![]() |
Afşar Timuçin Şiirleri
Ağacın İkindi Türküsü
Açıklara çıkalım boğulmamak için Günün kuytu yerleri şimdi harap İçimizde bir ezgi inceden inceye Bizi kendimize bağlarken akşam olur Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap Oturup uzun uzun konuşsaydık Sevişmek nasıl olsa gene olur, iyi kötü Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza Herşeyi ince ince düşünseydik Ölümü, kırgınlığı, inceliği en başta Bütün eksiklerimize gülüp geçerek Belki de boşa geçti onca zaman Bu da bir tür geçip gitme duygusudur Ne güzel olurdu yeniden başlasak Ne yapsan en başa dönülemiyor Ne yapıp yapıp dalı unutmalı Rüzgârla yere düşen sarı yaprak... Afşar Timuçin |
Akşam Ezgileri
Akşamın binbir rengi Deli bir tekne olur yüreğimde Nerede gül beyazı balıklarım Deli bir tekne olur yüreğimde Bütün yaşadıklarım Ve bütün yaşamadıklarım Alır başını açılır Kuşlar gibi ne varsa içimde Yasalarını bile duymadığım Alır götürür beni Adını ve yerini bilmediğim Uzaklara bırakır Bir akşam vakti sana sarılışım Deli bir tekne olur yüreğimde Haydi gidiyoruz der Derken buluşur dudaklarımız Birden papatyalar açar içimde... Afşar Timuçin |
Akşam Serüvenleri
Akşam Serüvenleri
Bir seferden döneriz seninle bazı akşamlar Gün bulutları açık mora boyadıktan az sonra Bile bile karanlığın bizi kalın örtülerle örteceğini Son ışıklara dalarız koşa koşa gene de Sürgününüm, izini sürerim her yerde seve seve Alacakaranlıkta hem özlemlin hem öksüzün olmak için Kapanmaya hazırımdır kat kat kendi üstüme Yağmurdan, güneşten, poyrazdan, uzun yollardan Biz şimdi gurbetimize çıkıyoruz, vakit tamam Çanlarla, türkülerle, davullarla ayrılmak uzak bize Yüzüme vuran sıcaklığınla çocuk dudaklarınla Sen giderken, ellerimde ellerinden ayrılmanın öfkesi Varlığında yeniden kurulur eksiksiz bir sıla Seni her düşünmemde benzersiz bir yurt özlemi Bana düşen, gelişini aralıksız beklemek Beklerken bakışında eriyip gitmek yavaşça Beklerken sonsuz bir ormanı yürümek saçlarında Benim tutkum, ölümüm, serüvenim bu işte... Afşar Timuçin |
Akşam Türküleri
Akşam Türküleri
Beyaz bir gün üstüme kapanıyor Yeşilini süze süze ormanların Ah deniz dipleri neredesiniz Derin deniz dipleri Gözleri kadar güzel sevdalımın Uzayan gölgelere uzanıyorum Üstümde hırçın bir mavi Yeni bir zamana başlar gibiyim Batan günün ölgün kırmızısında Usulca koyuluyor akşam türküleri Gün bir koşuda dağıldı gitti İnsan, olursa olsun diyemiyor Dokunduğum ne varsa kayıyor ellerimden Ben, bir şey olmamış gibi Ölümsüz bir tutkuya davranıyorum Nasıl olsa geceye daha çok var Yasalarına sıkı sıkıya bağlı güneş Ufka doğru süzülüyor olsa da Her sevince yeniden başlıyorum... Afşar Timuçin |
Akşamda Çocuk Sezgileri
Akşamda Çocuk Sezgileri
İyileşmez çocukluğum yüzündendir Bu dalgalar arasında gidip gelişim Bilge ve güngörmüş martılarla Benim işim sevinç, aşk bana göre Hele gün başladı mı sancılanmaya Başıma gelenlerin hemen hepsi İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında Duyarsız kalışım, hatta inatla susuşum Boş tutkuların, anlamsız korkuların Kirli yağmur suları gibi biriktiği Akşamlardan güle oynaya geçişim İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Dağların ve denizlerin durmadan devinişi Beni çağırması bütün uzakların Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım Herşeyimin birden maviye kesmesi İyileşmez çocukluğum yüzündendir... Afşar Timuçin |
Akşamın Anısı
Akşamın Anısı
Yorgun bir günden kalan Avuçların uyudu avucumda Saçların yüzümde, omuzumda Bana neler anlattı Yüreğinin atışlarını duydum İçimde, içimin derininde Yol bitmesin istedim, uzasın Alabildiğine dalsın karanlığa Beklediğimiz oldu, çatıldı İki cana bir beden Ya da bir başka deyişle varoldu Bir bedende iki can Bir iki silkindi deniz uzakta Ay ikimize el salladı İrili ufaklı bütün yıldızlar Işık yolladı sevincimize Ne olup bittiğini Bizi görenler anlayamadı Aşkın benzersiz güzelliğinde Zaten kimse anlayamaz kimseyi... Afşar Timuçin |
Akşamın Kurgusu
Akşamın Kurgusu
Gölgem ol ve beni izle Kimselerin bilmediği yerlere - Ne güzeldir ıslak kıyılar şimdi - Gülerek gidelim seninle Ben senin gölgen olayım Durarak, koşarak hep arkanda Görülmedik yerlere savrulayım Her çekip gidişinde Ben hep senin yanında Ayaklarının izi Çorabının alacalı yeşili Kafandaki düşünce Yüreğindeki karasevda Düşlerindeki uzaklar özlemi Kim derlerse beni göster çekinme Hırçın uzak denizlere Açılmak istediğinde Bilerek, isteyerek, güvenerek Her zaman beni bağla yedeğine... Afşar Timuçin |
Ali'nin Türküsü
Ali'nin Türküsü
Baba kar çok olunca balkonda Çıkıp kardan adam yapalım mı? (İyi giyiniriz üşümeyiz) Ama ya kar tutmazsa Eskiden yapmıştık Havuç oturtmuştuk burnuna Burnuna gene havuç oturtalım mı? Süpürge verelim mi eline gene? Bir güzel süpürsün mü karları? Kardan adamın başına koyalım mı şapkanı? Baba kar yağıyor Dağlara çıkıp biz de kayalım mı? Dağlar uzak, olsun gideriz baba Neden gülmüyorsun, neden dağlara gitmiyoruz? Neden kardan adam yapmıyoruz eskisi gibi? Neden hep düşünüyorsun, neyi, kimi? Baba çıkıp kartopu oynayalım mı? (İyi giyiniriz üşümeyiz) Afşar Timuçin |
Beklerken
Beklerken
Sevdiğimin kulaklarımda sesi Bembeyaz bir gül demeti Kim bilir kaç yüzyılın gülşeninden Duvar gibi kalınlaşırken bekleyişler Birden bütün katılığın dağılması Ve sesini duyuşum bir yerlerden Kim bilir kaç yüzyılın gülşeninden Ağır bir duyguyla birarada Onsuz da olunur gibi gelirken bana Gittikçe basan sis artan duman Ve kilitlenmesi zaman zaman İçimde bir ağırlığın aşk adına Nasılsın nereden çıktın Gerçekten bana mı geldin Sen miydin o olmasa da olur gibi görünen Şimdi yosun gözlerin gözlerimde Binbir türlü rüzgarla rüzgarlanır Kim bilir kaç dünyanın denizinden... Afşar Timuçin |
Ben Kimim
Ben Kimim
Ben kimim? Yaramaz bir çocuk Sessizliğiyle kendine gizlenen Bugün bile simyacılar, iyi-kötü Bir şeyler bulup çıkarmak isterken Ben kimim, zamanın kıyısında direnen? Uçaklar uzaklara kanat vururken Ben kimim, kırılıp kalmış Eski bir tekne gibi? Ben kimim, çocuk düşlerinden Anlaşılmaz ülkülere uzanmış? Ben kimim bilemiyorum Açlığıyla olmadık sevgilerin Bir küçücük bakışta oyalanan Ben kimim olur olmaz zamanlarda Kendine ve herşeye ağlayan? Afşar Timuçin |
Bilgelerin Ölüm Türküsü
Bilgelerin Ölüm Türküsü
Ölümün üstüne sünger çekin Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını Ölümü zambaklarla süslemeyin Giden aldı götürdü yanlışını Geriye umut kalmış gibi Acıyı anılarla beslemeyin Vazoya dün koyduğunuz çiçeği Kısaca herşeyiyle astığınız gerçeği Ölü resimleriyle süslemeyin Yalnızlığa o kadar gücenmeyin Saplanmayın bilgi kitaplarına Çaresiz kalanı da anlayın Sıradan sevinçleri küçük duyarlıkları Akşamcılıkları hoş karşılayın Sakın ölüme geç kalmayın Kızmayın çanları erken çalana Ölü evlerinde toplanmayın Hele yaşadıysanız hiç korkmayın Ölüm el sürmez yaşayana... Afşar Timuçin |
Bir Akşam Kuşatması
Bir Akşam Kuşatması
Birlikte bir kıyıyı kuşattık Bütün tarihçiler, eski kuşatmaları Evlerinde bir bir yanlış yazarken Gemilerimizi saldık serin sulara Onun gemileri benim gemilerimden Sanki biraz daha tedirgindi O tedirginlik bitti Gözlerine dalıp gittim Dalgalara sedef kakmalarını Yayarken ufkun pembeliği Açıkça seni seviyorum dedim Ben de seni seviyorum demedi Kendini bilmez bir karga Oh olsun diye bütün kargalara Yakalanıp mısırdan getirilmiş Üstünde keklik giysileri Ayıpladı kendine göre bizi Ne işiniz var dedi Bu saatte burada Ona hiçbir şey söylemedik O kim ki bizim yanımızda Biz, bir denizi kuşatmışız birlikte Gözlerine bakarken anladım O da zaten çocuktu benim gibi Geçen gemileri timsaha benzettik Karton filmlerden konuştuk daha sonra... Afşar Timuçin |
Bir Akşamda Çocukların Türküsü
Bir Akşamda Çocukların Türküsü
Baba, nisan yağmurları bir panayır türküsüdür Birazdan güneş açınca verecekler oyuncaklarımızı Baba, savaş olmasın; savaş çıkarsa Kirletirler göklerimizi, yırtarlar uçurtmalarımızı Baba, savaş patlarsa en çok bize kızacaklar Ağabeylerimiz kıracak, çelimsiz bacaklarımızı Bilyalarımızı ezecek tanklar, düşlerimizi dövecek toplar Çamurlara bulayacaklar nisan yağmurlarımızı Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı Baba onlar da çocuktur, onlar da kuş dili bilir Kuş, dalı gözünden anlar; dal, kuşu tüyünden tanır Rüzgârlardan rüzgârlara yıkım gelmez hiçbir zaman O çocuklar o portakalları ölür de yemez... Afşar Timuçin |
Bir Çocukluk Türküsü
Bir Çocukluk Türküsü
Çocuk olmak sana iyi gidiyor Hep bu sularda, bu bulutlarla oyna Hep üstünü ıslat, hep kirlet ellerini Ayakkabın iki günde delinsin Bir rüzgâr kesinliği gibi geç sokaklardan Eskidikçe eskiyor sevinç de, kaygı da Gözünden sakın sevincini Kaygılarını iyi koru Sakla şimdi oyuncak sandığında Dağda kümelenen karı, güne sızan acıyı Beni unuturken sakın öldürme Yüreğime işlediğin yedi renk sancıyı Hep böyle çocuk ol incecik saçlarınla Gözlerin hep denizlere benzesin Çaresizliğin bile güzel olsun Güzel olmak çok yaraşıyor sana... Afşar Timuçin |
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Onlar savaşçıdırlar içlerinde Gökleri yeni baştan kurarlar Böyle çıkma gece vakti balkona Havalar soğudu üşümesin ayakların Acıya salıverme kendini bir çırpıda Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı Umutsuzluğa kapılma, gelip geçenlere bak Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak... Afşar Timuçin |
Bir Ninni Ya Da Türkü
Bir Ninni Ya Da Türkü
Çocuğum uyusan bir güzel Ölümleri düşünmeyi bıraksan da Nasıl olsa şimdi korkunç amcalar Ateşler akıtmıyor göklerden Çocuğum güzelce uyusan da Uyansan güneşli bir güne Nasıl olsa şimdi uzaktan Tank gürültüleri gelmiyor Nasıl olsa dindi, yağmur gibi Makineli tüfeklerin sesleri Sanırım yarına kadar bizi Öldürmeyi düşünmez kimseler Sen de bilirsin ki; bir akşamla bir sabah Arasında ne güzel yüzyıllar vardır Uyu, tadını çıkar yaşamanın Değil mi ki savaşların çocuğusun Daha çok sevmelisin herşeyi Çocuğum bir güzel uyu şimdi Hem o kadar üstünde durma Öleceksek öleceğiz nasıl olsa Yaşam dediğimiz bu güzellik Kırılgandır dayanamaz korkuya... Afşar Timuçin |
Bir Sevgi Türküsü
Bir Sevgi Türküsü
Akşam soğan kavrulan evlerde Yoksul bir çorbayı ateşe koymadan önce Son geleni bekler gibi seni beklemek Bir yudum alır gibi bir kadeh buzlu rakıdan Çocuk annesine güvenir gibi Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkar gibi Hiçbir şey olmuyormuş gibi sevmek seni Hiçbir yalanda, hiçbir kandırmada payı olmamak Hiçbir kaygının peşinde küçültmemek kendini Bir yaz sabahında balkondan nasıl bakarsa Dışarıya salınmamış çocuklar Biraz özlemle ve biraz sevinçle Nasıl bakarsa o çocuklar sokağa Senin yolunu hiç yılmadan gözlemek Benim için ölümsüzlükle birdir Hep yüzünde kalmalı bu gülüş Bu seni çağlara direnecek bir yontuya Döndüren bu sevinç pırıltısı hep kalmalı yüzünde Hep bu kadar büyük ve bu kadar güzel olmalısın Bu kadar ölümsüz ve bu kadar olağan... Afşar Timuçin |
Bir Tutkunun Türküsü
Bir Tutkunun Türküsü
Neden onu görünce Karışıyor ellerin birbirine Onu görünce neden Kendini bırakıp gidiyorsun giderken Bırakıp gidiyorsun ve sende Sevinç gibi bir acı koyuluyor Öyle durup kalıyorsun gecende Onu görünce sende neden Bin tohum ekiliyor birdenbire Birdenbire nice ürün kaldırılıyor Onu görünce neden hızlanıyor Suların akışı kendi kendine O gidince neden başka birisin Adın başka, susuşun başka, sesin başka O gidince hiç kimse değilsin Tükenmiş bir rüzgârsın ağaçta... Afşar Timuçin |
Bu Bizim Şiirimizdir
Bu Bizim Şiirimizdir
Bir suyun akışına dalar gibi kalıyoruz O zaman gün sızıyor saçaklardan ince ince Biz birbirimizi karşılıksız sevmeye başlayınca Birlikte bir kirazı dişler gibi oluyoruz Uzun bir kervan gibiyiz güneşte ağır ağır Aydınlığı iki ayrı sevinç gibi yaşıyoruz İki ayrı sevinci bir bütünde eriterek Şurada otursak mı yürüsek mi biraz daha Ötelere uzanmadan köşeyi bile dönmeden Birkaç yüzyıl sonraki bir şiiri okur gibi En küçük bir kıpırtıda sonsuzluğa varıyoruz Üşütür gibi titreten buydu az önce bizi Şimdi denizin sesiyle rüzgar belki de aynı şey Bu senin saçların mı yoksa benim saçlarım mı Aramıza girmeye çalışan yaramaz bir esinti mi Uzun uzun düşünmeye başlamadan Bütün zamanları birden şimdiye damıtarak Bir kuşun kanadını öper gibi kalıyoruz... Afşar Timuçin |
Ceylanların Aşk Türküsü
Ceylanların Aşk Türküsü
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o Yeni bir aşk öldürür ceylanı O sevdi mi çocuklar gibi sever Sen olsan ateşe verirsin tarlanı Çiçeklerini yerle bir edersin O bir duvar dibinde yatar sesizce Düş gibi görür inen akşamı Kelebekler yanaklarından öper O sevdi mi rüzgar gibi sever Sen olsan yere çalarsın şapkanı Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o Yazık olur küçücük saçlarına Doyamadan gider derenin Işık beyazı çakıl taşlarına O sevdi mi yüreği bakakalır Sen olsan yeniler giyip gezersin Belki bir günde harcarsın paranı O yemeden içmeden kesilir Sevdiğini bir üzse bin üzülür Sen olsan üzersin sevdiğini O günde binkere ipe çekilir... Afşar Timuçin |
Çocuğun ve Kaptanın Türküsü
Çocuğun ve Kaptanın Türküsü
Kaptan amca beni geçerken Karşı kıyılara bırakır mısın? Oralarda ne mi var? Herşey Çocuklar, sesler, ışıklar var Bayramlar ve her türlü uzaklar Kaptan amca beni bırakır mısın Gittiğin kıyıların ötesine? Oralarda ne mi var? herşey Oralarda çalgı var, sevinç var Kaptan amca beni götürmez misin Gittiğin güzel yerlere şimdi? Uzakların tutkusu nicedir Çöller gibi yakıyor içimi... Afşar Timuçin |
Çocuklara Düşen
Çocuklara Düşen
Herkesin, her yaşta Dizinde ağlanacak bir annesi olmalı Oradan bilinmedik uzaklara doludizgin Çocuklardan da çocuk tahta atlarla Aşılmaz dağları geçip ulaşmalı Kapalı kapıların arkasında Bekleşir ölü gözlü adamlar Çocukluğu çarmıha germek için Bunu bilen her çocuk annesinin dizinde Tek o adamlara inat olsun diye Bitmeyen sevinçlere uyumalı... Afşar Timuçin |
Değişim
Değişim
Çocuk ders çalışıyor görünüşte Sayfaları yavaş yavaş çeviriyor Çocuk deniz çalışıyor gerçekte Gözlerini ufuklara dikiyor Durup durup adını anıyor Aşkın sözlüğünü ezberlemekte Bütün nöbetçilerle yarışıyor Gözleriyle gelişini beklemekte. Biz şimdi aşk öğrenelim İnsan dersi sonra da öğreniyor Yüzyıllık kitaplarda bilgi kendi malımız Haritadan şehirler kaçmıyor ya Sevinmek yaşarlığa dokunmaktır Atlı gibi dört nala içimizden gidiyor Bazen her şey yanılmakta bile Sevişmek gene en az yanılmaktır... Afşar Timuçin |
Derinleşen Akşamlar
Derinleşen Akşamlar
Bir sigara yaktım, durup düşündüm Neyim var, neyim yok döküverdim önüme Yeniden gözden geçirdim kendimi Kendime yabancı düştüm gene Nasıl da sert davranmıştım kendime Şimdi daha iyi anlıyorum Ben sokakların kural bilmez çocuğu Bir başkası olabilir miydim hiç Kendi yerime Biraz da anılarla oyalansam Yaşanmış ve bitirilmiş olanı Nedense bir türlü sevemiyorum Yeniden yaşamayı düşünmüyorum En güzel sevinçlerimi bile Her zaman kendime dar geliyorum Ne zaman derinlerime dönsem Yeni bir sayfa açılıyor önüme Ne zaman yeni bir şeyleri özlesem Neden bilmem Kaskatı bir karanlık yerleşiyor içime... Afşar Timuçin |
Donkişot’un Akşamı
Donkişot’un Akşamı
Dulcinea seni en çok andığım Bu garip bu bilinmez akşamlardır Büyülü, kırık dökük hanları Kral saraylarına dönüştüren Anlaşılmaz gizidir akşamların Zor zamanlarımda düşlediğim Sen bütün sezgilerimde varsın Olsaydın belki yarım kalırdım Bir uzak köyde un eleyen, süt sağan Bilinmez biri olman Kesinlikle kanıtlamaz yokluğunu Sen dünyaya her dokunmamda Gün gibi yeniden başlayansın Olmazlıkta kurar insan sevincini Tutku herşeyi yeniler Yüreklilik bir çeşit yalnızlıktır O aptal yeldeğirmenlerine gelince Sen onları benden iyi tanırsın Aldı mı yere vurur adamı Kaldı ki sen onlardan da kahramansın Aşılmazlığınla aydınlat yolumu Dulcinea; doğallığım, sevincim, anayurdum Dünya, gün gelip anlayacak Sende gerçek büyüklüğe kavuştuğumu... Afşar Timuçin |
Eksik Bir Tanıtlama
Eksik Bir Tanıtlama
Düşüncemde yanan mum yüreğime vuran ışık Bildik sevgilerin uzağında büyüyen Yepyeni bir dünyada açan ilk menekşe İğreti sevinçlerin hiç mi hiç yaşamadığı Geleceği bağrında yaratan güçlü toprak Deli ırmak dik yamaçlardan süzülen su Çiy düşen bembeyaz akşamın vurgunu Bir varlığı bütünüyle anlatan koca kitap Lambanın çevresinde dönüp duran pervane Uslu bir yanardağ bağda bir salkım üzüm Varılmaz doğrusu yetkinliğin sonsuzun Anılarımı dolduran karasevda yaşadığım Her duygu ve ben herzaman vazgeçilmez Bir kesinlik adıyla güzellediğim sevinç Anlayışım sezişim mantığım gücüm bilgim Denizlere koşan ırmak yağmura duran bulut Taze ekmeğim suyum arkadaşım sevgilim... Afşar Timuçin |
Eskinin Türküsü
Eskinin Türküsü
Şimdi öksürtür beni Yıllar önce içtiğim O paslı cigara İçsem de almam tadını Kokusunu duysam yadırgarım Anlamam artık bakışından Dünkü kadar açık ve kesin Bir biçimde bilsem de adını Seni bir türlü tanıyamam Şimdi iter beni Eskiden söylediğim şarkılar Bitenle başlayan arasında Dünyalar kadar uzaklık var... Afşar Timuçin |
Gece Gelenin Türküsü
Gece Gelenin Türküsü
Hangi saatte durur şiir Hangi saatte başlar Horozlar hangi saatte öter Hangi saatte yıkanır ışıkla Gecenin çamuruna batanlar Böyle sen mi geldin sabaha karşı Alkol tütün ve yalnızlık içinde Böyle sen mi geldin sessiz Çocukların doğmasından, günün ışımasından Kavgada insanların ölmesinden korkarak Böyle sen mi geldin kaça kaça Kaygılar hangi saatte başlar Hangi saatte yenik düşer Gecenin bitimi doğan güne Ve neden güne başlıyor gibi Bazen çok sevdiklerimiz bile Yeniden geceye başlarlar Hangi saatte susar şiir Hangi saatte yazar ölümün yazgısını... Afşar Timuçin |
Geçen Zamanın Türküsü
Geçen Zamanın Türküsü
Bir de pisliğin çiçek gibi büyüttüğü Uyuşuk ve anlamsız otlar var Ünlü yayınevlerinde Halka ışık tutan bütün romancılar Öfkeli öfkesiz bütün ressamlar Ve bütün ince kemancılar Büyük adamların anlayışlı eşleri İnsan pazarının reklam şairleri Ben gidince geriye kalacaksınız benden Her zaman böyle olur Rüzgâr toz bulutları bırakır giderken İçindeki karmaşayı dünyaya taşıyanlar Eğri düşünenler, doğru konuşanlar Eli kalem tutanların bütünü İçki sofralarının eşsiz bilgeleri Emeğe alkış tutan tembel sürüleri Ben gidince geriye kalacaksınız benden Her zaman böyle olur Rüzgâr toz bulutları bırakır giderken Gönlündeki yalnızlığı içimize getiren Bütün kafalılar, bütün şakacılar Felsefeye önem veren düşünür artıkları Sanat dünyasının doygun yaratıkları Düşünce toptancıları, duygu işportacıları Ben gidince geriye kalacaksınız benden Her zaman böyle olur Rüzgâr toz bulutları bırakır giderken... Afşar Timuçin |
Gene Böyle
Gene Böyle
Yürürlükte hava, su, ateş, toprak Yürürlükte irili ufaklı atomlar Çürümüş sanıların karşısında Bu arada yalnızlık sürümden kazanıyor Uydurma aşkların yanıbaşında Kuş uçmuyor korku ormanlarında Sıkıntı denilen timsah uyanık Erdemi ve inancı savunuyor kendince Belki güler geçersin belki de Gülmeyi bile düşünmezsin Anlatmazsın bile birilerine O kadar çıplak Oh olsun yalancı şairlere Kokuşmuş bilgelere oh olsun Gene sokaklar baskın Her iyide, her doğruda, her güzelde Kaçak evlerin sanrılı karanlığı Demek ki çoktan bitti Şimdi her yerde, orada burada Eşsiz yağmurlar altında Bütün kara, deniz ve gök haritalarında Zor ve sessiz bir çocukluktan kalma Serseri şair ruhum geçerlidir Geçerlidir dayattığım her özlem İstanbulun bütün sokaklarında... Afşar Timuçin |
Hançerli Türkü
Hançerli Türkü
Nicedir elimde gül dalıydı Değişti, değişti hançer oldu Baba bunu kendime mi saplasam Ya da bir gündoğumuna saklasam Daha gün ortalığa dağılmadan Al diye çekip vursam mı adamı Sevince inanmayanı, yaşamı paylaşmayanı Ekmeği ortadan ikiye bölmeyeni Aşktan döneni, savaştan kaçanı Kapılara nöbetçiler dikeni Köpeklerin sofrasında besleneni İnanç alıp-satanların hepsini Baba, bu gümüş hançerle vursam mı Nicedir elimde gül dalıydı Değişti, değişti hançer oldu Sardı uzayan yansısıyla Sardı nar çiçeği kırmızısıyla Bugünden çekip gidecek olanı Gül dalıydı hançere dönüştü birden baba Soframızdan aşımızı çalanı Çekip bu güzel hançerle vursam mı ? Afşar Timuçin |
İlk Türkü
İlk Türkü
Otur da konuşalım Gelmeyen bahardan Sıcak uzun yazlardan Yeşil rüzgârlardan İki çift söz edelim Otur da konuşalım Olmadık mutluluklar biçip Olmadık zamanlardan İçimizde anlatılamayanı Yarım kalan sevinci Otur da konuşalım Bu şehir kurtlar şehridir Büyük korkaklar şehridir Kuşkular kuyusudur Açlık deliliğidir Otur Ahmet kardeşim Otur da konuşalım... Afşar Timuçin |
İlkyaz Gibi
İlkyaz Gibi
İlkyaz kendiliğinden Sana hiç sormadan gelir Dokunsan uçar gider Az önce buradaydı Bir kelebeğin kanadında Bir demet çiçek gibi Dalın üstündeydi gördüm Bir yapraktan süzüldü Dağıldı suyun parlak yüzünde Sonra yayıldı yere Az önce buradaydı Aşk da ilkyaz gibidir Yaşadığın yerde vardır Aradığın yerde yok... Afşar Timuçin |
İnançlı Bir Savaşçının Türküsü
İnançlı Bir Savaşçının Türküsü
Kendimi hiç akşam olmayacak Bir gündoğumu için saklıyorum Kendime kendim olmamayı yasaklıyorum Yasak artık bana çaresiz kalmak Yasak bana bocalamak Olmayanda eriyip gitmek yasak bana Yasak bana geceysem gündüzmüşüm gibi Bir gül pembeliğinde kendimi uyumak Zor bir şeyi umduğumu biliyorum Yasak bana tükenmişi korumak Her çeşit umutsuzluk yasak bana Durmuşum, umudumu sürdürüyorum Bir ağaç altında göğü seyrediyorum İçimde ne ölüm, ne yaşam korkusu var Korku bütün yasak bana, yasak bana bitmişlik Bütün yol kavşaklarında, dönemeçlerde Kendimi bir namlu gibi dosdoğru çiziyorum... Afşar Timuçin |
İnce Uzun Bir Deniz
İnce Uzun Bir Deniz
Karşımızda bir deniz yağmuru birden Mavinin donduğu yeşilin kaçıştığı Koca bir tutkuya karşı neyi anlatıyorum Doğrulara alışkın bir bilge gibi Yanıyor avucum saçlarını okşarken Öyleyse sana neyi kanıtlıyorum Kaldı ki beyaz tenli martılar Bunu çoktan açıkladı ikimize Kuşlar kadar zorunluysanız birbirinize Sizin işiniz tamam artık kimseye sormayın Artık ne bir kural gerekir size ne bir yasa Size engin bir deniz gerekir Üstünde her mavinin bir özleme dönüştüğü Üstümüzde incecik bir gök beyazlığı Bütün sandallar uslu biri çılgın Kıyıya tos vuruyor habire O gün ben on beşinde delikanlıyım tepeden tırnağa En sağlam yelkenleri germişim içime Usulca saçlarına dokunuyorum belki zamansız Bütün masmavileri bir açık yeşil geçe... Afşar Timuçin |
İnsanlar Arasında
İnsanlar Arasında
Kır saçlı görgülü adamlar Akşam peynirle rakı içer Dünyayı yorumlardı Bazıları şiir bile yazardı Bazen de denk düşerdi takılınca Kitaplara bile geçti Sessiz akardı sular Kalçalı gecelikli kadınlar Hem anlayışlı, hem titiz Gün boyu güzel yemekler yapar Durup durup bir kaygıyı anlatırdı Ben türkü söylerdim bu sesimle Süslü kızlar düş kurardı geceleri Sabah adı konulmamış bir sevda için Erkenden sokaklara düşerdi Arkalarından seslenirdi anneleri Yitirilmiş bir şeylere ağlar gibi Garip garip oğlanlar Anlaşılmaz sevdaların peşinde Koştururken sabah akşam Sözde kuşkulu, duygulu, sevecen Kimbilir hangi bozgundan kalma nineler Komşulara torunlarını anlatırken Kış gelir, alabildiğine yağmur yağardı Evlere çekilirdik erkenden... Afşar Timuçin |
İstersen Al Götür Beni
İstersen Al Götür Beni
Ölümsüz gülüşünle başlıyorum Her güzelliğe, her sevince Bir yağmur ince ince Sürerken beni başka zamanlara Zamanla yorgun hanlara Dönüyor işte gördün herşeyim Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim Sınırsız bir boşluğu süre süre Yorgunum çok uzaklardan geldim Kaygılar, sıkıntılar yaşadım uzun uzun Korkuyu yakından tanıdım Ölümsüz düşmanı oldum korkunun Şimdi bakışınla bağlanıyorum Kocaman bir dünyaya umutla Bir akşam aşılmaz kaygılar Çağırırken beni sonsuzluğuma Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine, ayaklarına, saçlarına... Afşar Timuçin |
Korku Türküsü
Korku Türküsü
Onlar savaşçıdırlar korkuyu geçerken Bıraktılar dipsiz bir kuyuya Korku seni korkaklar ülkesine Kral yaptım çıkardım ülkemden Bende kalan neyin varsa Al götür giderken Şimdi kral benim kendi ülkemde Kendi ülkemde halk benim Şimdi artık kendi ordularımı Bildiğim gibi sürerim savaşa Korku seni korkaklar ülkesine Kral yaptım çıkardım ülkemden Bende kalan neyin varsa Al götür giderken... Afşar Timuçin |
Küçük Türkü
Küçük Türkü
Sonra bir akşamüstü çıkıp geldiler Yepyeni bir sabahı kurmaya Sana duyduğum sevgi bir akşam İhtiyar ölümleri gibi geçti kapımdan Saksıda bir sardunya dalı gibi yalnız kaldım Ne ağlamayı becerebilmişimdir doğrudan doğruya Ne senin uğrunda ya da başka birinin Bıçaklar çekip bıçaklar yemeyi Ben belki de bilemedim sevmeyi... Afşar Timuçin |
Mavi Mendilin Türküsü
Mavi Mendilin Türküsü
Sandığa koy bu mendili, kullanma Üstünde martılar uçuşuyor - Her biri bir mavinin telaşçısı - Başedilmez bir deniz demektir bu Kimseye gösterme, sandığına koy bunu Onu benden daha genç, Daha dirençli, daha umutlu Bir savaşçıya sakla Kavuştuğunuz en güzel sabahta Çıkarırsın sandıktan Bu deniz yıllarca seni bekledi dersin Söz bilmez, söz anlamaz kuşlarıyla Seni karşıladı dersin bu mendil Hiç ıslanmadı boş bir anıyla Ya da sen başka mendil ver ona Denizi daha mavi, kuşları daha çılgın Kıyıları daha temiz ve güzel Bu da kalsın sandığında öylece Kimindi, nedendi, nasıldı bilinmeden... Afşar Timuçin |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:44. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.