![]() |
Kerim Ağa
Kerim Ağa
Ta dedemden yedi dönüm kalmıştı Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? Hökümet vermişti benim olmuştu Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? Bu nasıl adalet, nasıl terazi Sürdüğünün mezalıktı birazı Yetmez mi onbeş dönüm arazi Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? Merkebi ineği çift ettim koştum Eliminen diken yoldum ot biçtim Hendekler kazdım da kuyula deştim Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? İki yorganımın birini sattım Bir buçuk yatakta beş nüfus yattım Üç oğlumu bir tüfekle donattım Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? Mahzuni der yok mu benim gururum Yıllar yılı gurbet elde çürüdüm Yemin ettim billah seni vururum Kerim Ağa niye sürdün tarlayı? |
Kıbrıs'ta Bir Şehit
Kıbrıs'ta Bir Şehit
Hele bakın şu yiğidin göğsüne Zalımdan bir kurşun yemiş geliyor. «Albayrak» tabutuna sarılmış Bu toprak benimdir demiş geliyor. Kundakta yavrular diri yakılmış Çoluk çocuk hendeklere dökülmüş Gebe kadınlara süngü sokulmuş Kıbrıs'ı bir duman almış geliyor. Bir papazın seri, dünyayı sardı Akdeniz'i kana, yaktı kavurdu Kurtaran yok mu, şu yavru yurdu Bir Mustafa Kemâl doğmuş gelir. Ne güzel yakışmış bayrağın rengi Bir vatan uğruna eylemiş cengi Var mı ulan dünyada Mehmet'in dengi Mahzuni soyunu övmüş geliyor |
Kızılırmak
Kızılırmak
Yürü bire Kızılırmak Bu akışın nere böyle? Buna can dayanır mı Çok yıkılır dere böyle? Şubat gelince çağlarsın Niye yolcuyu bağlarsın Dertli misin çok ağlarsın Kaderin mi kara böyle? Bunca yiğitleri nettin Kıvrılarak aktın gittin Yüzbeş asır hizmet ettin Bizim ağalara böyle? Kızılırmak deniz dibin Ya kimdir senin sahibin Sanki rengin gibi, rengin gibi Niye rengin kara böyle? Mahzuni Hak'kı bulası Dönüp saçını yolası Birleşip baraj olası Bizi sürme nere böyle? |
Kim Neye Güvenir
Kim Neye Güvenir
Haydar'ı Kerrar'ı sevmeyen adem Yüzbin hac eylese boşa güvenir. Ehli-beyte gönül vermeyen adem Ne yazık ki dört duvar taşa güvenir. Sofular duaya, soysuzlar sere Pirler mürşitlere, talipler pir'e Sadıklar arife, ahmaklar köre Aşıklar gözünde yaşa güvenir. Evliyası bitmez Anadolu'nun Derdi mi tükenir derviş yolunun Kırar kanadmı Hak'kın kulunun Cahil cennetteki kuşa güvenir. Gerçekler gerçeği gerçekçe över Pişman binamazlar bağrını döver Dünyada ademin kuluna söver Ahrette mübarek naşa güvenir. Der Mahzuni Şerif, gördüğüm yurtlar Gezip dolaştığım ovalar sırtlar Yaz gününde kuzu koymayan kurtlar Gizlenirim diye kışa güvenir. |
Londra Geceleri
Londra Geceleri
Sanki ömrüm bir bilmece Bitmez tükenmez geceler. Uzun ince yollar gibi Bitmez tükenmez geceler. Yağmur yağar hışım hışım Aman ne belâlı başım Ne hayalim ne de düşüm Bitmez tükenmez geceler. Bir evim, bir eşiğim yok Bir lamba bir ışığım yok Yorganım yok döşeğim yok Bitmez tükenmez geceler. Bir kar yağar bir de yağmur Geldi geçti bunca ömür Mahzuni'nin ömrü demir Bitmez tükenmez geceler. |
Mapus Sonrası
Mapus Sonrası
Kolay değil şu dünyanın âlemi Kuru lafla sürülmez ki süreyim. Tutupta nefsime idam kararı Vicdan vardır verilmez ki vereyim. İçime akıyor gözümün yaşı Ne kadar zor olur ahbabın taşı Erciyes Dağı'nda uçan bir kuşu Kör gözünen vurulmaz ki vurayım. Kalmadı dizimin gayrı dermanı Ekin ektim yapamadım harmanı Suçum yokken beyler vermiş fermanı Dost Mahzuni verilmez ki vereyim |
Medet Aramak
Medet Aramak
Ey erenler, ey gaziler sultanı! Bizim demimize girenden medet. Akıp giden böyle bir ırmak gördüm Irmağa bu hızı verenden medet. Ah ile vah ile «kırklar»a varıp Yüzüğün sırrını danışıp sorup Fazlı'nın borcuna emanet durup Terazi gözüne girenden medet. İnan ki sultanım değil Irak'ta İkilik olamaz böyle bir farkta Arş yüzüne gidip kelam-ı Hak'ta Muhammet'e yüzük verenden medet. Der Mahzuni Şerif hu deyi deyi Mudukap eylemiş ulu «Kabe»yi Horasan'dan alıp yetim yavruyu Kıraç Berçenek'e sürenden medet |
Milli Arzu
Milli Arzu
Edirne'den Kars'a efendim Bu memleket takım takım bizim be... Bizi bölemezsin behey serseri Toprak gibi büküm büküm bizim be... Bizdeki yürekler başka yürekler Günümüz dayanır tuzlu çörekler Senin sofrandaki ballar börekler Ömür boyu zehir zıkkım bizim be... Kara sapan, kuru tezek, kel çarık Toprak tezek, toprak susuz, çok yarık Biz senin gözünde güya barbarık Hayat denen şeyden bıktık bizim be... Edirne'den Kars'a bir yol uzanır Dumanlı dumanlı oy bizim eller... Yeşil ormanları bulut kazanır Dumanlı dumanlı oy bizim eller |
Ne Güzel
Ne Güzel
Alakarda gelir bahar ayları Selden sele karışması ne güzel Selamdan selama sarı sümbüller Uçtan uca varışıması ne güzel. Ayrı kişi ölü ile diriler Yaşlar gider yollar yarı yarılar Sonbaharda birleşirken sürüler Koyun kuzu karışması ne güzel. Bu günden bellidir efendim yarın Bu günün yüzüdür yarından derin Kadehten kadehe dost aşıkların Mızrapları vuruşması ne güzel. Aşıkları bıraksalar halında Neler gelir geçer onun telinde Mahzuni'nin üçbin beşyüz yılında Sorulupta sorulması ne güzel. |
Ne Güzel Uymuş
Ne Güzel Uymuş
Ta ezelden böyle yakışıklıdır Şu dağlara kale ne güzel uymuş Bir ah çekse bin dereyi sel alır Aşıklara çile ne güzel uymuş. Kırmızıya beyaz, karaya sarı Bataklığa sinek, çiçeğe arı Yaz gününe güzü, kışa baharı Kuru toprak sele ne güzel uymuş. İnsanlar insana, hayvanlar soya Sular enginlere, selvi ovaya Güzele kalem kaş, çirkine boya Sivri tırnak kele ne güzel uymuş. Arsıza ahlâksız, hırsıza tasa Canbaza enayi, bankaya kasa Mazluma kol-kanat, suçluya ceza Namussuza hile ne güzel uymuş. Dünyada pay olmuş tavşana tazı Arslana çarçakal, kurtlara kuzu Mahzuni'ye derdi, Şerife sazı Parmakları tele ne güzel uymuş |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:53. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.