![]() |
Git Yele Söyle
Git Yele Söyle
Yelkenleri dolduran yele Uçurtmayı uçuran yele Güzel ve tatlı Kızların saçlarını dagıtan yele Yagmur getiren Yapraklardaki yele Suları kabartan İnce ve alımlı yele Ovada yürüyen Daglarda seken yigit yele Bulutları güden Kuş tüyünden hafif yele Çiçekler açan Uzun yolculuklardaki yele Kâfir ve çapkın Sessizce gülen yele Güvercinin ve kırlangıcın Kartalın kanatlarına vuran yele Sevgiye kanat olan yele... Ali Püsküllüoğlu |
İstanbul
İstanbul
Şimdi Çemberlitaş'ta bir ev Miniminnacık öyle durur Penceresinde küçük bir kız Saadeti yüzünden okunur. Ötede kalabalık cadde Durmuş insanlar bakınır Ne derseniz deyin işte Herkesin bir derdi vardır. İnsanı sıkar kalabalık Hele kızların bir tuhaf gülmesi! içinizde bir şeyler uyanır Gariplik yahut sevgi. Veya Kö p rü üstünde bir gün Gider dururken yolunuza Hiç görmediginiz bir taze Girivermiş kolunuza. Diyecegim bir sıcak kadın Deli divane etmişse yakışanı İyice anlarsınız ondan sonra İstanbul'u, yaşamayı, aşkı... Ali Püsküllüoğlu |
Öldürenler de Ölür
Öldürenler de Ölür
Dün gece seyrim içinde Öldürenler de ölür Şu dünyada kötülüklerden gayrı Ne kalır Böyle demiş ozanlar Öldürenler de ölür Kurtlar kuşlar düşman degil insana Arılardan dost olur Sokak başları tutulmuş Öldürenler de ölür Ankara'nın ortasında Bu ne martin sesidir Kar yagar kan üstüne Öldürenler de ölür Gencecik gider canlar Ahları yerde mi kalır? Ali Püsküllüoğlu |
Pembe Beyaz
Pembe Beyaz
Bir kar yagar, etraf aydınlanır, Soluk, kaygan bir dünya. Yalnızlıgın. Sapanca'dan öteye Geyve'ye kadar, Raylar pırıl pırıl, tren yılgın. Ha bire üstümüze kar yagar, Gittikçe büyür çılgınlıgın! Ellerin üşür, ellerin utanır, Yüregin sevgiyle dolu. Öyle sıcak! Pencereden saçların uçuşur birden Tren sarsılır gider koşarak. Bulutlar geçer rüzgârla üstümüzden Aşkımız gibi başlar bir saganak. Bu vefasız anılar unutulmaz, hatırlanır, Arada yıl var. Aklımda düşünceler. Nasıldı derim nasıldı gözleri Nasıl bakar da aydınlıga, güler! Yagan kar gibi beyaz elleri, İnceden bir de türkü söyler. Hey, bir daha nasıl yaşanır O ele geçmez günler! Yok artık! Ne öpüp okşamak ne bir şey Ne içimizi dolduran bu sıcaklık! Ali Püsküllüoğlu |
Rüzgar ile Konuşma
Rüzgar ile Konuşma
Güneyden mi geldin böyle, nedir Portakal kokusu avuçlarında Bu limon çiçegi ne saçlarında Söyle durur mu o sıcak sihir Turuncu renklerle dal uçlarında... Ali Püsküllüoğlu |
Sis
Sis
Diyor ki bana, sevdayı ateşten bir gömlek gibi giydin mi Diyorum ona, Ferhat'ım dağlar gürzümden inledi ve yol verdi sularıma. Acı dindi Diyor ki, hiç mi kıskançlık katmadım bakışlarına diyorum ben de, göğsümden çıkan ah nice kartal vurdu, aşkla Soruyor, ölüm mü her zaman yenecek, nedir bu korku Diyorum, Lokman da bir zaman tanrı'ya bunu sordu Diyor, kırılırsa kanadı sevginin nasıl uçar, göklerde Diyorum, o bir umuttur, bilesin havalanır yine de Soruyor bana, kalacak mısın böyle adı yarına mahkum bir ozan olacak Diyorum ona, nice yollar var gidilecek, nice uçurumlar var daha, atlanacak Soruyor bana, bu sis nasıl dağılır tarih bile susarken. Anlat olanı Diyorum ona, şiirim bir uyaktır yiğitçe, ta kalbinden vurur zamanı... Ali Püsküllüoğlu |
Sonsuz Bir Şimdiki Zaman
Sonsuz Bir Şimdiki Zaman
Gümüştür Ay, altındır başak Yaz geldi yine, ey çılgın! Her sabah, ardından şu dagın Güneş biraz daha güzel dogacak. Söyle, sesini duymak, görmek seni Ne zamandır böyle yasak bana? Göçüm kalkar gider, ben çılgınca Koşardım, bilmeden bastıgım yeri. Sonsuz bir şimdiki zamanda yaşar Düşler ki, artık avucumdadır; Gökyüzünü kocaman bir çadır Gibi üstüme örtüp yatar Ve gezinirdim uykularımda, Hiçbir şeye benzemez yara Acısa da, derinde, ta derinde. Şiirin o eski gümüş bahçelerinde Ozanları gördüm, şiirdir tek yasa Ah şiir ah, gögsümde ulu bir dag! Ali Püsküllüoğlu |
Sorular
Sorular
Durmuş bir adam saati sorar Saat kaç? Neden sorarsın be adam İşin ne saatle? Günü sorar biri Bugün ne günlerden? Neden sorarsın be adam İşin ne günle? Biri de yolu sorar durmuş Nereye gider? Neden sorarsın be adam İşin ne yolla? Bak, karınca soruyor mu saati? Bak, güvercin soruyor mu günü? Bak, kaplumbaga soruyor mu yolu? Sen neden soruyorsun peki? Ali Püsküllüoğlu |
Şiir Tanrısına Yakarış
Şiir Tanrısına Yakarış
Bağışla unutmuşsam, unuttum sanma yine de; Yalnız ve kimsesiz bir salkımsöğüt bozkırda ve solgun suları durgun bir deniz gibiyim şimdi; saçlarımı dağıtmakta şafağın tatlı eli. Haydi çöz şu kelepçeyi, bu dağı bilirim ben: Pınarlar akar, sessizce; tanırım bu ormanı, bilirim keçiyollarını her otu, her ağacı, her dereyi; duyulan, kuş sesleridir; bırak da dalıp gideyim sonsuz kıra yaşlı ruhum, gövdemle. Ya da çöz dilimin bağını duysun çağlığımı dünya! Ali Püsküllüoğlu |
Uyanık Uykuda
Uyanık Uykuda
Düşteyim işte. Çıkageldi bir güz yeli hafiften. Bir bugu gibiydi gök. Ey kendini saklayan geçmiş, ince bir tül ardında; Güz geldi ve yıldızlarını üstüme dök. Artık büyüdüm. Ey sonsuz çocukluk! Atlar, atlıkarıncalar ve yolculuk. Tuhaf degil mi, bu leylekler nereye göçer gök yolunda? Yazdan kalan kanat sesleri gibi duyuluyor. Her şey bir bir ve örtük, ince, bilinmez bir yüz sanki. Bir kuru agaç olarak kalayım mı? Öyleyse ey güz, dök yapraklarımı! Gövdemi kemirecek kurtlar toprakta gözlüyor yolumu. Beklesinler bakalım. Ayaklarım saglam basıyor daha, yolum var günlere. Üşüsem, ısıtıyor kanım. Ben bir leylegim, uykuda uyanık/ güz geldi artık Göçüyorum yarı uyur, yarı uyanık... Ali Püsküllüoğlu |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:53. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.