![]() |
Çanakkale Konulu Şiirler - Çanakkale ile İlgili Şiirler - Çanakkale Şiirleri
Çanakkale Konulu Şiirler - Çanakkale ile İlgili Şiirler - Çanakkale Şiirleri - Çanakkale
ÇANAKKALE Türk'ün başı diktir,asla öne eğilmez. İmanı kavidir,bileği hiç bükülmez. Dünya tarihine kazılmıştır,silinmez. Mehmetçikler ölümsüzdür, "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" Yüce bir onurdur Çanakkale'li olmak. Şehitlere rahmet,Mukaddestir bu toprak Güzel doğasında,tertemiz havasında, Mutluluk kıvançtır.nefes alıp yaşamak. Gökyüzünden gece ve gündüz rahmet yağar Düşman barınamaz,efsunludur bu diyar. Berrak,kıpır kıpır boğazın suları, Zafer türküleri söyler esen rüzgar Seherde Ezan sesi,susuz ruhlara kaynak; Akşamın grup rengi,denizde bayrak bayrak Dünya tarihine kazılmıştır silinmez, Mehmetçikler ölümsüzdür, "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" ÇANAKKALE GEÇİLMEZ Seyredin tefekkürle,batının yaptığını, Çanakkale'de her yer et ve kemik yığını. Her karış toprağında ya kafa ya bir el var, Ya bir mermi kovanı veya bir şarapnel var. Top, tank ve uçağıyla yüklenmiş haç hilale, O destanını göklere nakşetmiş Çanakkale. Kimi Kars,kimi Sinop,kimi Manisa'lıdır, Potinleri yırtılmış,çoraplar yamalıdır. Tekbirlerle düşmanın üstüne gidiyorlar, Sanki ölüme değil, düğüne gidiyorlar. Ezanın susmaması tek hedef,ana dava, Uçak kağıttan bir kuş,donanmalar mukavva. Toprak etten kemikten,deniz kandan al gibi, Hava;barut ve duman,ölüm şerbet,bal gibi, Tattın Allah yolunda şehadetin hazzını, Bak Melekler kılıyor Cenaze Namazını. Toprağa düşenlere,düşmeyen eder gıpta, Şehit,on kere Şehit olmak ister kalkıp da. Ahmet Mahir |
Yüreğinde yaşatan anlar
YÜREĞİNDE YAŞATAN ANLAR Kalbinizin atışları titretiyordu toprakları Kulakları çınlatıyordu.Allah Allah sesleri "Saolsun Vatanım" oldu hepsinin son nefesleri Unutmak mümkün mü?Çanakkale'de Şehitleri. Her karış toprakta var ayak iziniz Canınızı feda ettiniz,kurtuldu vatanımız Ne toptan ne tüfekten korkmadı hiç gözünüz Düşmana en büyük silah iman gücünüz. Elinde bir süngü dikkatle bakıyor denize Altmış üç askerle düşmanı getirdi dize Çanakkale'deki binlerce şehit gibi Yahya Çavuş seni de gömdük kalbimize. Hedef almış askerler,yürüyor denize doğru Kimsenin aklına gelmiyor,ne kızı nede oğlu Biliyor gittiği yol cennete doğru Ölümden korkmuyor,çünkü o Türk oğlu. El sürmesin kimse kutsaldır bu topraklar Hep süzülsün göklerde,inmesin hiç bayraklar Çanakkale'yi anlatmaya yetmez sayfalar Seni ancak yüreğinde yaşatan anlar. Edibe AYDIN |
Bir başkadır çanakkale’m
BİR BAŞKADIR ÇANAKKALE’M Bir başkadır Çanakkale'min toprakları Nesillerin sıcaklığı sinmiş üstüne Bayrak rengi bir sel almış böğrüne, Sel toprağa tutkun mahcup,toprak hazin yele bunun için esintilidir,inler Çanakkale Bir başkadır Çanakkale'min mevsimleri, Yazı bahar gibidir,baharı kış misali Hele boğazının görülmeye değer hali hele sislendiği zaman hele, Rüyalar katından iner Çanakkale Bir başkadır Çanakkale'min Eylülleri, Hırçın rüzgarı diner,ağaçlar yarı şekerlemede Anıları müzelere çekilir kendi halinde Her yıl bu ay cıvıldaşan öğrencileriyle Çimenlikten,Atatürk'ü seyreder Çanakkale. Bir başkadır Çanakkale'min türküleri, Bazıları bağrımızı delen kurşun sanki, Bazıları hastayı bile oynatır inan ki Gazileri geçmişiyle tutuşur elele Nağmelerde destanlaşır gider,Çanakkale. Bir başkadır Çanakkale'min Mart ayları, Bu ayda fetih için kırk yiğit sallardadır, Bu ayda Türk gücü yine masallardadır; Onsekiz Mart gibi destan yansıyınca istikbale Gözlerde pınardır çağlar,sel sel iner Çanakkale Bir başkadır Çanakkale'min akarsuları, Menderes'in elmalarda yansıyor güzellikleri; Kocabaş'ta savaşırken izlemişler İskender'i Bir göz soğuk, bir göz sıcak akan dereleriyle Mavilikler dünyasında dans eder Çanakkale. Bir başkadır Çanakkale'min denizleri, Kıyıları bir gerdanlık gibidir,emre hazır Dalgaları tarihi mırıldanır satır satır, Karanlık limandaki nurdan alevleriyle "Mağribiakşamlar"a seferdedir,Çanakkale. Bir başkadır Çanakkale'min yer şekilleri, Dağları tepe haline gelir,tepeleri dağlaşır birden Kazdağı'ndan Sarıkız su alırken körfezden Kocaçimen Kemal ile gelir erişilmez hale İşte burdan tüm dünyaya kükrer Çanakkale. Ahmet KAŞIKÇI |
Bir yolcuya
BİR YOLCUYA
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.) Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, Bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda, Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda, İstiklal uğrunda, namus yolunda, Can veren Mehmed’in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele, Mehmed’in düşmanı boğuldu sele, Mübarek kanını kattığı yerdir. Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin, Bir harbin sonunda, bütün milletin, Hürriyet zevkini tattığı yerdir. NECMETTİN HALİL ONAN |
çanakkale geçilmez
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ Gürleyen top sesleri Mehmetçiğin sesidir. Çanakkale ulusun bütünleştiği yerdir. Denizde Nusrat'ımız,karada bataryalar, Hamidiye atışta,birde Mesudiye var. Düşmana yok verecek bir karış toprağımız, Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız. Conkbayırı, Kilitbahir, hele Anafartalar, Tarih sayfalarına yeni bir destan yazar. Korkumuz yok,birleşsin gelsin yeni ordular, Atatürk'ün izinde yenilmez Mehmetçik var... Düşmana yok verecek bir karış toprağımız, Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız. Çanakkale köpürür düşmana geçit vermez. Bu toprağın üstüne başka bayrak dikilmez. Öyle bir zafer ki bu asırlarca silinmez. Haykırır tüm ulusum ÇANAKKALE GEÇİLMEZ. |
çanakkale
ÇANAKKALE Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün! Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün. Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, Başına yüz milletin üşüştüğü yersin. Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden, Koştu senin koynuna çıkar çıkmaz evinden. Sen onların açtığı bayrağı alevinden, Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin! Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla, Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla. Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla, Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin. Bir destana benziyor senin bugünkü halin. Okurken duyuyorum sesini ihtilalin. Övün, ey Çanakkale ki sen Mustafa Kemal’in Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin! Faruk Nafiz ÇAMLIBEL |
18 Mart Çanakkale
18 Mart Çanakkale
Bulutlar sarmıştı her yanı, Kapkara bir geceydi, Yağmur,bardaktan boşalırcasına, Sağnak gibi yağıyordu, Yedi düvelin gemilerinden yükselen, Top,tüfek sesleri, Her yanı inletiyordu, Mustafa Kemalin askerleri, Aslanlar gibi dövüşüyordu, Ve Çanakkale kahramanca, Düşmana selam veriyordu, Kükrüyordu tepeden, Mustafa Kemal, Vatanıma ayak basacaksa düşman, Yaşamanın ne gereği var, En son nefer ölünceye kadar, Dövüşeceksiniz aslanlar, Görecek bütün dünya, Ne aslanlar doğururmuş, Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar. Ali Osman Yılmaz |
Çanakkale
Çanakkale "Söyle Arkadaşım" dedi Anadolulu Mehmet yanıbaşındaki Anzak erine "nereden kopup gelmişsin, neden çökmüş bu mahsunluk üzerine?" "DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN" dedi gencecik Anzak "Öyle yazmışlar mezar taşıma. doğduğum yerler öylesine uzak, örtündüğüm topraksa gurbet bana." "Dert edinme arkadaşım"dedi Mehmet "değil mi ki bizlerle birleşti kaderin, değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet, sende artık bizdensin, sende bencileyin bir Mehmet" Çanakkale'de toprağının üstü cennet altı mezar kavga bitmiş mezarlarda kaynaş olmuş yiten canlar. "ya sen dedi Mehmet oyun çağındaki İngiliz erine, "yaşın ne senin kardeş böylesine erken buralarda işin ne?" "yaşım sonsuza dek onbeş" dedi ufak tefek İngiliz eri. "köyümde askercilik oynar coştururdum trampetimle bizimkileri derken kendimi cephede buldum oyun muydu, gerçek miydi anlamadan, bir sahici kurşunla vuruldum. Sustu boynumdaki trampet, son verildi böylece oyundan bozma işime Gelibolu'da bana da bir mezar kazıldı mezar taşıma "ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ" yazıldı. Öyküm de künyem de bundan ibaret. Yağmur yağıyordu usul usul toprağa gözyaşları düşerek üstüne sanki damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa sahibini yitiren bir trampet. "ya sizler" dedi Mehmet dünyanın dört kıtasından mezarlar dolusu erlere, "hangi rüzgar savurdu sizleri bu bilmediğiniz yerlere" kimi İngilizdi, kimi İskoç kimi Fransızdı, kimi Senegalli kimi Hintli kimi Nepalli kimi Avustralya'dan kimi yeni Zelanda'dan Anzak gemiler dolusu asker her biri niye geldiğinden habersiz Gelibolu'nun oya gibi koylarından şizarak tırmanmışlardı dağa bayıra siper siper yara gibi yarılan toprak mezar olmuştu savaş ardından onlara. Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR Kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ kiminin de mezar taşında on altı on yedi on sekiz yaşında EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı. Çanakkale topraklarında, her birinin erken biten yaşam öyküsü eski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı. "Anlamaz mıyım" dedi "halinizden kardeşler" adına yazılı taşı bile olmayan asker Anadolulu Mehmet "ben de yüzyıllarca yaban ellerde neyin uğruna bilmeden can vermişim kendi yurdum uğruna can vermenin tadına ilk kez Çanakkale'de ermişim. Uğrunda can verdikçe vatandı ancak ekip biçtiğim padişah mülkü toprak değil mi ki sizler alamasanız bile bu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrına sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale. Çanakkale'de toprağının üstü cennet altı mezar kavga bitmiş mezarlarda kaynaş olmuş yiten canlar. Bir garip savaştı Çanakkale savaşı kızıştıkça kızgınlığı dindiren ara verildikçe ateşe düşmanı kardeşe döndüren bir savaştı. Kıyasıya bir savaştı ama saygı üreten bir savaş yaklaştıkça birbirine karşılıklı siperler gönüller de yakınlaştı düştükçe vuruşanlar toprağa dostlar gibi kaynaştı. Savaş bitti. Ölenler kaldı sağlar gitti köylü köyune döndü evli evine kır çiçekleri geldiler akın akın çekilen askerlerin yerine yaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar, kilim kilim yayıldılar toprağa. Siper siper toprağın savaş yaralarını örttüler koyunlar koruganları yuva yaptı kendine kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine. Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle silah yerine saban tutan elleriyle geri aldı savaş alanlarını doğa can geldi toprağa silindikçe kan izleri. Yeryüzünde cennet oldu öylece o cehennem savaş yeri şimdi Çanakkale Gelibolu bahçe bahçe, ülke ülke mezar dolu. Üstü cennet altı mezar Çanakkale toprağının kavga bitmiş mezarlarda kaynaş olmuş yiten canlar. Huzur içinde uyusun vuruştukları toprakta kavgadan kinden uzakta yanyan dostça yatanlar. Bilent Ecevit |
Çanakkale
Çanakkale
Övün ey çanakkale, cihan durdukça övün! Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün. Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, Başına yüz milletin birden üştüğü yersin! Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla. Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla. Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla, Neferin ordularla boy ölçtüğü yersin! Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden, Koştu senin koynundan çıkar çıkmaz evinden. Sen onların açtığı bayrağın alevinden, Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin! Toprağından fazladır sende yatan adamlar, Irmağın kanla çağlar, yağmurun kanla damlar. O cenkten armağandır sana kızıl akşamlar, Sen silahın inançla son sövüştüğü yersin! Bir destana benziyor senin bugünkü halin. Okurken duyuyorum sesini ihtilalin. Övün ey çanakkale, ki sen mustafa kemal'in, Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin! Faruk Nafiz Çamlıbel |
Çanakkale Şehidlerine
Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı" Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila.. Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına, Maske yırtılmasa hali bize affetti o yüz.. Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer.. Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram? Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam. Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi; "O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi. Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber Mehmet Akif Ersoy |
Çanakkale'de Ölüm
Çanakkale'de Ölüm
Sen ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin. Sen ölüm, Birinin adı silinir de, Adın geçer ancak. Sen ölüm, Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da Tutarsın, görürsün oralarda ancak. Sen ölüm, Ülkelerde kötüsün ya Ülkelerarası daha çirkinsin. Sen ölüm, Sayrılıklardan sonra gelirsin peki, Şu dev gibi, şu dipdiri gençlerle işin nedir? Faruk Nafiz Çamlıbel |
Çanakkalede Otuzbin Şehit
Çanakkalede Otuzbin Şehit
Çanakkalede otuzbin şehit, Hepsi bir birbirinden yiğit, Bundan sonrasını tarihler yazar, Çanakkale de analar ağlar. Derdim derdim garip halim, Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım, Ne analar ne bacılar, Çanakkalede zaferler yatar. Düşman pusu atmış çanakkale yollarına, Yol vermiyor dağlar nice yiğit aslanlara, Yol vermesen küserim yara, Deli gönlüm gitmek ister şanıyla. Mermiler yağıyordu yağmur gibi yiğitlerimizin üstüne, Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde, Mekanınız cennet olsun ebediyetde, Çanakkalede şehitler yatar diz dize. Haydar Turan |
Çanakkale Destanı
Çanakkale Destanı
Çanakkale tarihim, Çanakkale destanım. Şehidimin türküsü, toprağım, suyum, kanım. Şüheda nefesiyle dirilen gülüm, canım... Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır, Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır. Mehmetçiğin yüreği, düşman zırhını deldi. O, önünde durulmaz, bentleri aşan seldi. Seyyid Çavuş misali, imanıyla yüceldi. Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır, Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır. Kayıt düştü tarihler: On Sekiz Mart gününü. Mehmetçiğin mermiye, ölüme güldüğünü. Gördü bütün bir dünya, inanmanın gücünü. Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır, Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır. Çanakkale, ecdadın değerli hediyesi, Unutulmaz bir destan, şanlı bir zafer bestesi, " Çanakkale geçilmez!": gerçeğin ifadesi. Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır, Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır. Ey bu cennet vatana kanıyla can verenler! Şehadet bahçesine bir gül gibi girenler! Size selâm ve dua, ölüp de ölmeyenler! Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır, Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır. Rıfkı Kaymaz |
Çanakkale
Çanakkale Gün geçmiş,yıl geçmiş ne yazar. Her karış torağında bin,şehit bir mezar. Yeryüzünde yaşadıkça,tek dişi canavar. Türk milleti aynı destanı yine yazar. Sen rahat uyu ey şanlı şehit. Gölgesinde gölgelen al bayrağın. Hangi kem göz sana edebilir nazar. Türk milleti aynı destanı yine yazar. Yedi cihana yeter yazdığın destan. Gök kubbe ay,yıldız sana verir selam. Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar. Türk milleti aynı destanı yine yazar. Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez. Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez. Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar. Türk milleti aynı destanı yine yazar. Şefik Aydemir |
Kahraman çanakkale
KAHRAMAN ÇANAKKALE
Taşı, toprağı şehit kanı Feda ettiler kendi canlarını Kurtarmak için bu vatanı Bu aziz yurdun evlatları "Çanakkale geçilmez." dediler Düşmanı Gelibolu'da yendiler Kadın kız cephane çektiler Allah Allah diye nida ettiler Mehmetçik gider savaş eli kınalı Kurban etti vatana bu canını Yamyamlar çalıyor savaş tamtamı Bilmiyorlar Türk askerini imanını Ocean gemisi tabyaları yıkıyor ON altı şehit yirmi dört yaralı bırakıyor Seyit Çavuş lahavleyi çekiyor Ocean'ı bacasından batırıyor Onbinler yatıyor Çanakkale'de Savaştı düşmana karşı çetince Conkbayırı,Anafartalar,Seddülbahir Döktüler ebediyyen düşmanı denize |
çanakkale savaşı
ÇANAKKALE SAVAŞI
Gülmeyiniz ey düşmanlar, Çanakkale geçilemez. Bekler nice kahramanlar, Çanakkale geçilemez. Filo, filoya dayansa, Yerler bomba ile yansa, Siperler kana boyansa, Çanakkale geçilemez. On Sekiz Mart Zaferi’ni, Herkes tanır Türk erini, Ölür de vermez yerini, Çanakkale geçilemez. Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu, İman ile kuvvet dolu, Aslan yurdu Gelibolu, Çanakkale geçilemez. Akan kanlar dönse sele, Conkbayır’ı geçmez ele, Dünya kopup gelse bile, Çanakkale geçilemez. Birçok milletin askeri, Yenilerek kaçtı geri, Anladılar Türk’ün yeri Çanakkale geçilemez. Ali Osman ATAK |
Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren Vatan toprağı için can ile serden geçen Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını Komayacağız yerde şehitlerin kanını Korku bilmez bu millet artıracak şanını Mehmedoğlu Seyyid'in mermiyi kaldırışı Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı Anlayacak kafirler bucağı ve karışı Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab! Anzak, Hindu, İngiliz... Hepsi harab ve bitab Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir 'Çanakkale Geçilmez' bu da açık gerçektir Samet Mehmet Bora |
Vur
Vur
Ey Türk vur, vatanın bâkirlerine Günahkâr gömleği biçenleri vur. Kemikten taşlarla şarap yerine Şehidler kanını içeni vur! Vur, Güzel âşıklar cenazesinden Kırmızı meş’aller yakanları vur: Şehvetin raksına yetim sesinden Besteler, şarkılar yapanları vur! Vur, katlin o kızıl sapanlarıyla Dünyaya ölümler ekenleri vur: Vur, zulmün o kanlı urganlarıyla Bir kavmi iplere çekenleri vur. Vur, etten, kemikten saraylar kuran O vahşi ruhları ezmek için vur: Dört büyük rüzgâra küller savuran O müerrim elleri kesmek için vur! Vur, sende mukaddes hürriyet için. Dünyanın diktiği bayrak için vur: Her dinin sevdiği adalet için. Her yerde haykıran bir hak için vur! Vur, aşkın ve hakkın zaferi için. Vur, senden bak, dünya bunu istiyor: Vur, yerde bak tarih senin seyircin: Vur, gökten bak Allah sana, “vur!” diyor. Vur, çelik kolların kopana kadar Olanca aşkınla, kuvvetinle vur: Son düşman, son gölge kalana kadar Olanca kininle, şiddetinle vur. Vur, senin darbenden çıkacak ateş İntikam isteyen bir milletindir: Alnında doğacak kırmızı güneş, Bu senin ilâhi hürriyetindir!... Mehmet Emin YURDAKUL |
Ordunun Destanı
Ordunun Destanı
Ey, bugüne şâhit olan sarp hisarlar! Ey, kahraman Mehmet Çavuş siperleri! Ey, Mustafa Kemallerin aziz yeri! Ey, toprağı kanlı dağlar, yanık yarlar! Sizler burada gördüğünüz büyük cengi Elde kılıç parladıkça unutmayın; Bugünü de bundan üç bin yıl evvelki Kahramanlık devri gibi unutmayın! Anlatın ki Türkler burada şan verdiler Birçok vahşi, cehennemi kuvvetlere; Ateş, çelik kralları devletlere Süngülere mu’cizeler gösterdiler Burada zulme baş eğmeyen bu yiğitler Vatan için her mihnete katlandılar; Ölümleri tahkir eden şu şahitler Türk İli’nin hayatını kazandılar Bu memleket büyüklüğün vatanıdır; Ellerinde silâhlarla ölenlerin, Son nefeste ümitlerle gülenlerin, Hakk’a kurban olanların Turan’dır. Bu sâf ruhlar şu dünyadan ayrılırken Yanık sesle “vatan!” diye haykırmıştır; Yanlarına helâlleşmek için gelen Yoldaşları intikâma çağırmıştır. Buradan geçen her gururlu baş eğilsin; Bu kan, kemik dolu toprakları, Büyük küçük gemilerin sancakları Selâmlarla okşamağı bir borç bilsin! Zirâ bu yer en fedâkâr bir milletin Kahramanlık, şeref, namus kale’sidir. Burada her ses o ilâhi hürriyetin Kalbinin attığı yerdir. Mehmet Emin YURDAKUL |
Çanakkale Destanı
Çanakkale Destanı
Yıl 1915 18’indeyiz Martın. Kendine gel biraz! Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu, Geçilmez bu boğaz... Geçilmez bu boğaz... Bizi Ne topun yıldırır, Ne kurşunun. Çünkü artık Başladı cengimiz. Er meydanında bulunmaz dengimiz... Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen? İşte fırladık siperden. Sırtına yüklenmiş kahraman Seyit 276 kiloluk mermiyi, Koşuyor bataryasına ateşler içinden. Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i... Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor, Denizler yanıyor, Dağlar yanıyor. Zafer bizimdir artık Düşman zırhlıları batıyor... Türk’üm, Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere. Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz. Kimimiz gazi. Hiç değişmez bu yazı. Dünyada her yer geçilir belki Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı. Fahri ERSAVAŞ |
Çanakkale Destanı
Çanakkale Destanı Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde, Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde. O bir destan değildi, masal sayılır destan, Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan. Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı, Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı. Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi, Her birisi sanki de, cehennem zebanisi. Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale, Kurdular her cephede, etten, yürekten kale. Haçlı haçın altında, hedef almış hilali Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali. Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine. Düğüne gider gibi, gittiler şahadete, Koştular seve seve, en büyük ibadete. Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler, Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar, Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar. Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar, Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar. Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler. Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali, Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali. Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda, Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda. Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu, Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu. Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar Bugün tarih onları, altın harflerle yazar. Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına, Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına. Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer, Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer. Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler, Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler. Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez. Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar, Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar. Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin, Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına, Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına. Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti, Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti. Kasım KAPLAN |
çanakkale şehitleri
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer. Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor. Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın. Mehmet Akif ERSOY |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:22. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.