşum, Yola baş kaldırmışım. Sevgilim baş çeker, naz ederse, Damlara atar, kararsız korsa beni, Bir kez olsun ah demem, inad için. Ah'a da kızmışım ben. Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o. Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni. Oysa altın falan istemiş değilim ondan, Şanla şerefe hele çoktan boş vermişim. Ben bir demirim, Mıknatıstan kaçıyorum. Bir saman çöpüyüm ben, Mıknatıslara yan çizmişim. Ben öyle bir zerreyim ki, bütün âleme isyan etmişim. Havaya, toprağa isyan etmişim, Ateşe, suya isyan etmişim. Altı yöne isyan etmişim. Beş duyuya isyan etmişim. Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki, Altı yön de neymiş, Beş duyu da ne. Benim için hiç bir şey umurumda değil. Mevlana Celaleddin Rumi |
Kardeşim
KARDEŞİM Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, Geriye kalan et ve kemiksin, Gül düşünür gülüstan olursun, Diken düşünür dikenlik olursun. Mevlana Celaleddin Rumi |
Kendi kendine
KENDİ KENDİNE
Kişinin kendine ettiğini Edemez kişiye hiçbir fani Bu kahpe hırsı.ne kıskanç kini,ne şarap Nede haşhaş edemez.. Kişinin kendine ettiğini Tayfun, boran Dağ , taş edemez. Kişinin kendine ettiğini Edemez Kişiye hiçbir fani tutmassa gerçek dost elini kendi kendiyle baş edemez. Kişinin kendine ettiğini Sarhoş edemez,ayaş edemez Mezar soyan nebbaş edemez.. Mevlana Celaleddin Rumi |
Kendime yediremem
KENDİME YEDİREMEM
Düşman saçmasapan lâflar eder, Duyar can kulağım. Benim için kötü şeyler düşünür, Görür can gözüm. Üzerime köpeğini salar, Isırır köpek ayağımı, Çok acılar çekerim, çok acılar. Köpek değilim, onu ısıramam, Isırırım dudağımı. Büyük kişilerin sırlarına ortağım, Gene de na şu kadar övünemem. Bütün ayıplar bende ama, Ne yapıp yapmalı, Ulaşmalı dostlara, Geride kalmayı kendime yediremem. Mevlana Celaleddin Rumi |
Mesnevi'den
MESNEVİ'DEN
Aşkın şerarı ateşi ta bağrıma düştü, Ahım işiden yandı deyu başıma üştü, İmdadıma eşkim ile dide yetişti, Hepsi kalıp acz dediler: 'eyvah', Yansın ko dedim, sönmeye söndürmeye Allah. Mevlana Celaleddin Rumi |
Ne zaman
NE ZAMAN
Ne zaman bu addan sandan geçeceğiz, ne zaman? Can meclisinin halkasına ne zaman hep birden girip oturacağız? Dudağımıza bir tek kadeh dokundurmadan ne zaman içeceğiz büyük dostumuzun huzurunda can şarabını, ne zaman içeceğiz, ne zaman Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, uzat elini. biz bu yana göçtük artık, armağanlar getirdik sana. Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, ne duruyorsun, tutulduk bikere, düştük ocağına senin, gurbet elde üşüdük,donduk kaldık, selâm ver, hatırımızı sor, kucakla, ısıt bizi, bize kırmızı şarap sun. Ne zaman bize cevap verecek o, ne zaman? Ne zaman diyecek, nem varsa sizin, buyurun, âfiyetler olsun? Mevlana Celaleddin Rumi |
Nice insanlar gördüm
NİCE İNSANLAR GÖRDÜM
Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok Nice elbiseler gördüm içinde insan yok! Mevlana Celaleddin Rumi |
O geliyor o
O GELİYOR O
Yollara sular dökün, Bahçelere müjdeler edin, Bahar kokuları geliyor, o geliyor, o Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor. Yol verin, açılın, savulun. Beri durun, beri. Yüzü apaydınlık, akpak, Bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak O geliyor, o. Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor. Gökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda. Bir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı. Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda. O geliyor, o. Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor. Bir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı. Bir anda açıldı baktı bağlara gözler. Bir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder. O geliyor, o. Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor. Yayından fırladı ok. Hedefe ha vardı, ha varacak. Bahçeler selama durdu. Selviler ayağa kalktı. Çayır çimen yollara düştü. İşte konca, ata binmiş geliyor. Biz ne duruyoruz, O geliyor, o. Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor. Sen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems, Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak. Senin güzel gözlerinçin işte canım pusuda. Rahatım kaçtı benim, Geceleri uykum kalmadı gitti ama, Bak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor. Mevlana Celaleddin Rumi |
O kapıyı kapa
O KAPIYI KAPA
O kapıyı kapa. Gayret kemerini kuşan. Bize can şarabını sun. Bu meyhaneye aşık kişileriz biz, Hem çok uzaklardan geliyoruz bak, Çok uzaklardan. O kapıyı kapa. Gel sen asıl bizi gör, Gör halimizi, acı. Bir başka kapı aç, İşte na şurda, Bir gizli kapı. Bir büyük sağrak bul getir bize. Sonra doldur şarabı Eski dostluğumuzun şerefine. O kapıyı kapa. Gel bizi yıka, arıt. Hani bir gün, bilmem unuttun mu, Biz hepimiz uykudaydık. Sen bir tekme atmıştın bize, derken bir, bir daha. Sıçramış uyanmıştık uykudan. Oturup şarap içmiştik sonra. Şarap başımıza vurmuştu O zaman olmuştu işte ne olduysa. Denizleri yüksük gibi gören timsahlarız artık, Tirit, mercimek, aş erleri değil. Haydi inadı falan bırak, İnadı bırak da kendine gel, Bize şarap ver, şarap. Mevlana Celaleddin Rumi |
Olduğun gibi görün
OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
Güneş gibi ol şefkatte,merhamette. Gece gibi ol ayıpları örtmekte. Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte. Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette. Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette. Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol. Mevlana Celaleddin Rumi |
Rübailer
RÜBAİLER
465 Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse, Hak yolunda iki üç adım attı daherşey oldu bitti sandı Aslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk, günahdan sakınma bunların hepsi yolun başıdır.Hak yolcusu aldandı da, bunları varacağı yer sandı. 97 O eşsiz, parlak incinin hayali, gözümün önüne geldi. O anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. Gözyaşlarım akarken içim yanıyordu. Heyecandan şaşırmıştım.Gizlice gözümün kulağına dedim ki; biliyormusun? 'Gelen konuk, çok değerlidir, çok azizdir' Ona bol bol aşk şarabı sun. Mevlana Celaleddin Rumi |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:20. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.