Dünya Mimarlık Günü ile İlgili Genel Bilgi
Dünya Mimarlık Gününün kutlanmaya başladığı tarih görece yeni bir tarihtir. 1985 yılında Uluslararası Mimarlar Birliği tarafından başlatılan Dünya Mimarlık Günü her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Habitat Günü ile beraber kutlanmaktadır.
Mimarlık günü kutlaması için ayrı bir gün ve hafta belirmenin anlamı nedir diye düşünebiliriz. Ya da yaşamımızda, insanlık tarihinde mimarlığın önemi ve yerine ilişkin aklımızda soru işaretleri olabilir.
Ancak vurgulamak gerekir ki, en yalın anlamıyla insanlar için barınılacak evler ve şehirler kurmak diyebileceğimiz mimarlık insanlık tarihinin merkezi mesleklerinden biridir. Tarih boyunca egemen olmuş büyük kültür ve devletlerin en belirgin güç ve uygarlık göstergelerinden biri yarattıkları evler, saraylar, köprüler, su yolları ve kemerleri, ibadet mekânları, sanat alanları, vb. eserler ile bu eserlerin tamamını kapsayan şehirlerdir. Bu aynı zamanda uygarlık tarihine giriş için olmazsa olmaz şarttır. Eğer dünya üzerine kurduğunuz eserleriniz yoksa bir uygarlı iddiasında da bulunamazsınız. Bu anlamda mimarlık uygarlıkların merkezi değerlerinden biridir.
Anadolu’yu biz yapan manevi büyüklerden biri olan Hacı Bayram Veli’nin şiirini hatırlar mısınız:
‘Nagehan ol şara vardım
Ol şarı yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş-u toprak arasında’
Ansızın Ankara’ya gelen Bayram Veli bu şehrin kurulmakta olduğunu, bu büyük inşa çalışmasında sadece şehrin değil insanların da yapılmakta olduğunu, çünkü kendinsin de taş toprak arasında yeniden var edildiğini anlatmaktadır. Bu o kadar hoş ve coşkulu bir anlatımdır ki; Anadolu Selçukluları sonrası imar edilen Anadolu şehirlerini ve beldelerini, hatta bu hamule arasında adeta yeniden yetiştirilen var edilen insanlarını vurgulamaktadır.
Evet, uygarlık büyük bir inşa ve imar hareketidir… Nitekim hangi coğrafyaya bakarsanız bakınız üzerindeki eserler, şehirlerin niteliği o coğrafyanın gerçek sahiplerini belli eder. Hatta Yahya Kemal’in ifadesiyle ‘mimari ve musiki bir medeniyetin en gelişmiş merhalesini’ ifade eder. Bugünkü Balkanlara giderseniz, eski İstanbul ve Bursa’yı alıcı gözle incelerseniz mimarlık ve uygarlık arasındaki o güçlü ilişkiyi görürsünüz.
Dolayısıyla evler apartmanlar kurmak ve içlerini tasarlamak, taş yığınlarından şehirler yaratmak çok anlamlı bir uygarlık ve mimarlık çabası olarak görülemez. Nitekim böyle zannedenlerin ortaya koydukları garip ve ucube şehirlerden çok örneğin tanığıdır 19. ve 20. yüzyıllar. Ruhsuz, kimliksiz, nesepsiz şehirler, taş yığını evler ve kaybolmuş insan yüzleri…
Mimari insan varlığının da en üst gerçekleşme alanıdır. İtalya ve Avrupa Rönesans’ının öncelikle mimaride başlamış olması rastlantı değildir. Dünya üzerindeki dahiler arasında mimarların sayıca çok fazla olması da…
Mimarlar Gününün somut etkinlikleri üzerinde durmayı planlamıştım ama bu günün anlamını anlatma isteği daha göründü bana. Dilerim bu girişten sonra etkinliklerin neler olabileceği konusunda okuyucuların kendi fikirleri olabilecektir…