Bu Şiir Yakılmak İçindir!
Bu Şiir Yakılmak İçindir!
Erden söz ateşine çekiyor bizi, ateşi
incitme
suretimizde çürüyen hüzün sen bile
savruldukça tenimiz paslı sarkaca
üşüyeceksin
talanın küllerinde eşelen uygarlık sen,
ısrarla-doğurup,büyüttüğün
kendi çocuğunun leşlerine
direniyorsun!
erden söz ateşine çekiyor bizi
sözü incitme.
Sana
en güzel şiirlerimi-yazın perçemine
karışınca terim
tay-
ların yelesinde okuyacağım.
karışacak söz
şantiyelerin kirecinde çoğalan
ağustos böceklerinin
çıldırtan uğultusuna.
yaka cebinde
sakladığın sevgili fotoğrafını
öpüp öpüp içlenirken
bilmelisin
yolcunun tebdil-i mekanda ülkesi olmaz.
Toplanmış
dil yalayıcıları
musallanın yorgun
ve çürümüş ağacını konuşuyor.
söylenecek sözleri kalmamış gibi.
en son iplikleri ve çiçekleriyle tavaf ediyor
ustasının
mermer
kabrini.
semenderin ayak izinde yürüyen yolcu
kaynayan
ve
dökülen suyun
sesine karışıyoruz
yarın
senin yolculuğuna katılamayacağım
bağışla
Sana hüzün dolu şiirlerimi
dünyanın
cehenneme açılan kapısında
Okuyacağım
şimdi bizim oralar,soğuk ve sistir.
kurumuş toprağa düşen yağmurun
genzimi acıtan kokusuna karışır hatıralar
sen karışırsın
ipek yumuşaklığında donup kalan bakışınız
ıslak tende buğulandıkça,
hiç
yolcu
olmamışım sanki
ve sen hiç sevmemişsin.
-kağıt kayıklarımızın bile batırıldığını
biliyor musun?
ben yolcu,aynadaki adam!derinliğim
suya emanet.
ihanet
ve
fitne kuşları fır dönüyor.
‘şimdi ustam’ kuşlari.
sana şiirlerimi yüregimin
memodasinda okuyorum.
Yüzünü saklayan cellat
gece kabuslarindaki
azgin firtinada kaybolur
ölüm-cüzdanımızda taşıdıgımız
yırtık fotograf.
kendini kıyıya vuran denizci
yaralarıma ezerken midye kabuklarını
ve yosunu
açilan her yaraya tütün basan ellerinde
uyudum.
kasıkları çatlayıncaya kadar gülen
sonra kadehleri infaz kalemi
diye kıran
dinazorlar dizilmiş rüyalarıma.
sözcüklerimi devşiren lugat
yetmiyor-yetmeyecek söz
dokundukça uzak bir kentin çürüyen
uygarlıgına.
Acı yok!
sahipsiz bir ülkenin soyagacında titreyen
çok yaşayın ve varak apoletli
hep bana kuşları uçuyor erincimizde
acı yok!
dokunulmazlıgı kalkmış ölüler konuşacak!
dokunulmazlıgı kalkmış ölüler
dokunulmazlıgı kalkmış
dokunulmazlıgı
acılarıyla,tekrar,tekrar çekilirken dar
agacına
egilmeyen gölgeleri hiç yolcu olmamıştı
gencecik kalmış
gövdeleri atlaslara sıgmadı hiç!
Sen,kavganla barışık yaşadın hep
kavganla güzelleştin ölürken bile
gece diyorum-karanlıgı üstümüze
örten zaman
degil
ne de kıskanç sevgili
düş yolculugumuzdaki
huysuz kısrak.
şeylerin aynasında ruhumun fırtınası
çogalıyor.
ah!
kehaneti fısıldıyor agustos
böcekleri,
sögüt dalları.
gece diyorum-karanlık renk degilmiş
sen mülkünle aşksızdın,
senin bitmeyen yolculugundu
tek kişilik mutluluk.
ne çok yolcu gibiyiz!yorgun kenti
teslim ederken gerillası oldugumuz
uzun geceye
paketimde buruşturdugum sigaramla
paylaşırım yalnızlıgımı ve korkularımı
Şimdi
açıklaması olmayan bir ima ile geçiyorum
kalabalık
sözleri
Dokunulmazlığı Kalkmış
Ölüler Konuştu:
hüzündür,
yolcusu oldugumuz Zaman!
...
körfezde ne garip uluyordu akşam
konuşmuyordun
Zeytin
&
tuzdu
Çagın ve Sevğilimin Zinasından
Kaçırdığım..!
Yaşar Bedri
|