Renk ve Algı Psikolojisi
Renkler insanın duyguları ve ruh haliyle çok yakından ilgilidir.
Yapılan araştırmalara göre insanların üretkenlikleri çevrelerini saran rengin etkisine bağlı olarak artar ya da azalır. Kısacası renkler insan psikolojisini doğrudan etkiler. Ama aynı zamanda insan, içinde bulunduğu psikolojik durumu renklerle de ifade edebilir. İnsan farkında olmadan içinde bulunduğu durumu, iç dünyasını seçtiği renklerle ortaya koyar. Boşanırken, âşıkken, bir yakınımızı kaybettiğimizde vs...
Şunu unutmayalım ki kimimiz renkli, kimimiz silik insanlarız. İsveçli bir psikiyatrist neşeli ve dışadönük insanların renge, melankolik ve içedönük insanların ise biçime eğilim duyduklarını söyler.
İletişim Fakültelerinin Halkla İlişkiler ve Reklâmcılık Bölümleri’nde “Kişilerarası İletişim Ana Bilim Dalı” bulunmaktadır. Bu Ana Bilim Dalı’nın en önemli konularından biri “renk”tir. İnsanlar taşıdıkları renklerle mesaj iletmektedirler. O, bir sessiz dildir, beden dilinin bir parçasıdır. Sözsüz iletişimin bir parçasıdır. Siyasetçiler hangi ortamlarda ne renk giyinmeli?, imaj yaratırken neye dikkat etmeli? İşte bakın bu da farklı bir disiplin alanının renkle bağını gösteren çarpıcı bir örnektir. Yolsuzluk skandallarının medyaya yansıdığı dönemlerde dikkat edin siyasetçiler açık renk takım elbiseler, döpiyesler giyinmektedirler. “Temizlik”, “saflık”, “masumiyet” mesajı iletmek için elbette.
Renklerin dilini anlamak, renklerle izleyicilere iletiler göndermek, iletişime yepyeni boyutlar kazandırmaktadır. Sinema sanatında, reklâm fotoğraf ve filmlerinde, grafik tasarımda (afiş sanatı, kitap kapağı, ambalaj tasarımı vs...) anlamı güçlendirecek en önemli öğelerden biri renktir. Firmalar ürünleri satabilmek için gerek ambalajlarında, gerek reklâmlarında özellikle renklerden faydalanırlar.
Bazı temel renk kuralları tasarımımızda bize ışık tutabilir. Renkler çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. En yaygın olarak bilineni ise sıcak ve soğuk renk ayrımıdır. Sıcak renkler dalgaboyu yüksek olan sarı, kırmızı ve turuncu; soğuk renkler ise dalga boyu düşük olan mavi, yeşil ve mordur. Yeşilin içindeki sarı arttıkça ısınır ve sıcak renk paletine yaklaşır. Azaldıkça soğuklaşır ve mavileşir. Sıcak renkler daha çabuk algılanır. Öncelikle bunu bilelim. Görsel bir tasarım içinde yer alan renklerden ilk önce sıcak renkler algılanır. Sıcak renk hem önce görünendir hem de en yakında olan gibi algılanır. Soğuk renkler ise bizden uzakmış duygusu oluşturur. Bu temel bilgi çoğu zaman tasarımcının ve fotoğrafçının görsel derinlik problemini çözebilmesi için gereklidir. Yeşil gibi soğuk bir zeminde mesajı okutmak istiyorsak seçilen tipografik karakterin rengi kırmızı gibi sıcak bir renk olmalıdır ki mesaj öne fırlasın. Aynı şekilde fotoğrafta da ana öğenin sıcak renklere sahip olması görsel etkiyi arttırır. Yeşil bir yaprak üzerindeki kırmızı bir uğurböceğinin yer aldığı fotoğraf yeşil bir yaprak üzerindeki çekirgeden daha etkili ve çekicidir.
Yapılan çeşitli deneylere göre renkler insanların koku ve tat alma duyuları üzerinde de etkili olduğu saptanmıştır. Örneğin sarı ve turuncu ekşi hissi uyandırır. Çünkü akla limonu ve portakalı getirir. Kırmızı, pembe tatlı hissi uyandırır. Çünkü elma ve çileği akla getirir. Mor ve yeşil acı hissi uyandırır. Çünkü patlıcan ve biberi hatırlatır. Mavi ve yeşil tuzlu hissi verir. Lahana ve pırasayı hatırlatır.
Açık renk kokular daha yumuşak ve çiçekli koktuğu; koyu renkli kokuların ise daha ağır ve baharatlı olduğu duygusuna kapılırız. Genel olarak gençler çiçek kokularını (açık renkli parfümleri), yaşlılar baharat kokularını (koyu renkli parfümleri) tercih eder.
Baktığımız zaman giyim kuşamda da gençler açık ve parlak renkleri; yaşlılar koyu ve silik renkleri tercih ederler. Renk kullanımında en cesur davrananlar çocuklardır. Çünkü onlar gereksiz kısıtlamalar içine girmezler. Renkleri özgürce kullanırlar. Öğrendikleri kültürel kıstaslar yoktur, renk uyumu bilgisi yoktur...
Renklerin bireylerin çeşitli psikolojik dürtü, güdü ve ihtiyaçları üzerine de etkili olduğu, yapılan çeşitli deneylerle ortaya çıkartılmıştır. Örneğin açlık duygusu üzerinde turuncu, kırmızı ve sarının iştah artırdığını; mavi, türkuaz ve yeşilin susuzluk duygusunu arttırdığı, kırmızının ve eflatunun cinsellik güdüsünü arttırdığı, pastel tonların annelik ve şefkat duygusunu çağrıştırdığı, mavi ve yeşilin sessizlik, sükunet duygusunu arttırdığı saptanmıştır. Yapılan çeşitli araştırmalarda, mor, kırmızı, altın sarısı ve siyah gibi renklerin prestije önem veren kişiler tarafından tercih edildiği görülmüştür. Günümüz çağdaş ve modern tüketici grupları tarafından da metalik renklerin tercih edildiği saptanmıştır. Renklerin reklam uygulamaları açısından diğer önemli etkileri ise şöyle belirlenebilir: Ürünün fark edilme ve tanınmasını, okunaklılığının arttırılmasını, ürüne kimlik kazandırılmasını, reklâmın ikna gücünün arttırılmasını, ürünün tanınmışlığının arttırılmasını sağlamaktadır.
Renklerin, harekete geçirebilen, sakinleştirebilen, heyecanlandırabilen, rahatsız eden, dinginleştirebilen hatta üşüten ve ısıtan bir gücü vardır. Işığın yetersiz olduğu durumlarda hem bitkilerde hem de insanlarda çeşitli olumsuzlukların ortaya çıkması bilim adamlarını bu konu üzerinde çalışmaya yöneltmiştir. İnsan vücudunun ışığa tepki gösterdiği fark edilince ışık ve rengin insan üzerindeki etkisi bulunmaya çalışılmış, bu çalışmaların sonunda da ortaya renk terapisi çıkmıştır. Renkler çağrışımlarla duyguları anlatır. Dünyanın pek çok ülkesinde “renk bilim merkezi” vardır. Tokyo, Pekin, New York, Paris, Londra.. Bu merkezlerde birtakım hastalıklar renklerle tedavi ediliyor. Örneğin migren tedavisinde mor ve eflatun kullanılır.
Renk fiziksel bir oluşumdur ve ışıkla birlikte var olur. Önemli bir tasarım öğesi olduğu gibi aynı zamanda sembolik bir değeri vardır. Tek başına renk mesaj verebilir, davranışları yönlendirebilir, insan fizyolojisi üzerinde etkiye sahiptir. Bu fizyolojik etki rengin bir sembol olarak olumu ve kullanımında etkin olur. Doğada renk canlılar arasında önemli bir yaşamsal etkiye sahiptir. Çoğu zaman hayvanlar renk yardımıyla avlanır, renk değiştirerek hayatta kalır ve ürerler. Renk aynı zamanda doğal bir çekicilik unsurudur. Renkler insan davranış ve karar mekanizmalarında çok etkin rol oynarlar.
Grafik tasarımda (ambalaj, afiş, kitap kapağı, CD kapağı, web sayfası vs..) renk üzerinde çalışılması ve dikkatle plânlaması gerekir. Çünkü grafiğin en önemli hammaddelerinden, diğer bir deyişle yapıtaşlarından birisidir. Renk ve ton değerleri sayesinde biçimleri, tipografiyi, ön plânı görünür kılar veya arka plâna iteriz. Renk, görsel hiyerarşiyi organize etmek aşamasında önemli bir etmendir.
Yapılan araştırmalar ambalajlarda kullanılan rengin satın alma ve ürün seçmede de etkili olduğunu ortaya koymaktadır.
Ambalajlarda renk, biçimden önce algılanır.
Renk, tanıtımını yaptığı ürüne kimliğini verir. Sözgelimi National Geographic dergisinin kapağındaki sarı bordür, OM Yayınevi’nin sırtındaki siyah ve turuncu renk, Can Yayınları’nın beyaz rengi, Coca Cola’nın kırmızı-beyazı, Milka’nın eflâtun rengi, bu liste uzar gider.
Milka çikolatasının lila (eflâtun) rengi ineği 1972’den beri kullanılmaktadır. Artık lila inek Milka’nın kurum kimliğini yansıtmasından öte nerdeyse bir ulusu temsil eder niteliğe bürünmüştür. İsviçre’nin Alp Dağları’nda yaşayan “Zimmenthal” cinsi inek bizlere hemen İsviçre’yi çağrıştırmaktadır.
Marka belirlenirken ürün rengi genellikle ambalaja konu olur. Bu ürünler zamanla kişisel ve toplumsal bilinçaltına yerleşir. Örneğin Ambalajlarla tüketicilere bazı renklerin hangi tatları çağrıştırdığı öğretilmiştir. Mavi ambalajlı bir çikolata ya da dondurmayı düşünün bu kesinlikle “hindistancevizli” çıkacaktır. Sakız veya şeker almak istediğinizde “naneli” bir tat istiyorsanız eliniz yeşil ambalajlı pakete; “çilekli” sakız ya da şeker istiyorsanız pembe renkli ambalaja gidecektir. Sigara içenler için de aynı durum söz konusu mentollü içenler hemen yeşil pakete yönelecek; mentollü içmeyenler yeşil pakete yanaşmayacaklardır.
Renklerin anlamları:
Siyah: Batı kültüründe ölüm ve matemin rengidir. Aynı zamanda aristokrasinin ve resmiyetin rengidir. Buna karşın Afrika’da ve Mısır’da bereketin rengidir. Yağmur dolu siyah bulutlardan bu anlamı alır.
Mevleviler dönmeye başlamadan önce siyah pelerini fırlatıp atarlar. Sonra dönmeye başlarlar. Bu sembolik davranışın anlamı kötülüklerden karanlıktan sıyrılmaktır. Sonra beyaz roblarıyla semaya başlarlar.
Siyah cehennemin, şeytanın, kötülüğün de rengidir. Doğasındaki saklanma, gizlenme ve örtme ona sihir ve büyü anlamları da katmıştır. Satanistlerin siyah giyindiğini biliyoruz. Bu nedenle simsiyah giyinmiş, yüz makyajından tırnaklarına kadar siyaha boyamış gençleri gördüğümüzde öyle ya da değil içimizden “satanist” oldukları fikrine kapılıyoruz. Bu bir önyargı da olsa siyahın bedende bu şekilde kullanımı, ilk bakışta, satanizmin göstergesidir.