Sabri Berkel Biyografisi
Sabri Berkel
(1907 - 1993)
Sabri Berkel, yaşamı boyunca üretmiş ve eğitici kimliğiyle kendinden sonra gelen pekçok sanatçıyı etkilemiş bir kişiliktir. "Yeni sanat eski sanat diye bir şey yoktur. İyi ve büyük sanat, kötü ve küçük sanat vardır." diyen Berkel, sanatının her evresinde üst seviyede bir üretime yoğunlaşmıştır.
Sanatçı 1907 yılında Üsküp'te dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Osmanlı döneminden kalma Türk izlerinin mimari, kent dokusu, toplumsal yapı ve geleneklere işlediği Üsküp'te tamamlayan Sabri Berkel'in Türkiye'ye gelmeden önceki bir tarihte 1934'de yapmış olduğu Oto- Portre'sinde kendisini yetiştiği ve bir parçası olarak gördüğü kentin ve toplumsal dokunun önünde göstermesi dikkat çekicidir. Arka plandaki Üsküp görünümü Anadolu'nun herhangi bir köşesine yakın benzerlikler göstermektedir. Bu resimde, adeta, savaşların ve siyasetin ayırdığı ancak pekçok ortak paydanın birbirine bağladığı toplumun bir üyesi olduğunu vurgulamaktadır.
Berkel, Üsküp'ü ve onun ilk gençlik yıllarında üzerinde bırakmış olduğu etkiyi şu şekilde anlatmaktadır: "Üsküp'ü bilirsiniz. Çok pitoresk bir yerdir. Hiç değilse benim çocukluğumda öyleydi. Dar sokaklar, Sultan Mahmut Türbesi, Yahya Paşa Camii ve Saat Kulesi... Ressamlar için çok uygun bir yer. Zaman zaman yolarda onlara rastlar, nasıl çalıştıklarını yakından görürdüm. Ertesi gün aynı yerlerde resim yapma sırası bana gelirdi .Kağıt üzerine karakalemle yapılmış bu Oto-portre, aynı zamanda Berkel'in İstanbul'a gelmeden önce aldığı eğitim hakkında fikir vermektedir. 1927- 1928'de Belgrad Güzel Sanatlar Okulu hazırlık bölümünden diploma aldıktan sonra, Floransa Güzel Sanatlar Akademisi'nde Felice Carena atölyesinde çalışmış ve aynı akademide iki yıl fresk ve gravür dallarında eğitim almıştır. Bütün bunların yanı sıra rönesansın doğduğu bu kentin müzelerinde incelemelerde bulunmuş ve rönesans kültürünü yakından tanımıştır: "Rönesans çok büyük bir sanat... Bu büyük dahilerin yaptıkları muazzam eserlerle karşı karşıya kalmak, onların problemlerini öğrenmeye çalışmak kolay değildi. Bellini, Giotto, Piero della Francesca ve Fra Angelico'nun iman ve sevgi dolu sanatı, dünyayı adeta yeniden yaratan büyük Michelangelo, pentür ve teknik hususunda erişilmez Tiziano, büyük Leonardo, Rafael ve Donatello bana sanatın ne kadar büyük ve mukaddes olduğunu öğrettiler." Sanatçı 1935 yılında Türkiye'ye gelmiş ve aynı yıl Akademi salonlarında ilk kişisel sergisini gerçekleştirmiştir. Resimlerini gösterdiği Namık İsmail'in Sabri Berkel'in desen gücünden etkilenerek onu Akademi'ye asistan olarak almayı istemesinin sonucunda gerçekleşen sergi Berkel'in desen, yağlıboya ve özellikle Üsküp'teyken gerçekleştirdiği oyma baskı resimlerinden oluşmaktadır. Arif Dino, 21 Aralık 1935 tarihli Ulus gazetesinde, İstanbul sanat ortamına yeni katılan sanatçıyı şu şekilde tanıtmaktadır: "Resim sanatının seçkin ülkesi olan İtalya'dan memleketimize olgun bir kabiliyetle dönmüş olan Sabri Fettah'tan Türk sanatı hesabına çok şeyler bekleyebiliriz."
Cumhuriyet'in ilk yıllarında her alanda yetişmiş gençlere ihtiyaç duyulmaktadır ve ilk aşamada iki yıl kadar Ankara'da resim öğretmenliği yapan Sabri Berkel, 1939'da Levy'nin Akademi resim bölümünün başına getirilmesinin ardından gravür atölyesi asistanlığına atanmıştır.
d Grubu'na 1941'deki dokuzuncu sergiden itibaren katılan sanatçı, 1945 yılında Beyoğlu'nda Filarmoni Derneği salonlarında ikinci kişisel sergisini düzenlemiştir. 1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kitap basımı konusunda inceleme yapmak üzere Paris'e gönderilmiş, burada Lhote atölyesindeki çalışmaları izlemiş, Avrupa ülkelerinde gezi ve incelemelerde bulunmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da soyut sanat yaygınlaşmıştır ve Sabri Berkel'in renkli düzlemler halinde beliren biçimlere yer verdiği yeni resimlerinde soyut sanatın etkileri hissedilmektedir. d Grubu'nun son sergisinde yer alan Taksim Meydanı adlı çalışması bu yeni anlayışın örneklerinden birisidir: "Taksim Meydanı onu biçimin öz değerlerine gö türecek, soyut araştırmaların kapılarını açacak ilk yapıtı olacaktır.
Taksim Meydanı ile aynı üslupta yaptığı manzara ve natürmortlarında soyutlamaya yönelik ipuçlarını ortaya koyan Berkel, 1949- 1950'de kübist anlayışta ve belki de daha çok Cezanne etkili natürmort ürettikten sonra bütünüyle geometrik soyutlamaya yönelmiştir. Sabri Berkel, sanatının 1950'li yıllardan başlayarak gösterdiği gelişim çizgisi hakkında şu bilgileri vermektedir: "1950'den sonra Picasso, Matisse, Braque ve Bonnard gibi günümüzün sanatçılarının eserleri karşısında araştırmalar, çalışmalar yaptım. Resmi ikiye ayırdım: Alt yapı ve üst yapı. Nasıl bir yapı temelsiz olmazsa ve kendine göre hesapları, kuralları varsa sanat eseri için de böyledir... Resim sanatında, plastik anlamda şekillerin bir ritmi vardır. Şekilleri bir düzen içerisinde yerleştirmeliyiz ve birbirine bağlamalıyız."
1950'lerden sonra Türk sanatında yaygınlaşan soyut eğilimlerin resim alanındaki ilk önemli temsilcisi olan Sabri Berkel, 50'li yılların başında soyut- geometrik arabeskler adını verdiği bir dizi çalışmaya yoğunlaşmış, 1955'de kaligrafik- soyut düzenlemelere yönelmiştir. Resim yüzeyini; renk, biçim, mekan, ışık, çizgi, leke, düzlem gibi öğelerin bir kompozisyon içerisinde değerlendirilmesi doğrultusunda üzerinde kafa yorulması gereken bir denklem gibi algılayan sanatçı, bu tavrıyla pekçok çağdaşından ayrılmaktadır. Geometrik yada amorf renkli soyut biçimlerin birbirleriyle renk, şekil ve düzlem ilişkisi içerisinde değerlendirildiği eserleri Türk resminde soyut anlayışın ilk baş yapıtları olmuştur. 1950'li yılların başlarına tarihlenen Simitçi, Yoğurtçu ve Efe Başı gibi resimler bu dönemde ürettiği eserlerden bazılarıdır. "Sabri Berkel, kanımızca, sanatını sağlam bir klasik kültüre dayadığından çoğu ressamın rastgele yanaştığı soyutlamalarda en başarılı örnekleri sunmakta gecikmeyecekti."
Bundan sonra hayatının sonuna değin soyut anlayışa bağlı kalan Berkel, saf geometrik biçimlerden kaligrafik formlara, lekesel düzenlemelerden yerel motiflere değin çeşitli unsurları kullanarak soyut resmin ülkemizdeki en üretken temsilcisi olmuştur. 1949- 1974 yılları arasında Dekoratif Sanatlar Bölümü galeri öğretmenliği, 1965- 69 arasında ise Yüksek Resim Bölümü başkanlığı yapan Sabri Berkel 1961 yılındaki 22. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde Kompozisyon No I adlı resmiyle birincilik ödülünü kazanmıştır.
Sabri Berkel Eserleri