![]() |
Atatürk Haftası Konulu Şiirler - Atatürk Haftası ile İlgili Şiirler - Atatürk Haftası
Atatürk Haftası Konulu Şiirler - Atatürk Haftası ile İlgili Şiirler - Atatürk Haftası Şiirleri - Atatürk Haftası
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI Yediyordu Elif kağnısını, Kara geceden geceden. Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu, Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar, İnliyordu dağın ardı, yasla, Her bir heceden heceden. Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı. Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik, Nam salmıştı asker içinde. Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü, Doğrulmuştu yola önceden önceden. Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif, Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar, Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı, Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanısıra, Gecenin ulu ağırlığına karşı, Hafiftiler, inceden inceden. İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında. Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri, Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim; Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına. Alını, yeşilini kapmıştı, geçirmişti, Niceden, niceden. Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu, Nazar mı değdi göklerden, ne? Dah etti, yok. Dahha dedi gitmez, Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur Nasıl dururdu Mustafa Kemal’in kağnısı Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden. Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş, Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni. Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin, Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım. Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır, Düşerim gerilere, iyceden iyceden. Kocabaş yığıldı çamura, Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar, Örtüldü gözleri örtüldü hep. Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı, bacım. Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik, Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden. Fazıl Hüsnü DAĞLARCA |
Atatürk'e Ağıt
Atatürk'e Ağıt
Edirne'den Ardahan'a kadar Bir toprak uzanır Boz kanatlı üveyikler üstünde uçar Ardahan'dan Edirne'ye Edirne'den Ardahan'a kadar Kopdağı'nda akar bir çeşme var Serçe parmak kalınlığında suyu Haram etmiş gece gündüz uykuyu Akar da akar Samsun'un evleri denize bakar Sokakları yosun içinde Çaparlar, takalar, manavlar Bilyalar gibi suyun yüzünde Bir iner bir kalkar İstanbul'da bir yâr sevdim İnsanı günaha sokar Savaştepe köprüsünden geçen tirenler Sel olur İzmir'e akar İzmir'in denizi kız, kızı deniz Sokakları hem kız hem deniz kokar Güneyde mis kokulu bir ağaç Yuvarlak yaprakları ince Yaz gelip de güneş vurunca Dallarından bal akar Bu toprak bizim yurdumuzdur Deli gönül yücesine çıkar Bir üveyik olur uçar gider Ardahan'da Edirne'ye Edirne'den Ardahan'a kadar Cahit Kulebi |
Gidiyor
Gidiyor
Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var Siliyor ruhunun ulviliği fani etini Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça Orhan Seyfi Orhon |
Atatürk Yaşıyor Baba
Atatürk Yaşıyor Baba
On kasımda üzgündü bulut buluttu gözleri “100’den çok fazla olacaktı yaşı “dedi canım babam “eğer yaşasaydı o büyük adam! ” “Üzülme,” dedim ona “Ben üzülüyor muyum bak! ” Nedenini açıkladım sonra: Diyor ki öğretmenimiz: “Yaşayıp göçmüş insanların İsimlerinin sonunda İki sayı görürsünüz… İlki doğduğu yılı gösterir Öldüğü yılı gösterir sonraki. İngilterenin Ana Kraliçesi Elizabeth (1558-1603) Gibi örneğin eğer ölmemiş olsaydı, adının sonuna yıl yazılmazdı kadının. Atatürk’ünküne bakalım bir de Baştaki yıl var sondaki yok (1881 - ……..) demek ki o ölmedi hâlâ Kocatepe’de dağları aşıyor baba denizlere ulaşıyor Atatürk yaşıyor baba! Fevzi Günenç |
Ağlayalım Atatürk'e
Ağlayalım Atatürk'e
Ağlayalım Atatürk'e Bütün dünya kan ağladı Süleyman olmuştu mülke Geldi ecel, can ağladı Doğu batı cenup şimal Aman tanrı bu nasıl hal Atatürk'e erdi zeval Memur mebusan ağladı Atatürk'ün eserleri Söyleyecek bundan geri Bütün dünyanın her yeri Ah çekti, vatan ağladı Fabrikalar icat etti Atalığın ispat etti Varlığın Türke terketti Döndü çarh devran ağladı Bu ne kuvvet, bu ne kudret Var idi bunda bir hikmet Bütün Türkler İnön'İsmet Gözlerimiz kan ağladı Tren hattı tayyareler Tükler giydi hep kareler Semerkantla Buharalar İşitti her yan ağladı Siz sağ olun Türk gençleri Çalışanlar kalmaz geri Mareşalin askerleri Ordular tümen ağladı Zannetme ağlayan gülmez Aslan yatağı boş kalmaz Yalnız gidenler gelmez Her gelen insan ağladı Uzatma Veysel bu sözü Dayanmaz herkesin özü Koruyalım yurdumuzu Dost değil, düşman ağladı Aşık Veysel |
Resim
RESİM
Her gün, Enginlerden engin, Yücelerden yüce Bir duygu sarar bizi, Bu sınıfa girince. Yanda, bir uçtan bir uca Mavi deniz, Odanın içinde güneşleri bulunca Isınırız. Enginlerin engini deniz olsa Deniz ufak! Yücelerin yücesi güneş olsa Güneş küçük! İlk günü gördük, nerden geldi: Duvardaydı Denizleri, güneşleri Küçülten büyüklük. Kürsünün üstünde bir resim: Gözleri denizlerden mavi Bakışları güneşlerden sıcak, Dört mevsim Kürsünün üstünde: Atatürk'ün arkasında al bayrak, Kollarını kavuşturmuş göğsünde. Bu resimle başlar bizim günümüz, Karşımızda Atatürk'ü gördükçe, Kıvançla dolar, taşar gönlümüz. Öğretmenimizin kürsüde Verdiği dersi Dinler bizimle birlikte Atatürk'ün resmi. Çalışkanız, çünkü, Çalışınca Bakarız, Atatürk güldü. Bir yanlışlık yapsak Bulutlanır gözleri, Anlarız, Atatürk üzüldü. Gelsek kürsünün dibine Görür bizi Eğilince. Kalksak, gitsek gerilere, Otursak arkalarda; Başımızı kaldırmadan duyarız Atatürk orada. Öteki odalarda Başka başka resimleri Ata'mın. Atatürk'üm, artık ömrüm oldukça Bu resimle karşımdasın! Yok hiç birinde Bundaki tılsım, Değişen çizgilerle Canlı gibi bu resim. Öyle canlı ki, sanırım, Ben de bir gün okulu bitirince Uzanan ellerinle Okşanacak sırtım. Öyle canlı ki, sanırım, Karanlık bile olsa Serpeceğin ışıkla Aydınlanır yollarım. Tıpkı sınıftaki gibi, Yapacağım bir işte Bu resmindir rehberim Kötülüğe uzanırsam Çat kaşlarını, Tutulsun ellerim. Tıpkı sınıftaki gibi, Bütün ömrüm boyunca Yaptığım bir işte İyi, doğru oldumsa Sevincini belli et, Gülümse! Yaprak yaprak dökülürken önümde Her yıl, dört mevsim; Sınıflar içinde yalnız bu sınıf, Resimler içinde yalnız bu resim! Behçet NECATİGİL |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:11. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0 RC 2
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.