![]() |
Öylesine Bir Aşk Şiiri
Öylesine Bir Aşk Şiiri
Gözlerin ipekyoludur ömrümün Akasya yüklü kervanlar geçer Çan sesleri arasında bir fener Yanar söner yanar söner yanar söner Gözlerini ipekyoludur ömrümün Kentin en kalabalık yerlerinde Dört nala koşan bir at gibi Çılgınlığa akan yalnızlığa ölüme Yazılmış şiirleri yeniden yazmak bütün Hayatı teğellemek yepyeni bir güne Ve sonra sökmek uzun uzun Gözlerin ipekyoludur ömrümün Yalnızlıktan gelir yalnızlıklara gider Düşülür her şeyin altına bir tarih Soluksuzum günlerdir geceler uzar Yaşamak dünyayı ödüllendirmektir artık Kendimi öldürdüğüm yerlerde beni kan tutar Başıma gelecekleri bile bile yürürüm Hilton Oteli'nde hu çekerim huu... İşte hırkam ben de bir dervişim Asamı vestiyerde bırakmak zorunda kalırım Nescafeyi konyakla kardığım günler gecelerdir Bakarım gözlerine eğnim silkelenir Döktüğüm acılar yıllar kederlerdir Alnıma bir avuç tuz atılır düşünemem Konuşamam ağlayamam bağıramam Neden gece her gecenin ardından gelir Gözlerin ipekyoludur ömrümün Gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün Ihlamur ağaçları altında bir Saraybosna hatırası Sen ben ve Deniz bir de rüzgarın örttüğü gençliğimiz Sen ben ve Deniz. Sen ben ve Deniz... Ahmet Erhan |
Pax Romana
Pax Romana
Uzlaştım... hayatın rengine kandım İhanet mevsiminde eve çekildim Çarmıhlar her sabah kapının dışında Ben otobüslerin tenhalığıyla uğraştım Uzlaştım... evde Pax Romana devri Sabahın köründe oğlumun dirseğiyle uyandım Hayat bu kadar kolaysa, ben ne boktan şairim Her derde deva nasılsa yeni dünya düzeni Uzlaştım... Ukraynalı bir sevgilim olursa yakında Lâzımdır, her adama Eryaman'da garsoniyer Bir de peynir, bir de ekmek, bir de aile saadeti Şairler en çok sabahları yenildi Ya da bu ülkenin beti benzi solduğunda Uzlaşsam... Sanki? Bedenim kadar arsa kaparım Rakıya birkaç buz daha atarım Sirozlu bir devrimin kaptan-ı deryasıyım... Ahmet Erhan |
Penceremde Dolanma Ayışığı
Penceremde Dolanma Ayışığı
Pencereme dolanma ayışığı Rüzgarın soluğuyla titreye titreye Ağaçların hatırını sor - Yoksul ve kimsesizdirler Denizlerin dibinde oynaşıp duran Balıkların sırtlarını ışıt Pencereme dolanma ayışığı Gözlerimle sokaklara abandığımda Yalnızlığı bulursam Öksüz ve dağınık kitaplarımı bulursam Odalarda, evlerde Her radyoda yürek tellerini titreten Bir türkü bağırırsa Pencereme dolanma ayışığı Rüzgarda el çırpan nehirleri anımsarım Teninde keklik hoplatan kırları Dallarında yeni gelinler gibi İstekle kıvranan Erikleri Eski bir pikapta Theodorakis çalıyor Bir gemi açılıyor Pire limanından Çarpa çarpa dalgalarına Dostluğun ve sevginin Eski bir pikapta kardeşlik çalıyor İç çekmeler ve bağırışlarla Titriyor teller Pencereme dolanma ayışığı Özlerim bir dostu kucaklama duygusunu Onunla ağlaşmayı sessizce Özlerim bir çiçeği öperken Toprağı öpüyormuşçasına sevinmeyi Pencereme dolanma ayışığı Yorgunum Pencereme dolanma ayışığı bu gece... Ahmet Erhan |
Röportaj
Röportaj
Ben bu şiiri daha önce hiç yazmadım Kalemler ağladı, ben yazmadım Gittim bir sürü saçmalık yaptım Bir zaman ölüme taktım aklımı Yağmurlara, denizlere, sorulara, aşklara ve daha pek çok şeye Çevremde hiç akranım kalmadı sonra Elim, ayağım, kalbim, aklım sobe! Yalnızlığın resmine bir fırça da ben attım Dönüp bir daha attım Futbol maçlarına belki ufuk çizgisini görürüm diye gittim Kadınlara, kızlara askıntı oldum bir ara Deliliğime kılıf olsun diye hep sarhoş gezdim Enlemleri, boylamları birbirine düğümledim haritalarda... Ne soracaksan sor artık Bay gazeteci, elindeki kağıda bakmadan ama Gez, göz, arpacık Patlasın flaş... Ahmet Erhan |
Sela
Sela
Gökyüzünde akan tek kişilik bir uçak gibi Devletin hava sahasını daraltan Böylece geçtim ölümlerden, altyazılı bir şiirde Kötü bir çeviriyle kendimi aldataraktan Otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Ömrümüzün gazeli savrulur soluğumdan Musluklar bozuktur, kadınlar şikayetçi Bir küçük rakının, üç günlere bölündüğünü hatırlatan Ve şairlerin selaları yükselir meyhanelerden Çünkü otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Gitsem, kayıt mı olsam seçmen kütüklerine Yoksa avluda uyuklayan köpekle mi helalleşsem... Ahmet Erhan |
Sesim Boğuk Çıkıyorsa da
Sesim Boğuk Çıkıyorsa da
Sesim boğuk çıkıyorsa da Aldırma Nice dağlar kırdı onu Nice denizler Savurdu Sesim boğuk çıkıyorsa da Aldırma Artık bir şeyler yapmanın Zamanı geldi Bazı şeyleri kırıp dökmenin Bir kentin sokaklarını Yeniden keşfetmenin Özlemleri, çocukluk günlerini Bir yağmur altında bırakmanın Zamanı geldi Sesim boğuk çıkıyorsa da Aldırma Nice anılar yordu onu Nice özlemler böldü Sesim boğuk çıkıyorsa da Aldırma duyuyorsun ya... Ahmet Erhan |
Sevda Şiirleri
Sevda Şiirleri
Burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde başlar; ya da başlar mı bilmem? Kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen? Burada bitiyor bir sevda, ele avuca sığmayan kederler, kimi gülüşler ve bir o kadar da unutulmaya yatkın anılar bırakarak geride; belki birkaç da şiir... Sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde sanki yeniden okur gibi bir romanı ve gülümser gibi yine aynı şeylere sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı. Burada bitiyor bir sevda, kaldım işte yine dağlar, uçurumlar arasında birbaşıma. Burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya... Ahmet Erhan |
Sıkıntı
Sıkıntı
Yağmur eritti elimi, yüzümü Bu dünyada bir yürek kaldım Acılar burdu düşlerimi Kanıksanır oldu ölüm denen şey Şaşırdım, ürktüm, ağladım. Bu iş de burada biter Yarın bir bilet almalıyım Nerede olursa olsun diyerek Geceyarısı kayıp giden trenler Uykularımda koca bir engerek Kendimi ölümün olmadığı Bir dünyada bulmalıyım Yorgunluğumu, tedirginliğimi Boynumdan bir kement gibi çıkarmalıyım. Yağmur eritti elimi, yüzümü Bu dünyada bir yürek kaldım... Ahmet Erhan |
Son Damla
Son Damla
Her bardağı taşıran bir son damla vardır Toprak gelince ölümle, meyhanelerde bir koltuk daha azalır Damlaya damlaya gider Ahmet Erhan, sel olur gelir ölüm Hayat buysa eğer, meğer ki aldatılşım Yalnızım... sokağın zulasında bir köpek gibi kaldım Islak bir köpek gibi ancak sabahla ayılır Sürüklene sürüklene götürülür Ahmet Erhan Komiserim, tebdil-i hayatta şiir vardır Şimdi bir ölsem ve artık hiç konuşulmasam Çocuğumun belleğini kefenimle silsem Anlamam ki nicedir yaşım murada ermiş dölüm Neden her çocuğun ille de bir bir babası vardır Oğlum, zaman ağır, gün ağır, gece acıya aşinadır... Ahmet Erhan |
Sunu
Sunu
Bedenini bir dünya haritasi gibi dizlerime Serip de, yollar aradım yürümek için İçime çekmek için hava, koklamak için çiçek Ve bir kadın, yaşamı benimle bölüşecek Sevdiğim şeyleri sevecek, bir incir ağacından Damlayan süt dolarken memelerine Çocuklar doğuracak, kara gözleri Dünyaya bıkıp usanmadan sorular soran Kendiyle yüzleşmekten çekinmeyen, doğayla Ve insanla sonuna dek barışkın... Yüzünü ak bir kitap gibi ellerime Açıp da, umutlar aradım yaşama ilişkin Uçurumların yamacında kök salacak ağaçlar Boğulanlara uzanacak bir kol belki Bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri... Ahmet Erhan |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:41. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.