![]() |
Bilgelerin Ölüm Türküsü
Bilgelerin Ölüm Türküsü
Ölümün üstüne sünger çekin Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını Ölümü zambaklarla süslemeyin Giden aldı götürdü yanlışını Geriye umut kalmış gibi Acıyı anılarla beslemeyin Vazoya dün koyduğunuz çiçeği Kısaca herşeyiyle astığınız gerçeği Ölü resimleriyle süslemeyin Yalnızlığa o kadar gücenmeyin Saplanmayın bilgi kitaplarına Çaresiz kalanı da anlayın Sıradan sevinçleri küçük duyarlıkları Akşamcılıkları hoş karşılayın Sakın ölüme geç kalmayın Kızmayın çanları erken çalana Ölü evlerinde toplanmayın Hele yaşadıysanız hiç korkmayın Ölüm el sürmez yaşayana... Afşar Timuçin |
Bir Akşam Kuşatması
Bir Akşam Kuşatması
Birlikte bir kıyıyı kuşattık Bütün tarihçiler, eski kuşatmaları Evlerinde bir bir yanlış yazarken Gemilerimizi saldık serin sulara Onun gemileri benim gemilerimden Sanki biraz daha tedirgindi O tedirginlik bitti Gözlerine dalıp gittim Dalgalara sedef kakmalarını Yayarken ufkun pembeliği Açıkça seni seviyorum dedim Ben de seni seviyorum demedi Kendini bilmez bir karga Oh olsun diye bütün kargalara Yakalanıp mısırdan getirilmiş Üstünde keklik giysileri Ayıpladı kendine göre bizi Ne işiniz var dedi Bu saatte burada Ona hiçbir şey söylemedik O kim ki bizim yanımızda Biz, bir denizi kuşatmışız birlikte Gözlerine bakarken anladım O da zaten çocuktu benim gibi Geçen gemileri timsaha benzettik Karton filmlerden konuştuk daha sonra... Afşar Timuçin |
Bir Akşamda Çocukların Türküsü
Bir Akşamda Çocukların Türküsü
Baba, nisan yağmurları bir panayır türküsüdür Birazdan güneş açınca verecekler oyuncaklarımızı Baba, savaş olmasın; savaş çıkarsa Kirletirler göklerimizi, yırtarlar uçurtmalarımızı Baba, savaş patlarsa en çok bize kızacaklar Ağabeylerimiz kıracak, çelimsiz bacaklarımızı Bilyalarımızı ezecek tanklar, düşlerimizi dövecek toplar Çamurlara bulayacaklar nisan yağmurlarımızı Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı Baba onlar da çocuktur, onlar da kuş dili bilir Kuş, dalı gözünden anlar; dal, kuşu tüyünden tanır Rüzgârlardan rüzgârlara yıkım gelmez hiçbir zaman O çocuklar o portakalları ölür de yemez... Afşar Timuçin |
Bir Çocukluk Türküsü
Bir Çocukluk Türküsü
Çocuk olmak sana iyi gidiyor Hep bu sularda, bu bulutlarla oyna Hep üstünü ıslat, hep kirlet ellerini Ayakkabın iki günde delinsin Bir rüzgâr kesinliği gibi geç sokaklardan Eskidikçe eskiyor sevinç de, kaygı da Gözünden sakın sevincini Kaygılarını iyi koru Sakla şimdi oyuncak sandığında Dağda kümelenen karı, güne sızan acıyı Beni unuturken sakın öldürme Yüreğime işlediğin yedi renk sancıyı Hep böyle çocuk ol incecik saçlarınla Gözlerin hep denizlere benzesin Çaresizliğin bile güzel olsun Güzel olmak çok yaraşıyor sana... Afşar Timuçin |
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Onlar savaşçıdırlar içlerinde Gökleri yeni baştan kurarlar Böyle çıkma gece vakti balkona Havalar soğudu üşümesin ayakların Acıya salıverme kendini bir çırpıda Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı Umutsuzluğa kapılma, gelip geçenlere bak Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak... Afşar Timuçin |
Bir Ninni Ya Da Türkü
Bir Ninni Ya Da Türkü
Çocuğum uyusan bir güzel Ölümleri düşünmeyi bıraksan da Nasıl olsa şimdi korkunç amcalar Ateşler akıtmıyor göklerden Çocuğum güzelce uyusan da Uyansan güneşli bir güne Nasıl olsa şimdi uzaktan Tank gürültüleri gelmiyor Nasıl olsa dindi, yağmur gibi Makineli tüfeklerin sesleri Sanırım yarına kadar bizi Öldürmeyi düşünmez kimseler Sen de bilirsin ki; bir akşamla bir sabah Arasında ne güzel yüzyıllar vardır Uyu, tadını çıkar yaşamanın Değil mi ki savaşların çocuğusun Daha çok sevmelisin herşeyi Çocuğum bir güzel uyu şimdi Hem o kadar üstünde durma Öleceksek öleceğiz nasıl olsa Yaşam dediğimiz bu güzellik Kırılgandır dayanamaz korkuya... Afşar Timuçin |
Bir Sevgi Türküsü
Bir Sevgi Türküsü
Akşam soğan kavrulan evlerde Yoksul bir çorbayı ateşe koymadan önce Son geleni bekler gibi seni beklemek Bir yudum alır gibi bir kadeh buzlu rakıdan Çocuk annesine güvenir gibi Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkar gibi Hiçbir şey olmuyormuş gibi sevmek seni Hiçbir yalanda, hiçbir kandırmada payı olmamak Hiçbir kaygının peşinde küçültmemek kendini Bir yaz sabahında balkondan nasıl bakarsa Dışarıya salınmamış çocuklar Biraz özlemle ve biraz sevinçle Nasıl bakarsa o çocuklar sokağa Senin yolunu hiç yılmadan gözlemek Benim için ölümsüzlükle birdir Hep yüzünde kalmalı bu gülüş Bu seni çağlara direnecek bir yontuya Döndüren bu sevinç pırıltısı hep kalmalı yüzünde Hep bu kadar büyük ve bu kadar güzel olmalısın Bu kadar ölümsüz ve bu kadar olağan... Afşar Timuçin |
Bir Tutkunun Türküsü
Bir Tutkunun Türküsü
Neden onu görünce Karışıyor ellerin birbirine Onu görünce neden Kendini bırakıp gidiyorsun giderken Bırakıp gidiyorsun ve sende Sevinç gibi bir acı koyuluyor Öyle durup kalıyorsun gecende Onu görünce sende neden Bin tohum ekiliyor birdenbire Birdenbire nice ürün kaldırılıyor Onu görünce neden hızlanıyor Suların akışı kendi kendine O gidince neden başka birisin Adın başka, susuşun başka, sesin başka O gidince hiç kimse değilsin Tükenmiş bir rüzgârsın ağaçta... Afşar Timuçin |
Bu Bizim Şiirimizdir
Bu Bizim Şiirimizdir
Bir suyun akışına dalar gibi kalıyoruz O zaman gün sızıyor saçaklardan ince ince Biz birbirimizi karşılıksız sevmeye başlayınca Birlikte bir kirazı dişler gibi oluyoruz Uzun bir kervan gibiyiz güneşte ağır ağır Aydınlığı iki ayrı sevinç gibi yaşıyoruz İki ayrı sevinci bir bütünde eriterek Şurada otursak mı yürüsek mi biraz daha Ötelere uzanmadan köşeyi bile dönmeden Birkaç yüzyıl sonraki bir şiiri okur gibi En küçük bir kıpırtıda sonsuzluğa varıyoruz Üşütür gibi titreten buydu az önce bizi Şimdi denizin sesiyle rüzgar belki de aynı şey Bu senin saçların mı yoksa benim saçlarım mı Aramıza girmeye çalışan yaramaz bir esinti mi Uzun uzun düşünmeye başlamadan Bütün zamanları birden şimdiye damıtarak Bir kuşun kanadını öper gibi kalıyoruz... Afşar Timuçin |
Ceylanların Aşk Türküsü
Ceylanların Aşk Türküsü
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o Yeni bir aşk öldürür ceylanı O sevdi mi çocuklar gibi sever Sen olsan ateşe verirsin tarlanı Çiçeklerini yerle bir edersin O bir duvar dibinde yatar sesizce Düş gibi görür inen akşamı Kelebekler yanaklarından öper O sevdi mi rüzgar gibi sever Sen olsan yere çalarsın şapkanı Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o Yazık olur küçücük saçlarına Doyamadan gider derenin Işık beyazı çakıl taşlarına O sevdi mi yüreği bakakalır Sen olsan yeniler giyip gezersin Belki bir günde harcarsın paranı O yemeden içmeden kesilir Sevdiğini bir üzse bin üzülür Sen olsan üzersin sevdiğini O günde binkere ipe çekilir... Afşar Timuçin |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:41. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.